Yerli ‘rating’ için en az 10 yıl lazım!
.
Hükümet ve sermaye piyasaları Türkiye’nin kredi notunun artmasını beklerken, Standard & Poors (S&P) adlı kredi derecelendirme (rating) kuruluşu Türkiye’nin görünümünü “pozitiften, durağana” çevirince kızılca kıyamet koptu. S&P’nin politik davrandığı, bize haksızlık ettiği, sözleşmesinin iptaline kadar varacak bir tavır alınması konuşuldu. Bu kararı şiddetle eleştiren Başbakanımız işi kendi “rating” şirketimizi kurmaya kadar vardırdı. Fransa’nın notu düşürüldüğünde, başta Fransa olmak üzere notları düşürülen AB ülkeleri de kendi “rating” şirketlerini kurmaktan dem vurmuşlardı.
www.defaultrisk.com sitesine göre küresel ölçüde değerlendirme yapan 76 rating şirketi varmış. Bunlardan en bilinenleri ve de kredibilitesi yüksek olanları S&P (Amerika), Moody’s (Amerika), Fitch (Amerika/İngiltere), JCR (Japonya). Çin’in önde gelen rating şirketi Dagong bile diğerleri kadar etkili bir isim değilken geridekileri varın siz düşünün.
Mesele “ulusal” rating şirketini kurmak değil. Bunu kurarız. Bunun için gerek insan kaynağı, gerek bilgi, gerekse de teknolojik altyapı olarak bir ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Ancak asıl mesele “ulusal rating” kuruluşunun (Bu konuda kamuda bir çalışma başlatılmış, hatta TUDEK adını bile bulmuşlar: Türkiye Ulusal Derecelendirme Kuruluşu) başarılı olup olamayacağı. (S&P’nin 19. yüzyılın sonlarında başlayan bir hikayesi var. 1941’de McGraw Hill şirketler grubuna dahil olduğundan bu yana sadece derecelendirme değil, değişik borsalarda endeks yaratılması ve hesaplanması dahil bir çok konuda faaliyet gösteriyormuş.)
TUDEK’in başarılı olabilmesi ne demek? Bu kuruluş tarafından üretilecek bilgilere birilerinin değer vermesi, bu bilgileri “itibarlı-credible” bulması ve bunlar için “para vermesi” demektir. Bu da bugünden yarına olabilecek bir şey değil. Gerekli olan itibarın oluşması için uzun yıllar gerekiyor. Görüşlerine değer verdiğim bu konunun uzmanları en azından bir 10 yıldan söz ediyorlar! Burada yerel bir derecelendirme kuruluşundan söz etmiyoruz. Bunlar zaten Türkiye’de var ve yurt içindeki kurum ve kuruluşlar için derecelendirme çalışmaları yapıyorlar. Önümüzdeki yıllarda hem bu konudaki bilinç geliştikçe, hem de derecelendirme meselesi kanunlara ve de bankacılık kriterlerine girdikçe bu konuda içeride daha hızlı yol kat edilecek. Ancak mesele uluslararası itibar! O da yukarıda da belirttiğim üzere uzun yıllara gereksinim duyuyor.
Hadi diyelim kurduk. Kendimize de AAA notunu verdik. Peki Hollanda’ya ya da Almanya’ya ne vereceğiz? 5 A mı yoksa yıldız A mı? Uluslararası kabul görmüş denklik prensiplerine göre bir derecelendirme yapacaksak, S&P ya da Moody’s’den çok da farklı bir not vermemiz zor olacaktır .
Anlaşılan TUDEK işine bir yerden başlayacağız. Havanda su dövme pahasına da olsa başlanacak. Bu çalışmalar yapılırken acaba bir yandan da onlarca yıllık tecrübeye, küresel “itibara” sahip derecelendirme kuruluşlarının söylediklerinde az da olsa haklılık payı var mı diye düşünebilirmiyiz?
Biz “yatırım yapılabilirliği” hep borsaya yatırım olarak algılıyoruz. Halbuki bu not asıl bu ülkeye en azından 10-15 yıllığına yatırım yapılabilir olmak anlamına geliyor. Bir yabancı yatırımcı bu ülkeye gelecek; kurallar, hukuk düzeni, vergi düzeni yatırımın geri dönüşü süresince değişmeyecek, ya da çok küçük değişiklikler olacak anlamına geliyor bu not. Siz bugün için Türkiye hakkında bunu rahatlıkla söyleyebilir misiniz?
Hadi size son bir soru: Siz hiç yüzde 100 yabancı bir gayrimenkul geliştirme şirketinin (tüm Türkiye’de); yanına herhangi bir Türk ortak veya danışman almadan, doğrudan belediyelere başvurarak bir gayrimenkul projesine başlayıp da tamamladığını duydunuz mu?
Duyduysanız, TUDEK’in küçük de olsa bir şansı var!