Ya not artışı yetmezse?
.
Cuma günü piyasalar birkaç şoku bir arada yaşadı. Haftanın başından beri yükselen yargıdaki kargaşaya rağmen piyasalar, kazanımlarını bu krize kaptırmaya niyetli değillerdi. “İyisi mi, yargı krizini fiyatlamayalım” fikri hafta boyunca hakim idi.
Taa ki Fed’den gelen “iskonto faizini artırıyorum” haberine kadar… Fed, aldığı teminatlara karşı bankalara vermiş olduğu faiz oranını yüzde 0.50’den 0.75’e yükselmiş. Karar şok etkisi yarattı: Bedava paranın sonuna mı gelinmişti? Her ne kadar Fed bunun doğru olmadığını söylese de ok yaydan bir kere çıkmış oldu.
Türkiye’nin doğusundaki borsaların açılışı öncesinde açıklanan Fed’in bu kararıyla tüm borsalarda kayıplar yaşandı. İMKB’de hem bundan hem de yargı krizinden payını aldı ve gün içinde 51.298’e kadar geriledi.
Negatif iki şokun ardından S&P’nin Türkiye’nin kredi notunu BB-‘den, BB’ye yükseltmesi piyasalara “pozitif şok” yaşattı. Sadece not arttırmakla kalmadı 12-24 ay arasında yeni bir not arttırımı sinyali verdi. S&P tarihinde böylesi bir ”vaat” ilk olsa gerek.
Her ne kadar piyasa katılımcıları ve de iç politikadaki gelişmeleri yakından izleyenlerin bir kısmı bu not artışının zamanlamasını “manidar” bulsalar da nihayetinde Türkiye için olumlu bir haberdi not artırımı. Ancak “Yatırım Yapılabilir ülke” statüsüne ulaşmak için kat edilmesi gereken önemli bir mesafe daha var.
Hemen akla bir soru geliyor: Böyle bir statüye “hemen yarın” yükselsek, borsalar daha ne kadar gider? Cevap, çok da fazla olmasa gerek. İMKB kendi ligindeki borsalardan fiyat/kazanç oranı olarak çok da geride değil ki zaten. Evet, not artışları bize “lig atlatacak” ancak bugünden çok da farklı bir dünyaya taşıyacak mı, bundan çok da emin değilim.
Enflasyonumuz yüzde 8 iken, bono faizlerimiz yüzde 5’in altına mı düşecek? Yoksa not artışları tek başına enflasyonumuzu mu düşürecek? Peki bunu nasıl yapacak. Dünya da petrol 75 dolarken bize 50 dolardan mı satılacak petrol? Yoksa yatırım yapılabilir bir ülke haline gelmiş Türkiye, iç talebini düşürerek mi enflasyonu düşürecek? Faiz tarafı böyleyken, borsa tarafının da çok farklı olmasını beklememek gerek.
Bunlar uzun vadeli meseleler. Şimdilik kısa vadede ne olacağına bir göz atalım.
Cuma günü gelen not artışı haberi, “yargı krizini” sürklase etti. İMKB’nin bir kez daha “yabancıların arenası” olduğu fikri öne çıktı. Ülke sınırları içindekilerin kafası karışıkken, kim kime güveneceğini bilmezken, kim haklı, kim haksız, kim kanunlara uyuyor, kim kanunları ihlal ediyor belirsizliği sürerken, İMKB sadece not artışını “satın alıyor” ve günü en yüksek seviyesi olan 53.318’den kapatıyor.
Not artışı bizi uzun süre idare eder mi? Sanmam. Bugün bilemediniz yarın destek olsa da sonrasında etkisi kaybolacak, yine yurt dışı borsalar belirleyici olacaktır.
Yurt dışı için yine euro/dolar paritesini yakından takip etmekte fayda var. Geçtiğimiz hafta 1.3510 kritik seviyesinin altına inilse de hem günlük hem de haftalık bazda bu seviyenin üzerine kalındı. Altında bir kapanış olmadığı takdirde 1.3715 ve 1.3875 seviyelerine kadar bir toparlanma yaşanacaktır. Bunun kuvvetli olabilmesi için ABD borsalarında Cuma günü gelinen ve teknik olarak önemli 50 günlük hareketli ortalamaların üzerine çıkılması gerekir.
Euronun ve yurt dışı borsaların toparlanması durumunda faiz ve kur cephesinde önemli değişiklikler olmasa da İMKB cephesinde 53.650 ve ardından 54.800 seviyelerine doğru bir yükseliş yaşanabilir. Yurt dışı desteklemediği sürece not artışına rağmen bu seviyelerin korunması zor olacaktır.
Bir haftadır kapalı olan ve Fed’in kararını henüz fiyatlamamış Çin borsasından gelecek haberler de bu hafta için yön gösterici olacaktır.