Karanlıktan sonrası
.
"İnsan hayatında öyle bir an gelir ki önünde uzayıp giden karanlık yolda ilerlemekten başka çaresi kalmaz, geri adım atamayacak kadar yorgundur çünkü ve yerinde duramayacak kadar da yıkkın. Hayatta çoğu zaman asıl ihtiyacımız olan budur işte, sağlam kalan parçalarımızı toplayıp kör bir kararlılıkla yolumuza devam etmek. Belirsizlikten, umutların bir tükenip bir tazelenmesinden bıkmıştır çünkü." -Emrah Serbes, Deliduman
"Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?" demiş şair. Şair bu. Bir bildiği vardır elbet. Bütün şairlerin bir bildiği vardır çünkü. Bazen, sadece birbirlerine anlatabildikleri.
Şu dünyanın insan üstünde bıraktığı yükü, şiir sevmeyen anlamaz çünkü. Şu dünyanın ölüme yakınlığını ve insanın çaresiz kayıplığını şair olmayan bilemez.
Bütün şairlerin günlük neşelerinin içinde gizlidir hüzün. En büyük kahkahalarını anı donduran bir cümle çözer.
Ve şairin gözünde her ölüm kendine has bir intihar planı taşır içinde. Şair olmayanlar göremez.
Ölüm, bu ülkenin ben kendimi bildim bileli en büyük gerçeği. Geçiş topraklarına konumlandığı için belki. Yönü olmadığından, yolunu kaybetmişleri, evini arayanları taşıdığından üstünde. Bu ülkede yaşamak hiç de öyle kolay değildir yani. 7/24 gelgitli bir ruh hali. Köşe başlarında sebepsiz ölümler. Sebepsiz terör. Sebebsiz cinayet. Tuhaf bir anlamsızlık, akıl hastalığı ve kafa karışıklığı sarmıştır bu ülkeyi. Bu kadar çok delinin yaşadığı yerde nefes alıp yapabileceğiniz iki şey vardır: ya delirmek ya da yazmak.
Dünkü kabus saldırı bana alışkın olduğumuz bir rutinin, içinde yaşamayı sevdiğimiz büyük acının standart bir parçası gibi geliyor artık. Daha birkaç ay evvel Ankara'nın göbeğinde hemen ardından Taksim'de bombalar patladı. Unutup devam ettik hayata. O acıyla mı bağlanıyoruz biz bu lanet hayata? O her an ölme hissi mi tetikliyor yaşamımızı, aşkımızı, eğlence anlayışımızı? Bilmiyorum. Ama şüpheliyim. Şüphe beni en çok kemiren duygudur. Çünkü hiçbir şeyin kesin olmadığı yerde her şey mümkündür.
Dünkü saldırının oluş şeklinin hainliğine bakınca, insanın birbirine yaptığı küçük hainliklerin temelinde bir katil uyuttuğu sonucuna da varmak zor değil.
Neticede yaralıları 100 dolara hastaneye taşıyan taksici de benim gözümde terörist kadar hain ve katil. Çıkarcı. Bencil. Kalpsiz.
Herkesin içinde bir şeytan, bir canavar var. Herkes ruhunun bir yerinde bir tetikçi barındırıyor. Bazıları çıkarıp kendi kafasına sıkıyor silahı, bazıları çekinmeden karşısındakini vuruyor. Yine de değişmiyor sonuç. İnsanın doğasındaki yıkıcı yan, düşüncesiz taraf, şuursuz güdü getiriyor dünyayı bu hale.
Ölümün ardından suçlu arayıp küfretmeyi uzun süre önce bıraktım demiştim. Cinayetlerin ardından bile. Öldürmemeye kendimizden başlamamız lazım çünkü. Kendimizi yiyip bitirmeyi kesmediğimiz sürece dünya böyle bir mezbelelik olmaya devam edecek. İçimizdeki ölüm, başkalarının cenazesi olarak karşımıza çıkmaya devam edecek. İnsanın ölümü durdurmasının başka bir yolu yok çünkü. Herkes önce kendi içindeki katilin ellerini kesecek, sonra terörü lanetleyecek.
Ölenlerin ailelerine baş sağlığı diliyor, daha güzel günlere sabahlara uyanma umuduyla bağlıyorum bu yazıyı.
Hayır, lanetlemiyorum.
Çünkü neyi/kimi lanetlemem gerektiğini bile kestiremiyorum artık.
Tüm sözler boş.
Dua ediyorum.
Hayırlısına, selametlisine.