Şampiy10
Magazin
Gündem

Sokaktaki adamın isyanı başarıya ulaşabilir mi?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Main Street yani sıradan insanların oluşturduğu yüzde 99’luk kesim, Wall Street’e yani bankerlere ve zenginlere karşı birleşti. Bu birleşmenin sembol alanı ise New York Borsası’nın hemen dibindeki Zuccotti Park. Occupy Wall Street hareketi acaba hükümetlerin politikalarında bir değişikliğe neden olabilecek mi? Kurtarılan bankaların maliyetinin kendi cebinden çıktığını düşünen yüzde 99’luk kesim acaba Wall Street’i gerçekten işgal edebilecek mi? Biraz zor görünüyor. Başarı ihtimalleri az çünkü o parkta bir felsefe birliği hissedilmiyor. Genetiği oynanmış tohuma karşı olan da orada, hiçbir mesajı olmayan evsizler de...

Küresel kriz sırasında bankaların ve finans kurumlarının (Wall Street) kurtarılması, sıradan insanların (Main Street) ise kimsenin umurunda olmaması sonunda birilerini “sokağa döktü”. Sokaktaki adamın isyanı “Occupy Wall Street-Wall Street’i (ABD borsasını) işgal et” hareketini başlattı. Geçtiğimiz haftaki New York ziyaretim sırasında şehrin finans merkezindeki Zuccotti Park’taki eylemcileri ziyarete gittim.

Küçücük bir alanda bence iyi gürültü kopartmışlar. Etrafları polislerle ve bariyerlerle çevrili. NY belediye başkanı Bloomberg taşkınlık yapmadıkları ve fazla gürültü çıkarmadıkları sürece orada istedikleri gibi kalabilirler demiş.

O da biliyor ki önümüz kış ve New York’un kışı da kıştır. Sıkı soğuk olduğundan nasılsa dayanamazlar diye düşünüyor olsa gerek. Haklı çıkacakmış gibi de görünüyor. Zira göstericilerin derme çatma çadırlarının o kışa dayanması, çadırlar dayansa da içindekilerin dayanması pek mümkün görünmüyor.

Temelde ne söylüyor bu göstericiler? Aslında basit bir şey söylüyorlar. “Wall Street’i kurtaran hükümetler sadece yüzde 1’i kurtarıyor, geride kalan yüzde 99 bundan nasibini alamıyor” diyorlar. Bunu da “We are the 99 % - Biz yüzde 99’uz” sloganıyla dile getiriyorlar.

İmajı ve söylemi farklı

Beni en çok şaşırtan ne oldu derseniz ilk şoku Wall Street’i ziyarete giderken yaşadım. Beline çan, kafasına da metal bir parayı çağrıştıran bir “maske” takmış olan kişinin çabası ilginçti. “Para maskenin” arka tarafında “Occupy Wall Street” yazıyor. Belinde çanla dikkatleri üzerine toplayan gösterici bir süre sonra yüksek sesle kendilerinin neye karşı çıktıklarını son derece sağlam bir mantık ve hitabetle anlattı.

Belindeki çan ve plastik poşetiyle yarattığı imaj ile söyledikleri birbirinden çok farklıydı.

Hükümetlerin bankaları kurtarmak için verdiği paranın sonunda kendi ceplerinden çıkacağını, bunun için kendi rızalarının dahi alınmadığını, sistemin böyle devam etmesinin Amerika’yı batıracağını, tek yolun üretime öncelik verilmesi ve Amerika’nın kendi kendine yetmesinden geçtiğinden bahsetti. Dediğim gibi imaj-söylem zıtlığı şaşırtıcıydı.

Megafon yasağına çare

Zuccotti Park’taki eylemcilerin ‘Check Mike’ına da şahit oldum. Birisi bir slogan atacak, ya da bir şey söyleyecekse ‘Check Mike’ diye bağırıyor, diğerleri de aynen tekrarlayarak önce ilgiyi, dikkati üzerlerine topluyorlar, sonra da aynı yöntemle mesajlarını veriyorlar. Malum, belediye başkanı Bloomberg megafonu yasaklamış, gürültü olmasın diye.

Eylemciler megafonla gürültü etmiyorlar ama ellerine geçirdikleri ne varsa; çöp tenekesi, kova, davul, demir boru ve tahtalarla kurdukları ‘vurmalı çalgılar orkestrasıyla’ öyle bir gürültü çıkarıyorlarki, bence Bloomberg megafona razı olsa iyi olurmuş.

Finansal piyasalarda uzunca bir süre dirsek çürütmüş birisi olarak eylemcilerden birinin kesin işi bilen, eski kulağı kesik finansçılardan biri olduğunu söyleyebilirim. Nereden mi belli? Hazırladığı pankarttan...

Clinton’dan “Glass-Steagall kanununu” neden iptal ettiğinin hesabını soruyor. Bahse konu olan kanun yatırım bankalarının sermaye/borçlanma oranlarını düzenliyordu. Kanunun yürürlükten kalkması sonrasında yatırım bankaları sermayelerinin 50 katına kadar varan oranlarda (Lehman battığında Lehman’ın ve Goldman Sachs’ın oranlarının bu seviyelerde olduğu rivayet edildi) borçlanabilmelerine imkan tanındı.

Amerikan halkının hoşnutsuzluğunun arttığı, borsaların onca paraya rağmen toparlanamadığı bir dönemde bu eylemler uzun bir süre devam edeceğe ve hem ABD’nin hem de dünyanın değişik kentlerine yayılacağa benziyor. Belki de yeni bir 1968 dönemi geliyordur...

Ancak başarılı olma şansları oldukça düşük. Eylemciler Wall Street üzerinden eğitim, sağlık sitemine hatta genetiği oynanmış tohumların yasaklanmasına kadar çok geniş bir yelpazedeki itirazlarını bir lider, bir felsefe altında birleştirmeleri, bir araya getirmeleri oldukça zor.

Aralarındaki birliği tek sağlayan sanki ‘Check Mike’...

Ola ki ‘Check Mike’ tüm Amerika’ya ve ardından Avrupa’ya yayılır o zaman durum farklı.

Ama karşılarında Wall Street var...

Tüm kapitalist sistemi kontrol eden yüzde 1 var...

İşleri zor. Yine de sistemi değiştiremeseler de, Wall Street’i işgal edemeseler de toplumlarda bir farkındalık yaratabilirlerse ne mutlu onlara...

Arzın merkezine seyahat

Eylemde tam olarak neyle karşılaşacağımı bilemediğimden eylemcilere gitmeden önce Wall Street’e gitmeyi de ihmal etmedim. İlk kez finans dünyasının kalbinin attığı yere girdim. Arzın merkezine seyahat gibi bir şeydi benim için. NYSE’deki 10. yılını kutlayan Turkcell’in kapanış gongunu çaldığı NYSE’de Dow biz oradayken günü 60 puan civarında bir artışla kapatmıştı.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Borsalar toparlanır mı?
  2. Merkez Bankası beklemeli mi?
  3. Brunson rallisi yaşanacak mı?
  4. ABD tahvilleri bizi nasıl etkiler?
  5. Papatya falı gibi...
  6. Enflasyon kritik
  7. YEPyeni hedefleri 12’den vurur mu?
  8. Yeni OVP piyasaya güven verecek mi?
  9. Faizi dengeleyici adım geldi
  10. Merkez ne yaparsa Dolar/TL ne olur?

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.