Hayalet sevgililer, sözde ilişkiler
.
“Bu dünyada yalnızca kovalananla kovalayan, her an bir şeylerle meşgul olanla yorgun düşmüşler vardır.” –F. S. Fitzgerald, Muhteşem Gatsby
Şaşkınlık içindeyim...
Cumartesi günü yayınlanan yazımdan sonra o kadar çok mail aldım ki...
Herkesin kendine sakladığı, küçük sandığı ne büyük sorunları varmış meğer.
Bu nedenle bu haftayı bana attığınız maillere ayıracağım.
İçlerinden seçtiğim bazılarındaki konuları masaya yatıracağım.
İşte size bir okur maili daha...
Bu seferki okurum Almanya’dan...
Mevzu bilindik.
Uzak mesafe ilişkisi.
Ama...
Elbette ki “ama”sı var...
“Merhabalar,
Benim de paylaşmak istediğim bir mevzum var.
Erkek arkadaşımla ilişkimde beklediğim ilgiyi bulamıyorum. Çabalıyorum ama karşı taraftan tık yok. Yurt dışında yaşıyorum, o Türkiye’de. Sabah günaydın mesajlarıyla başlayan bir ilişkim var. Çoğu gece de iyi gecelerle bitiyor. Gün içerisinde Whatsapp’tan yazışıyoruz, ne yaptığımızı biliyoruz (en azından bunu başarabiliyoruz). “Seni seviyor mu?” diye soracak olursanız, bazen evet diyebilirim. Fakat çoğu zaman cevabını hiç bilmediğim bir soru haline geliyor. Bir sene olacak bu ilişkiye başlayalı. Bu süre zarfında toplasan yirmi gün beraber olabildik. İki kere Türkiye’ye geldim onu görebilmek için. Yanyanayken güzel vakit geçirdik. Bazen sıkıldı sanki. Bazen konuşmak için konu bile bulamadık. Bazen saatlerce geyik yaptık. Ciddi kavgalar da ettik. Daha yolun başında ciddi kavgalar edilmesi doğru mu diye sordum kendime. Ve aslında bu kavgaların iyi olduğunu, birbirimizin kavga esnasındaki hallerini görmüş olduğumuza ikna ettim kendimi.
Demişsiniz ya bankaların bile ihtiyaç kredisi vermeyen adamlara fazla değer vermeyin diye... Bankaların vermediği gerçek krediyi bile verdim ben. Aylardır kendisine maddi yardımda bulunuyorum. İşlerini bir türlü rayına sokamadı. Kafası hep dolu, hep yorgun.
En önemlisi bana aşık değil. Ben ona aşık mıyım? Yaptıgım bu kadar fedakarlık aşık olduğumu göstermiyor mu?
En önemli konulardan biri de, benim onunla saatlerce konuşmak istemem. En azından uyumadan önce. Ama galiba o bunu pek istemiyor. Kısa ve öz konuşmalar yapıyoruz. Yetinmeye çalışıyorum. Kendi ayakları üzerinde duran, maddi sıkıntısı olmayan bir kızım. Sevdi mi tam sevenlerdenim. Çıkar olmamalı bence bi ilişkide. Onu çıkarsız seviyorum. Ama beklediğim o ilgi hiç gelmeyecekmiş gibi hissediyorum.
En kötü ve en belirgin huyum, soğudum mu tam soğuyanlardanım. Onunla konuşmadığım anlarda soğur gibi oluyor, sesini duydugumda her şeyi unutuyorum. Nasıl bir oyunun içine attım kendimi bilmiyorum. Mesafeleri bile engel olarak görmezken...
Ailesiyle tanıştım. Ailesine bahsediyor benden. Hep öyle diyor. Ama acaba ne kadar bahsediyor? Bana çok değer verdiğini söyler her zaman. Karşınızdaki insana beklediğini bildiğiniz halde, ilgi göstermezken, verdiğiniz değer ne işe yarar diye sorsam haksız mı olurum? Kafam çok karışık. Cevap çok net aslında ama içimden harekete geçmek gelmiyor. Harekete geçmemi geciktiren birkaç özelliği var... Bilmiyorum. Acaba yalnız kalmaktan mı korkuyorum? Yoksa beni gerçekten sevdiğini veya sevmediğini mi öğrenmek istiyorum.
Bana verebilecek öğütleriniz olduğunu düşünüyorum.
İyiki varsınız.
Sizi inanılmaz çok seven ve gerçekten sıkı bir takipçiniz, hayranınız, okurunuz.”
Ve işte...
Karşımızda tek taraflı bir ilişki simülasyonu daha.
Siz bir ilişki yaşadığınızı zannediyorsunuz.
Ama karşınızdaki sizinle pek de aynı fikirde değil.
Attığınız uzun mesajlara kısa cevaplar veriyor.
Arada bir size bir iki güzel söz söyleyerek gönlünüzü alıyor, sizi elinde tutuyor.
Ama asla size istediğiniz sevgiyi, ilgiyi vermiyor.
İstediğiniz kadar zaman ayırmıyor.
Onunla daha çok görüşmek istediğinizde bu talebinizi çocukça ve şımarıkça buluyor.
Biraz uzun telefon konuşmaları yapmaya kalksanız kestirip atıyor.
Size çok şey anlatır gibi yapıyor ama aslında hiçbir şey anlatmıyor.
Hiçbir duygu emaresi göstermiyor.
Ve siz kendinizi adı “ilişki” olan, özünde hiç de ilişkiye benzemeyen bir çıkmazda buluyorsunuz.
Arada bu vakadaki gibi mesafe varsa, karşı tarafın bahanesi mesafeler...
Yoksa yoğun işi... Gücü... Bir şeyi.
Bahane çok.
Kendinizi kenara almış gibi hissediyorsunuz.
Yeterince sevildiğinizden asla emin değilsiniz.
Sizi sevmiyorsa neden hala sizinle?
Bu durumu neden sürdürüyor?
Anlamıyorsunuz.
İstediğinizi alamıyor, alma umuduyla kalıyorsunuz.
Nedense böyle vakalardaki adamların hep işleri yolunda gitmiyor.
Ortada bir para meselesi var sanki sürekli...
Onu çözse ilişkiniz düzelecek.
Ah zavallı adam!
Bir türlü çözemiyor.
Size bir türlü istediğiniz vakti ayıramıyor.
Çünkü çok yoğun.
Kafası hep dolu, hep!
Anlamalısınız!
Onun hayatında yapması gerekenler var...
Öncelikleri var.
Ve siz, öncelikler listesinde değil bir numarayı, ikiyi bile işgal edemiyorsunuz.
Saygı duyup kenarda durmalısınız.
Öyle çok talepkar olmamalısınız.
O sizi görmek için fedakarlık edemez.
Gerekirse sevişmek için bile denizler aşıp ayağına servis vermelisiniz.
Karşılığında da belki iki güzel söz duyarsınız.
Adı “ilişki” olan, şekli başka her şeye benzeyen gereksiz bir ayak bağınız olur.
Belki herif size aşık bile olur.
Belki.
Bol bol zaman kaybedersiniz o herifi beklerken.
Tabii yaa!
Başka işiniz mi var?
Oturup bekleyeceksiniz.
Belki bir gün o da lütfedip sizi görmeye gelir.
Belki sabrederseniz evlenirsiniz, pembe pancurlu eviniz bile olur....
Kuzum kimi kandırıyorsunuz siz?
Bir adam sizi seviyor, istiyorsa, yanınızda olmak, size dokunmak, sizinle vakit geçirmek istiyorsa, beş kuruşu olmasın, eşten dosttan borç alır uçar gelir yanınıza.
Ne mesafeler engel olur ne iş güç...
Zamansızlığın adı bile geçmez o hikayede.
Bir adamı sürekli siz arıyor, onu görmek için ayağına gidiyor, karşılığında doğru düzgün duygusal bir tepki bile alamıyorsanız, tebrikler...
Nur topu gibi bir hayalet sevgiliniz ve sözde ilişkiniz var demektir.
Ama adam beni seviyor... Savunmasına geçmeyin hiç!
Sizi sevseydi, yanınızda olmak için her şeyi yapardı.
Sizi sevseydi günde bir kere değil on kere arardı.
Sizi sevseydi yanınızda olurdu.
Bahaneler üretmezdi.
Duygularını açıkça ortaya koyardı.
Kendinizi böyle bir durumun içinde bulduysanız bilin ki, o adam sizi ilişki kisvesi altında elinde tutuyor.
Şöyle ya da böyle, zor günler için kenarda saklıyor.
Size doğru düzgün bir şey hissetmiyor.
Ve siz kenarda beklerken, gelen diğer opsiyonları değerlendiriyor.
Ama daha da fenası, sizi cepte görüyor.
Kaybetmeyeceğinden emin.
Zaten kaybetse de hayatında bir şey eksilmeyecek bir noktada tutuyor ki, giderseniz çok da umurunda olmasın.
Ortada bir uzak mesafe ilişkisi ve bu kadar az görüşülen bir durum varsa, konu daha da fena...
İkiniz de birbirinizi doğru düzgün tanımıyorsunuz demektir.
Günde 78 kere konuşsanız da beraber hayatı paylaşmadığınız için, birbirinizin gerçek kimliğinden haberdar değilsiniz.
Kafanızda kurduğunuz hayali sevgiliyle ilişki yaşıyorsunuz.
Birbirinize anlattığınız zırvaların ve attığınız boş mesajların dışında da bir paylaşımınız yok.
İsterseniz birbirinizin peşine dedektif takın, ortak bir hayat yaşamadıkça bir ilişki denemez buna.
İlişki simülasyonu denir.
Sözde ilişki denir.
Bittiğinde o adam çok üzülmeyecektir.
Ama siz, kafanızda kurduğunuz beyaz atlı prens ve pembe pancurlu ev hayalleri çöktüğü için çok üzüleceksiniz.
Hayal kırıklığı yaşayacaksınız.
Biliyorum, bu durumdaysanız, karşınızdakini daha yakından tanımamak, hayallerinizin yıkılmaması, daha çok işinize geliyor.
Muhtemelen karşılaştığınız gerçek duvar gibi sert olacak.
O adam da diğerleri gibi biri çıkacak.
Yıla bir iki kez görünce harikaymış gibi görünen her şey, adam hesabı öderken parası dört beş kez üst üste çıkmayınca sonlanacak mesela.
Hapsolduğunuz sefaletle yüzleşeceksiniz.
Karşınızdakinin yetersizlikleri canınızı sıkmaya başlayacak.
Kendi ayakları üzerinde duran bir kadınsanız, bu vakadaki gibi, cebine parasınız koyduğunuz bir adama, emin olun saygı duyamazsınız.
Bu tür ilişki vakalarında genellikle kadının ilişkiye daha istekli olması söz konusu.
Erkek taş yerinde ağırdır tavrında.
Kadını o kadar sallamıyor ki, bir süre sonra kadın, karşısındaki adama aşık zannetmeye başlıyor kendini.
Onun için fedakarlık yapmaya kalkıyor.
Bir fedakarlık, bir tane daha...
Bir türlü karşılığını alamıyor.
Tam tersine, adam karşısındakini iyice cepte gördüğü için daha da ilgisizleşiyor.
Sonunda, kadının yakınmaları bitirmiş gibi görünüyor ilişkiyi.
Oysa adamın ilgisizliği bitiriyor.
Adam bu tür bir ilişkiyi neden istiyor?
Neden istemesin?
Etliye sütlüye karışmadan kenarda adı ilişki olan bir durumu var.
Karşısında sürekli onun için bir şeyler yapmaya çalışan bir kadın var.
Egosu şiştikçe şişiyor.
Ben bunu böyle düşürdüysem, diğerlerine neler yapmam ki kafasına giriyor.
Okurumun anlattığı vakada, dahası adam kadını maddi olarak sömürüyor...
Yani kadından çıkarı var.
Adam ilişkinin sorumluluğunu bile almak zorunda değil.
Zaten arada mesafe var.
Adam burada ne yapıyor, kadının orada ruhu duymuyor.
İş yalana gelince erkekler kadınlardan daha cömert.
Zaten kadınlar sevdikleri adamlardan duyacakları en gerzekçe yalana bile kanmaya hazır.
Adam neden o ilişkiyi sürdürmesin?
Size konuyu şöyle özetleyeyim...
Bir çocukluk arkadaşım var.
Antalya’da yaşıyor.
Sevgilisi İzmir’de.
Çocuk, kızı görmek için her hafta sonu arabayla basıp Antalya’ya gidiyor.
Kız da ayda en azından bir kere uçuyor yanına.
Sürekli beraber vakit geçiriyorlar.
Ve fakat bu bile yetmiyor çocuğa...
Anlayacağınız, bir adam bir kadını sevdiğinde onun için işi gücü bahane etmeden bütün sınırları zorluyor.
Pazar gecesi uykusuz kalıp pazartesi sabahı başka bir ilde işinde olmayı göze alıyor.
İki şehir arası yetişiyor kızın her ihtiyacına.
Bir şey lazım olduğunda oradan bile çözüyor.
Günde 20 kere arıyor, sürekli mesaj atıyor.
Demek ki ne?
Erkeklerin hepsi kütük, öküz, ilgisiz değil.
Demek ki ne?
Mesafeler engel değil.
Demek ki ne?
İş güç bahane değil.
İnsan birini seviyorsa, sevdiğinin yanında oluyor.
Olmuyorsa tek bir açıklaması var bunun...
Üzgünüm ama karşınızdaki adam sizi sevmiyor!
SİZİ SEVMİYOR!
Peki ne yapacaksınız?
Bu vakada okuruma tek tavsiyem, karşı tarafın kendisini sömürdüğüne uyanarak o ilişkiyi sonlandırması olabilir.
İşin içine para karışmış neticede.
Kendine bakamayan bir adamın birlikte olacağı hiçbir kadına hayrı olmaz.
Kendi sorumluluğunu almayı beceremeyen biriyle ilişki yaşanmaz.
Ayrıca görünen o ki, karşı taraf gerçekten de okurum kadar sevmiyor onu.
Gerçekten.
Değer vermiyor.
Bir erkek size değer veriyorsa, hayatındaki ilk ve tek önceliği haline gelirsiniz.
Onun haricinde size değer verdiğini söylemesi bir anlam ifade etmez.
Davranışlar, sözlerden önemlidir.
Zira size gereken ilgiyi göstermeyerek her gün kendinizi biraz daha değersiz hissetmenize neden olması daha korkunç, daha büyük bir gerçek.
Karşı tarafın bitirmesini beklemeden sonlandırın o ilişkiyi.
Sessizce uzaklaşın o sahneden.
Size kendinizi değersiz hissettiren kimseyle bir saniyenizi bile harcamayın.
Hayatınızın hiçbir alanında.
İşlerin düzeleceğine de asla inanmayın.
Bazı insanların tavrı böyledir...
Karşısındakilere değersiz hissettirerek, eksik olan öz saygılarını onarmaya çalışırlar.
Eksik egolarını karşılarındakini yok sayarak beslerler.
Hayatta en kötü insan modeli egolu insanlar değildir...
Gerçekten egosu olan biri, kimseye kendini kötü hissettirmez.
Sahte egolu insanlar, başkalarının egolarına saldırıp onları güçsüz düşürerek beslenir, kendi egolarını şişirir.
Kaçın öyle insanlardan.
Önce mesajları azaltın.
Sonra aramaları...
En iyi kaçışlar, sıvışarak yapılanlardır.
Karşı tarafta daha büyük hasar bırakır.
Yani, biri size kendinizi değersiz hissettiriyorsa...
İntikam yemeğini yemek için soğumasını beklemeyin.
Hayat kısa...
Size ne yapıyorsa, aynısını yapın ona.
Sonra da uzaklaşın.
Bir anda açılmaz olsun telefonlar.
Mesajlar cevapsız kalsın.
Bakalım ne hissedecek?
Ve derhal yeni biriyle görüşmeye başlayın.
Hemen yeni bir ilişkiye yuvarlanın demiyorum.
Maksat kafanız oyalansın.
Eliniz telefona gittiğinde boşa düşüp içinizi matem kaplamasın.
Ama bu kez akıllıca davranın.
Talepkar değil, talep gören taraf olun.
Çünkü olması gereken bu.
Hak ediyorsunuz siz bunu.
Yani, böyle bir ilişkiyi yalnız kalma korkusuyla sonlandırmaktan kaçınmayın.
Zira böyle bir ilişki sürdürüyorsanız, zaten sapına kadar yalnızsınız.
Hayatınızda biri yok.
Siz kendinizi olduğuna kandırıyorsunuz.
Sizden ailesine bahsetse, sizi arkadaşlarıyla tanıştırsa ne olacak?
Yalnız kalıyor, yalnız bırakılıyorsunuz.
Hiçbir kadının kaderi iki kişilik kanepede yalnız oturup yanında birinin olduğu hayaliyle yaşamak olmamalı.
Yazının sonunda, tekrar etmek istiyorum...
Bir erkek sizi seviyorsa, hayatının önceliği olursunuz.
İkinci planda kaldığınızı hissediyorsanız, o adam sizi SEVMİYORDUR!
O halde ne diyoruz?
NEEEEEĞĞĞĞXT!
Bir de ne?
Hiçbir erkeğe para yedirmiyoruz.
Neden?
Çünkü bir erkeğe yedirecek paramız varsa tutarız bir İtalyan jigolo, evi bile temizletiriz.
Yemek yapar, kahve yapar, çantamızı taşır, üstüne iyi sevişir.
Değil mi canlarım?
Öyle tabii...
Düzgün Türkçe’yle yazılmış maillerinizi bekliyorum.
Bir de lütfen konuyu kısaca özetleyelim ki, zavallı yazarınızın okurken gözleri kör olmasın.
Tekrar ediyorum, bu hafta gelen mailleri cevaplayacağım.
Birbirini tekrarlamayan hikayelerde kısa ve öz olarak bana başınızdan geçenleri anlatın, beraber ilenelim