Zoraki barış, barış mıdır?
.
İTO Başkanı Murat Yalçıntaş “Maliye 300 bin üyeme ‘KOD Mektubu’ gönderip Varlık Barışı’na zorladı” demiş. “Varlık Barışı’nda bir miktar ‘barıştan’ geldi ama Maliye bürokratlarının biraz da haksız şekilde uygulamaya koyduğu KOD uygulaması ciddi katkıda bulundu” diyerek Maliye’nin bir anlamda mükelleflerine şantaj yaptığını söylemiş.
Başında adı üstündeydi “Varlık Barışı”. Barışmak isteyen pek çıkmayınca, Maliye bu sefer “gizliden bir savaş” başlatıp KOD uygulaması adı altında özellikle KDV konusunda “zincirleme” etkiye açık bir uygulamayı başlatmış.
Yaşanmış bir hikayeden... “5 yıl önce bir şirket faks cihazı alacak. 5 ayrı firmadan teklif alınmış. Şartları uygun bulunan bir tanesi ile anlaşılmış, parası ödenmiş, cihaz alınmış, kullanılmış. Hatta amortismanları bile ayrılmış ve cihaz bu süre içinde demirbaşdan bile düşmüş. Yerine yeni teknolojiyi kullanan daha modern ekipmanlar alınmış.”
Hikaye bu kadarla kaldı zannetmeyin. “Faks cihazının alındığı firmada ‘yapılan’ incelemede şu veya bu sebeple hatalı ya da ‘naylon’ fatura bulunuyor. Firma vergi kaçakçılığıyla suçlanıyor.”
Yine sorun yok. Asıl mesele, bu şirketten mal almış ve faturasını kayıtlarına almış olanlar da bu suça iştirak etmiş sayılarak “KOD’a giriyorlar”. O firmayı değil de diğer fax satıcısını seçmiş olsalardı başlarına hiçbir şey gelmeyecekti belki. 5 yıl önce verdikleri karar, 5 yıl sonra başlarına inanılmaz ve de hiç beklemedikleri bir bela açıyor. En kötüsü de fax cihazını almış olan firmadan mal almış olan müşteriler de KOD’a giriveriyorlar. Ayıklayın pirincin taşını şimdi.
Vergi ve cezasından geçtim. Kaybolan itibarınıza mı yanarsınız, vergi dairesi ile uğraştığınıza mı yoksa sudan bir sebeple vergi kaçakçısı damgası yediğinize mi? (İşte şantaj da tam burada ya zaten!)
Yalçıntaş devam ediyor: “Varlık Barışı iki dönem uygulandı. İlkinde 15 milyarlık, ikinci dönemde ise 32 milyarlık beyan yapıldı.” Varlık Barışı ilk açıklandığında ciddi rakamlar bekleniyordu. Hatta rakamın 100 milyar lirayı bile aşacağı dillendirilmişti. Hiç de öyle olmadı. Tıpkı yabancı bandıralı yatların “sırf kayıt altına girmemek adına” Türk bayrağına geçirilmemesi gibi ilk rauntta beklentilerin çok altında kalındı.
“Durumu” kurtarmak isteyen Maliye de KOD silahına sarıldı. İşe yaradı mı? “Zoraki beyan” döneminde gelen beyan miktarı, “gönüllü” dönemdeki beyanın ancak iki katına ulaşabilmiş.
İşin kötüsü, kamuoyunda böylesi bir kaynağın Türkiye’ye geleceği gibi bir izlenim yaratıldı. Kanımca böyle bir şey olmayacaktır! Yurt içinde beyan edilenler, kayıt içinde olmasalar da zaten ekonominin içindeydi. Hatta yurt dışındakilerin bile önemli kısmı, yurt içine kredi olarak kullandırılıyordu. Diğer yandan bugüne kadar gelmemiş olanlarsa bundan sonra da gelmeyeceklerdir.
Bu “zoraki barışın” iki faydası olacak. İlki, 47 milyarlık bir servetin “kayıt altına” girmesi. Diğeri de 1.137 milyon liralık tahakkuk eden (ancak ne kadarının tahsil edileceği bilinmeyen) vergi olacaktır. Az değil diyebilirsiniz. Peki atılan taş, ürkütülen kurbağalar deydi mi? Korkarım, “Zoraki Varlık Barışı” maliyeye karşı zaten güvensiz olan iş dünyasının “güvensizliğini perçinlemekten” öte çok işe yaramayacağa benziyor.
İTKİB Başkanı’nı bile “KOD Mağduru” yapan bu uygulama keşke çok daha kapsamlı bir vergi reformunun içinde yer alsaydı. Barış yine belki zoraki olacaktı, ama toplumun geniş bir kesimince desteklenen ve çok daha “ulvi” amaçlarla yapılacak bir uygulama çok daha az can yakacaktı!