Kendini kandır
.
"Hiç değilse, bir yoksul, sevildiği zaman, kesin olarak, sadece kendisi için sevildiğini bilir." -Balzac, Goriot Baba
İnsan kendini kandırmadan nasıl sever?
Nasıl inanır?
Görüp de görmezden gelmezse nasıl güvenir?
Dünyanın en büyük laneti fazlasını algılayan bir beyin, hisseden bir kalptir.
İnsan kalbini kandırmadan nasıl aşık olabilir?
İnsanın kendini kandırması gerekir.
Tıklım tıkış bir partinin ortasında atılan ilk kahkahayı düşünün.
O kahkaha kadar gergin, kendine güvensiz ve birine güvenmeye muhtaçtır insan.
O kahkahanın ardında korkak ve savunmasızdır.
Yelelerini en çok kabartanlar, dünyadan en çok korkanlardır.
Ve savaş boyası sürüp çıkarız her sabah evden.
Dünya, insanın en büyük savaş alanıdır.
Burada ve şu anda ne yaşanıyorsa o kadar vardır insan.
Ve buna rağmen peşinden gelen geçmiş acımasızdır.
İyi izler bıraktıysanız dönüp baktığınızda gülümsersiniz.
İyilik saçtıysanız ve bunu hiç bilmeden yaptıysanız, kötülük gibi iyilik de peşinizden gelir.
Ve buna rağmen, yine de, kimin sizi neden sevdiğinden asla emin olamazsınız.
Bir zaman bir yerlerde önemli biri olmuşsanız mesela, o öneminizden ötürü birileri sizi sever gibi yapmışsa, o önemi yitirdiğiniz anda sevgisiz kalırsınız.
Ama zaten, sahte sevgi sevgi değildir.
Hiçkimse, hiçbir şey olduğunuzda kim sevmeye devam ediyor sizi?
Mesele bu kadar basittir.
İnsanlar çıkarları bittiğinde gider.
Oysa en büyük çıkarımız birbirimizden, duygusal tatmindir.
Erkekler sınıf atlamak için evlenir demiş dün profesör bir sosyolog.
Kadınlar da toplumun gözünde kendini aklamak için.
Ve belki de bu yüzden, o sınıf atlandığında, o kadın aklandığında bitiyor tüm ilişkiler.
İnsanlar istedikleri yere geldiklerinde bırakıp gidiyorlar çok sevdiklerini iddia ettikleri kişileri.
Çok sevdikleri şey, o insan mı, onun sahip oldukları mı, birlikte olduğu insana sunacakları mı, tartışılır.
Çıkarsız ilişki olmaz demişti bir gün biri bana.
İlişkilerini çıkar üzerine değil de aşk üzerine, sevgi üzerine kurduğun için bu kadar kolay bırakıp gidebiliyorsun demişti.
Sevgin bitiyor, gidiyorsun.
Aşkın köreliyor, gidiyorsun.
Oysa çıkarın olsa kalırdın.
"Sahip olduklarınla satın alamayacağın, üstün olmadığın hiçbir erkeği yanında tutamazsın" der babam.
"En basitini düşünelim, senin kadar kişilik sahibi birinin, kişiliksiz biriyle birlikte olması gerekir ki karşındakiyle kişiliğini paylaşabilesin" diye de ekler.
Babamın beni abartmayı sevdiğini biliyoruz.
Ama genelde doğru çıkarımlar yaptığı da yadsınamaz bir gerçek.
Hayatta bir şeyleri paylaşmak gerekiyor şüphesiz.
Karşınızdakinin size bağlanması için bir konuda sizden fakir olması da gerekiyor elbette.
Kadın için, erkek için, arkadaşlıklar için...
Her konuda durum böyle.
Parası olan, itibarı olmayan biri, itibarınız için sizinle olur.
Şöhreti olmayan biri, şöhretiniz için.
Sizden aptal biri, zekanız için.
Sizden çirkin biri, güzelliğiniz için.
Sizden sıkıcı biri, eğlenceli olduğunuz için.
Sizden cahil biri, kültürlü olduğunuz için.
Sizden az eğitimli biri, eğitimli olduğunuz için.
Sizden kötü biri, iyi biri olduğunuz için.
Koşulsuz sevgi diye bir şey yoktur.
Koşulsuz aşk yoktur.
Çıkarsız insan ilişkisi yoktur.
İnsanlar çıkarlarına göre yaşarlar.
Ve tüm bunları görmezden gelip ama aşk, ama sevgi diyenlerin hepsinin eli boştur.
Dünya tamamen bu düzen üzerine kuruludur.
Ve sadece ama sadece hiçbir şeyi olmayan insanlar, biri onları sevdiğinde, gerçekten sevdiğini bilirler.
Yine de ve illa ki kendini kandırmak gerek.
Bu gerçeği düşünmeye başladığınız anda bütün insan ilişkilerinizi sorgularsınız çünkü.
Bütün aşk ilişkilerinizin içi boşalır, kabuğu kalır.
Ki o kabuk, hepinizin kalbinde, ruhunda bomba olup patlar.
Siz yine bunları bilin ve unutun.
İnanmaya devam edin.
Kendinizi kandırmaya devam edin.
Koşulsuz aşka, sevgiye inanın.
Öyle olmasa bile öyleymiş gibi yapın.
Bakarsınız sahiden gerçek olur.
Mış gibi yapma oyunu bu...
Kendini kandırmanın zararı, insanın kendisine dokunur.
Kendini kandırmak, başkalarına zarar vermez.
Tam tersine, belki de başkalarının mutluluğu olur.
Nasıl olacağını, nasıl olmayacağını düşünmeyi bırakın.
Kendinizi kandırın.
Oldu bilin.
Olsun.
Hayırlı haftalar.