Şampiy10
Magazin
Gündem

Ben dünyanııııııın en büyük aşığı olabiliriiiiiiiim (Olamadı!)

“Erkekler kadınlar onlara gülecek diye korkar, Kadınlar, erkekler onları öldürecek diye.” -Margaret Atwood

ABONE OL
Vatan Haber

Neredeyse üç haftadır bu şarkı hayatımızı esir aldı. Sosyal sınıf ayrımı gözetmeksizin çaresiz bir hastalık gibi ele geçiriyor ülkeyi. Halil Sezai’nin İsyan’ını, Mabel Matiz’in Zor Değil’ini, Ferhat Göçer’in “Dünyaya Bir Daha Gelsem Sevgilim”le uzayan şarkısını hatırlatıyor. Bir tür virütik salgın. Veba gibi.

Kalpten çıkıp kalbe giriyor. Tam düğünlerde çalmalık ilk dans şarkısı. Bestecisi ve yorumcusu olan Ayla Çelik açısından bakarsak, durum muazzam. Başarı zirve… Bence de başarı var ortada orası kesin… Ayla zaten son derece başarılı bir besteci/söz yazarı. Bu ilk hiti değil. De… Benim derdim başka sevgili dostlar… O “En büyüK” dediği anda “K” harfine yaptığı yanlış vurgu olmasa, bu kadar abartılmasını göğsümde yumuşatıp bağrıma basacağım şarkının. Zira sözler güzel, müzik güzel… Eveeet, şarkı güzel.

Ama basamıyorum. Her tekrarda, o “K”nin niye mikste düzeltilmediğine takılıyorum. Perişan oluyorum. Hayır Ayla’yı canlı söylerken dinledim bir iki… -Zaten dinlememek imkansız, her programda bu şarkının birkaç performansı çalıyor. Öylesine yazın hiti.- Canlı performanslarda doğru o “K”nın vurgusu. Kayıtta niye öyle tınlıyor? Bilemiyorum doğrusu. Her şeyi de ben bilemem. Belki de yanlış duyuyorum. Bazen her şeyi yanlış anladığımdan çok şüpheleniyorum.

Şarkıdaki “K”yi bir kenara koyuyor ve esas meselemize dönüyorum. Bu şarkının bizi neden bu kadar vurduğu meselesine. Herkes dünyanın en büyük aşığı olmak isterken neden bu kadar insan yalnız uyuyor hikayesine… Geçenlerde bir arkadaşım hoşlandığı kıza mesaj atsın diye yarım saat dil döktüm. Sonunda cesaretini toplayıp mesajı attı. Ve o stresle telefonunu masaya sallayıp kendini tuvalete fırlattı. Bunu yapan bir erkek, evet. Stres nedeni belli. Ya olumsuz bir cevap gelirse? Ya o benim kadar yükselmemişse? Ya benden hoşlanmıyorsa? Şaşırmayın. Ortada gerçekten bir duygusal başlangıç varsa, bir erkek bir kadından gerçekten hoşlanmışsa, refleksleri kadınlarınkiyle pek farklı olmuyor. Onlar da reddedilmekten korkuyor, duygularının karşılığını bulamamaktan korkuyor. Üstelik toplumsal kodlamalar yüzünden egoları, gururları, bizimkinden biraz daha kolay kırılıp inciniyor. Reddedilmek güzel bir şey değil. Tipiniz çapınız yerindeyse, ilgi gören biriyseniz hele, daha da zor. İster istemez bir takıntı batağına çeker sizi reddedilmek. Dahası… Duygularınıza karşılık görememek. Evlerden ırak! Yükselmişsin dağlar kadar, bilsen ki karşında tümsek var, yeminle hançeri çıkarır saplarsın böğrüne.

Sökersin o kalp dediğin şeyi, çöbün kenarına bırakırsın kediler yesin diye. İçin soğur en azından.

Elbette ki erkekler de insan, elbette ki erkeklerin de kalbi var… (Kerem Bürsin “Kadınlar da insan” dediği günden beri şunu erkekler için kullanmak istemiştim. Çok yerinde bir tespit ya. Zeka kokmuyor mu?) Elbette ki erkeklerin de duyguları inciniyor. Sadece bunu göstermeyi beceremiyorlar. İyi mi ediyorlar, emin değilim… Zira duyguları ve durumları kontrol altına almaya çalıştıkça elleri ayakları birbirine daha çok dolaşıyor.

Mesela birkaç sene evvel bir erkek arkadaşımla ilişkide ağırdan almak, ilk geceden seks yapmamak, saldırgan görünmemekle ilgili sohbet ediyorduk. Başlayıp heyecan yaratmadan biten, tek gecede kalan prematüre temaslarından yakınıyordu. Ona, ağırdan almasını önerdim. Çünkü her tanıştığı kızla ilk iş sevişiyordu. Dediğimi dinlemiş sağolsun. O kadar can kulağıyla dinlemiş ki… Keşke konuyu da doğru anlasaymış. Geçende öğreniyorum ki, benden bu tavsiyeyi alır almaz görüşmeye başladığı kızla “ağırdan almış.” Dokuz gün aralıksız görüşmüşler. Öpüşmüşler, bol bol önsevişmişler, ama niyeyse… Bir türlü sevişememişler. Dokuz günün sonunda kız isyan etmiş. Ve olan olmuş… Sevişmişler ama… Olmamış işte. Başlamadan biten bir aşk ve bir aşk daha. Oysa ki ben ona, bir şey hissedene kadar bekle demiştim. Dokuz gün ergenliğe giriş dersi gibi takıl dememiştim. Dinlediğini doğru anlamak da bir mesele be canlarım. Ama her şeyden ötesi kısmet. Tabii ki değil! Kısmet sizi temas ettirir. Gerisi sizin beceriniz ya da beceriksizliğinizdir.

Burada iki ayrı örnek söz konusu. İlk örneğimiz, ilişkiye tensel değil duygusal bakan bir erkek. (En sevdiğimiz erkek modeli.) İkincisi, konuyu hep tensel algılamış bir erkeğin duyguyu yakalama çabası.

(Bu da pek sevmediğimiz ama kendini geliştirirse bir gün sevebileceğimiz bir erkek modeli.) Ortak noktaları kaygıları. “Erkekler kadınlar konusunda bu kadar kaygılanmaya ne zaman başladı?” Sorusu beliriyor bu noktada da aklımızda. Oysa unutuyoruz… Belli bir promil alkolün verdiği cesarete sığınılan gece hayatı ve yüz yüze sürmeyen ikincil ilişkileri bir kenara atarsak, erkekler ayık kafayla kadınlar konusunda hep kaygılı. Ne yapacaklarını bilemez bir haldeler. Yorgunlar. Bezginler. Baş edememekten korkuyorlar. Israrcı görünmekten korkuyorlar. Pısırık görünmekten korkuyorlar. Gülünç duruma düşmekten korkuyorlar. Erkekler, kadınların onlara güleceklerini düşünüyorlar. Onları reddedeceklerini, yeterince sevmeyeceklerini. Öte yanda tüm bu kaygı evreninden bihaber doğru bir hamle görmek için çaresizce bekleyen kadınlar var. Onlar da renklerini pek fazla belli edemiyorlar.

Ucuz görünmemek için, kolay görünmemek için, duygusal olarak sömürülüp fiziksel olarak kullanılmamak için. İki taraf da kendilerine göre haklı ve sanırım şu an her iki cins için de Ebru Gündeş’in çocuğu kadar üzgün olduğum bir an.

Anlayacağınız, aşık olmayı becerebiliyoruz. Birilerinden hoşlanıyor, onlara bir şeyler hissetmeye başlıyor ve fakat dünyanın en büyük aşığı olamıyoruz, içli içli Ayla Çelik dinliyoruz çünkü… Bir türlü doğru sinyali aldığımızdan emin olamıyor, harekete geçemiyoruz. Hep karşımızdakinden bekliyoruz.

Ve bu bekleyiş sırasında gerek evrenin, gerekse karşımızdakinin kafasını karıştıracak mesajlar veriyoruz. Yapmayalım. Ne yapalım? Karşımızdakini anlamaya çalışalım.

Bugünkü tavsiyelerimi kafası karışık erkeklere ayırıyorum… Bugün canı sıkkın olan onlar…

ARZUM’LA SEN DE YAPABİLİRSİN KONU:

Erkekler için kadınların ne hissettiğini anlama klavuzu

1- Benden hoşlanıyor mu?

Belki de ben durumu yanlış anladım… Israra lüzum kalmadan görüşme taleplerinize olumlu, attığınız mesajlara hızla dönüyorsa, yüzde doksan hoşlanıyordur. Özellikle sizinle bir işi ya da sizden bir çıkarı yoksa, kesin hoşlanıyordur. Niye hoşlanmasın? Bir kadının sizden hoşlanmaması için siz bir neden görebiliyor musunuz? Ben de göremiyorum. Kendinize güvenin. O güveni geç gelen bir mesajın yıkmasına izin vermeyin. Karşınızdaki kadının size olan yakınlığını abarttığınızı, farklı anlamlar yüklediğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Ancak bu soru kafanızda belirdiği anda, genellikle karşınızdaki de sizin için aynı şeyi düşünüyordur. Ayrıca hadi diyelim ki yanlış anladınız… Afedersiniz ama önemli olan sizin ne hissettiğiniz. Boşverin karşınızdakinin hislerini. Kendi duygularınızdan eminseniz, ifade etmekten çekinmeyin. Ne kaybedersiniz? En kötü kafanızdaki soru işaretlerini silmiş olursunuz. Zaten sahip olmadığınız birini kaybetseniz ne fark eder? Sonunu düşünen kahraman olamaz. Yürüyün!

2- Mesaj atarsam, iltifat edersem üsteliyor gibi görünür müyüm?

Sen atmasan, ben atmasam, biz atmasak, nasıl çıkar bu ilişkiler ortaya? Uygunsuz bir saatte olmamak kaydıyla, o mesajı atın. O iltifatı edin. Hem de hiç gecikmeden. Buna kendinizi bozmak diyorsanız, istediğiniz şey için kendinizi bozmayı göze alın. İstediğiniz şey için risk alın.

Bunu sadece kadınlar için değil, hayatın her alanı için öneriyorum. Bir şeyi istiyorsanız, alın.

3- Evimde/arabamda eşyasını unuttu, ne anlama geliyor?

Sakar salağın teki değilse, ki IQ’ları kaç olursa olsun kadınlar bu durumda dünyanın en zeki yaratıklarına dönüşürler, sizinle bir kez daha görüşmek istiyor demektir. O an o eşyayı unuttuğunu fark etseniz dahi çaktırmayın. Bir sonraki görüşme için bahane olur. Kullanın.

4- Bir haftadır sesi çıkmıyor başkasıyla görüşüyor olabilir mi? Sesi çıkmayan bir tek o mu?

Sizin de sesiniz çıkmıyor. Muhtemelen o da sizin başkasıyla görüştüğünüzü düşünüyor. Sessiz kalmayın. Hemen iletişime geçin/görüşün. Daha önce de söylediğim gibi iletişim her şeydir. Sessizlik, mevcut ve olası tüm duyguları, ilişki ihtimallerini öldürür. Kadınlar genelde ilk hareketi erkeklerden bekler. Bunu da unutmayın. O hareketi yapın. Tabii ya!

5- Sonumuz ne olacak?

Yerinizden kalkıp istediğiniz şeyi, bakkaldan ekmek ister gibi karşınızdakine net bir şekilde söylerseniz, sonunuz hayırlı olacak muhakkak. “Benim ol” diyin mesela. “Bi denesek?” diyin.

Instagram’dan fotoğraf layklayarak aşk gemisi yürümez. Bir de açık davranmayı deneyin.

Aranıza, söylenmemiş sözlerden duvarlar örmeyin. Yıllar geçse yıkılmaz o duvarlar. Sonra aşkın ihtimali kıyıdan hızla uzaklaşan bir yelkenliden size el sallar. Akıllarda kalan “Ya öyle olsaydı, ya böyle olsaydı?” soruları da cabası. Doğa durumunda edilgen olan kadından ilişkide etken rolü üstlenmesini beklerseniz, olası bir ilişki durumunda size büyüklenmesinden, hayatınızı ele geçirmeye çalışmasından, sizi kontrol etmesinden yakınırsınız. Kafası karışıyor kadının tabii… Bir öyle, bir böyle… Kaptan olan kadın tarafı mı, siz misiniz? Karar verin. Siz mi onu alacaksınız, o mu sizi? Karar verin. İlk hareketi yapan, ilişkinin kontrolünü de gücü de elinde tutar. Bunu unutmayın.

İsterdim ki her sorununuzda tek tek hepinizi dinleyeyim, kişiye özel formül üreteyim. Ancak aynı anda iki yerde bulunmam, doğa durumuna aykırı. Siz yine bana yazmayı ihmal etmeyin. Okur bakar, bir yol bulurum elbet. Adresim belli: arzumuzunatolye@gmail.com Muazzam günler olsun… Sevgiyle.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Delirip devrilmeden
  2. Akbabayla karganın uzun yaşam sırrı
  3. MİSİLLE-ME
  4. Kenarlarını kesmek istemiyorum artık fotoğrafların
  5. Külü kalmaz
  6. Hayat, doğru bildiğini yanlış yapma yeridir
  7. Kıvırcık saçlı yarim
  8. Dost kazığı var... Yersin?
  9. Milletin anılarını neden ben saklıyorum?
  10. Kün Fe Yekün! Cahilya’da yaşıyoruz elhamdülillah

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.