Papandreu ve Berlusconi’nin istifası piyasaları rahatlatacak mı?
.
AB’nin ‘hasta adamları’ ilan edilen Yunanistan ve İtalya’nın Başbakanları Papandreu ve Berlusconi, iktidardan ayrılarak yerlerini ‘teknisyen’ hükümetlere bıraktı. Nedense piyasalar bu değişimleri, sorunun çözümü olarak gördüler. Peki Komşu’da Papademos ve İtalya’da Monti sorunlara çare olabilir mi? Gidenler de önlemlere karşı değillerdi ki! Diğer yandan bu ‘teknokratların’ elinde sihirli değnek mi var da ülkelerini bu sıkıntılı dönemde borçları ödeyebilecek denli büyütecekler? Kesinlikle hayır.
Kasım ayının ikinci yarısı zorlu geçecek. Son yıllarda; birçok yatırım fonunun (özellikle yüksek risk alabilen hedge -serbest- fonların) ve yatırım bankalarının finansal/raporlama yıl sonu Kasım ayına kaymış durumda. Bu nedenle Kasım ayının kapanış değerleri; hem fonların performansları, hem de bu fonları yönetenlerin yıl sonu ikramiyeleri (bonuslar) açısından önemli!
Önümüzdeki iki buçuk hafta boyunca “umutlarla gerçeklerin” mücadelesine tanık olacağız. İyi kapanması “umut edilen” finansal piyasalarla, bu umutları desteklemekte zorlanan reel ekonomi-gerçek hayat. Üstelik geçen seneki Kasım ayı ve yıl sonu endeks değerlerine bakıldığında “umuda” oynayanların işinin zor olduğu görülüyor. Özellikle de ABD dışındaki hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan piyasalarda...
Geçtiğimiz haftanın son gününde borsalar Avrupa’dan gelen “iyi haberlerle” yükseldi. Neydi bu “iyi haberler” derseniz, AB’nin “hasta adamları” ilan edilmiş olan Yunanistan ve İtalya’nın Başbakanları Papandreu ve Berlusconi’nin iktidardan ayrılarak yerlerini “teknisyen” hükümetlere bırakmasıydı!
Sorun ülkeler üstü
Nedense piyasalar bu değişimleri, sorunun çözümü gördüler! Peki Komşu’da Papademos ve İtalya’da Monti sorunlara çare olabilir mi? Gidenler de “önlemlere karşı değillerdi ki! Diğer yandan bu “teknokratların” elinde sihirli değnek mi var da ülkelerini bu sıkıntılı dönemde borçları ödeyebilecek denli büyütecekler? Mümkün mü bu?
Bence, kesinlikle hayır! Neden mi? Her ikisi de bürokrat/teknokrat. Her ikisi de ne bir siyasi (seçim kazanmış/kaybetmiş) ne de bir ekonomik risk almış (şirket kurmuş/batırmış, adam işe almış/atmış) değiller. Diğer yandan her ikisinin de ardında bir halk desteği yok, sadece şu anda “seçilmiş olan” politikacıların desteği söz konusu. Peki bu “seçilmiş” politikacıların ardında yeterli halk desteği var mı?
Sanmam, en azından son iki yılda halka sorulmuş değil ki... Eminim halka sorsalar; yani her iki ülkede de bugün seçim yapsalar; şu andaki dağılımdan çok farklı bir resim ortaya çıkacaktır. Sırf bu sebeplerle piyasaların satın aldığı iyimserliğin kalıcı olması mümkün görünmüyor. Zira sorun “teknokrat hükümetlerin” ülkeler bazında çözebileceği boyutu çoktan aşmış, ülkelerüstü bir hal almıştır. Bunun da çözümü tüm AB nezdinde bulunmak zorunda. Neler yapılması gerektiğine dair 11.11.11 tarihli “Ben de öneriyorum” başlıklı yazımda değindim! Sorun “vitrindeki adamı” değiştirerek çözülemez!
Atina’da bir yalnız adam
Yunanistan’da, ekonomik sorunların tetiklediği siyasi kriz, atadan siyasetçi olan Papandreu’yu başbakanlıktan etti. Baskılar üzerine ülkenin yönetimini Lukas Papadimos’a teslim eden Yorgo Papandreu’nun adı Euro Bölgesi’nde baş gösteren ekonomik krizin ilk siyasi kurbanı olarak tarihe yazılırken, sakin mizacı ve sorunlara akılcı yaklaşımlarıyla Yunan siyasetinde de iz bıraktı.
Papandreu, Yunan bir baba ve Amerikalı bir annenin çocuğu olarak 1952 yılında ABD’nin Minnesota’ya bağlı St. Paul kentinde doğdu.
Yorgo Papandreu, babası olan Yunanistan’ın eski başbakanlarından Andreas Papandreu’nun isteği üzerine 1981’de politikaya girerek, milletvekili seçildi. Papandreu, ekonomik kriz gerçeğiyle ilk kez 2010 yılında Davos’ta karşı karşıya geldi. Şimdi Yunan basını tarafından “Atina’da yalnız bir adam” olarak nitelenen Papandreu’nun, PASOK’un önümüzdeki dönemde yapılması beklenen olağan kongresi öncesinde, partinin liderliğini sürdürüp sürdürmeyeceğine karar vermesi bekleniyor.
Piyasalarda umutla gerçeğin mücadelesi
Umutla gerçeğin mücadelesinin ilk perdesini izleyeceğiz. Ancak “umudun” işi zor! Dow Jones’un grafiğine bakacak olursanız bunun “teknik analize” dayalı sebebini görebiliyoruz. Daha önceleri destek olmuş trend, şimdi “direnç” olmuş durumda. Bu direncin aşılması ilk denemede mümkün ol(a)mamış durumda. Bu hafta 12.350 seviyesinden geçen bu trendin test edilmesi (umudun çabalarıyla) söz konusu. Aşılır mı? Belki 12.400-450 bandı olabilir ancak üzeri bence zor!
Yukarı gitmekte zorlanacağını varsaydığım Dow Jones’un hafta içinde 11.950’nin altına inmesi kafaları iyiden iyiye karıştıracaktır! Hele ki haftanın ikincei yarısında, geçtiğimiz hafta Çarşamba günü görülen 11.736’nın altına inilmesi ve günlük kapanışların bu seviyenin altında olması piyasalarda “umutların” tükenmesine sebep olacaktır. Bu haftanın yatay gitmesi ve bu tahminlerin bir sonraki haftaya “devretmesi” de sonucu çok fazla değiştir(e)meyecektir!
İMKB cephesinde durum çok da farklı değil!
Ana düşüş trendindeki İMKB’de de “umudun yükselişinin” sınırlı kalması ihtimali hayli yüksek! Hafta başında 58.450 seviyesine denk gelen trend, hafta sonunda 58.100’e kadar geriliyor. Hafta boyunca bu tren önemli bir direnç olacak ve bu seviyelerin üzerine çıkılmasının ihtimali düşük görünüyor. Aşağıda ise ana hedef halen daha 53.600 seviyelerinde. Ancak bu seviyeye bir anda gidilmesi ihtimali; en azından “umut-gerçek” mücadelesi sırasında o kadar da çabuk olmayacaktır.
Bu arada hatırlatmakta fayda var. 58 binlere doğru yaşanacak bir yükseliş geride bıraktığımız bazı boşlukların da dolmasını sağlayacaktır ki bu da “teknik açıdan” sağlıklı hareket olacaktır!