Ocak rallisi devam eder mi?
.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da Ocak ayı özellikle hisse senedi piyasaları için oldukça olumlu geçti. Bunda yeni yılla beraber açılan pozisyonlar etkili oldu. Peki alım ağırlıklı trend sürer mi? Bence Şubat’taki bir kâr realizasyonuna hazırlık yapılıyor. İMKB’nin Cuma günkü yorgunluk ardından gelen düşüşü bunun ilk işaretlerinden biri olabilir. Ancak henüz ‘risk iştahının’ sonuna gelinmedi. Ama arada bir dinlenmek gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta piyasalar açısından iyi haberlerin sayısı hayli fazlaydı. Çin’deki satınalma yöneticileri endeksi (PMI) beklentilerden iyi geldi, ABD’de “borç tavanı tartışmaları” 19 Mayıs’a kadar buz dolabına konulurken, merkez bankaları “bedava para paketlerine” devam edeceklerini açıklarken, Japonya’da yeni hükümet ile Merkez bankası (BoJ’un bağımsızlığı pahasına...!) enflasyon hedeflemesini yüzde 1’den 2’ye çıkarmayı kabul etti.
ABD’de geçtiğimiz Cuma günü açıklanan yeni konut satış verileri beklentilerin altında kaldı. 385 binlik bir artış beklenirken, artış 369 binde kalmış. Buna karşın bir önceki ay açıklanan satışlar 377 binden 398 bine yükseltilmiş. ABD’deki konut piyasasındaki toparlanma aksak adımlarla da olsa devam ediyor.
Böyle bir ortamda ralli devam eder mi, biter mi?
Normal şartlar altında; daha doğrusu yukarıdaki şartlar altında; varlık piyasalarına girişlerin devam etmesi, rallinin de devam etmesi gerekir. Hisse senetleri ve emtianın artması, hele ki gelişmekte olan ülke piyasalarının yıldızının parlamaya devam etmesi normal şartlar altında kimseyi şaşırtmasa gerek.
Geçtiğimiz yıllara bakıldığında yeni yılla birlikte açılan yeni pozisyonlar Ocak ayında; özellikle hisse senedi piyasalarında; bir yükselişi de beraberinde getiriyor. Geçtiğimiz yıl sonunda ABD’deki “mali uçurum” endişelerinin etkisiyle piyasalar yılı çok da iyi kapatamamıştı. Geleneksel olarak yıl sonlarında yaşanan “Noel Baba rallisini” bile yaşayamamış, mali uçurumun bir şekilde atlatılmasıyla bu ralli beklentisi yeni yıla kalmıştı. Ocak ayında yaşanan da bir parça “ertelenmiş” coşkuydu. Bizim piyasalarımız başta not artışı beklentileriyle diğerlerinden ayrışmayı sürdürdü.
Moody’s telekonferansta sinyal verecek mi?
Bu haftanın bizim açımızdan en önemli olayı derecelendirme kuruluşu Moody’s ‘in bugün yapacağı telekonferans olacak. Geçtiğimiz hafta Salı günü piyasaları oldukça heyecanlandıran Moody’s’in toplantı haberi ilk bakışta “not artışı haberi gelecek” beklentisi yarattı. Ardından şirketten yapılan açıklama ile bu toplantıda son gelişmeler ile şirket tahvil piyasasındaki gelişmelerin konuşulacağı belirtildi. Şirket Kasım ayında açıkladıkları “not kararlarının” arkasında olduğunu açıkladı.
Tabii ki bu açıklamalar ilk aşamada bir hayal kırıklığı yaratsa da piyasalar bardağın dolu tarafına bakmayı tercih etti. Bugün yapılacak toplantı yeni bir bot artışının “ipuçları” olarak algılandı. Not şirketlerinin üzerinde de “artık notu arttır baskısından” söz ediliyor. Bir şirketin arttırmasının ardından diğerlerinin de takip edeceği varsayımı bunda etkili olmuyor değil!
Euro/dolar paritesi 1.3560’ı aşmakta zorlanır
Geçtiğimiz haftanın önemli gelişmelerinden birisi de Avrupa’daki bankaların, Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) sağladıkları finansmanı geri ödemeye başlamalarıydı. 1 trilyon euroya ulaşan ve LTRO olarak anılan (Long Term Refinancing Operation) “bedava para paketinde” 137.2 milyar euroluk kısmını Cuma günü geri ödemiş bazı bankalar. Bankalar ECB’ye haftalık bazda ne kadar ödeme yapacaklarını bildirmek, ECB de bunu açıklamak durumundaymış. Ancak ECB, hangi bankaların ödeme yaptıklarını açıklamadı.
LTRO geri ödemelerinin yapılmaya başlanması ECB’nin bilançosunun küçülmesi, ECB tarafından piyasalara verilen likiditenin azalması anlamına gelecek. Bu ödemelerin devam etmesi durumunda ABD Merkez Bankası (Fed) ile ECB bilanço “kıyasında” Fed “aleyhine” bir algı oluşacak. Yani Fed bilançosu “şimdilik” aynı kalırken, ECB’nin bilançosu küçülecek. Bu durum Euro Bölgesi’nde kısa vadeli faizlerin az da olsa artması anlamına geleceğinden euroyu “değerlendiren bir durum ortaya çıkarabilecek. Euronun 1.3450’nin de üzerine çıkmasında bu “beklenti” hakim oldu.
Önümüzdeki haftalarda bankaların ödemelerine devam edip etmeyecekleri, miktarlar euro/dolar paritesie açısından önemli olacak. Bu durumun önemli ölçüde pariteye yansıdığını, euronun 1.3480’i aşsa bile bu hafta içinde 1.3540-60 bölgesini aşmakta zorlanacağını düşünüyorum. Bu seviye kırılacak olur ise 1.3645 resmin içine girerken, 1.3250’nin altına (özellikle de haftalık kapanış bazında) inilmesi durumunda euronun değerlenme süreci yavaş yavaş sona erecek gibi görünüyor!
Apple artık Wall Street’e ayak bağı oluyor
Tüm bu gelişmelere rağmen piyasalarda yavaş yavaş Şubat ayına bir hazırlık da yok değil! “İyimser” faktörlere rağmen küresel ölçekte bakıldığında emtia cephesinde işler pek de iyi gitmiyor. Altın başta olmak üzere değerli metaller bir türlü yükselemezken endüstriyel metaller de “yorgun”. Çin’den gelen iyimser verilere rağmen onlar da bir türlü yükselemiyor.
Bu arada Apple’ı da unutmamak gerek. Geçtiğimiz Eylül ayında 705 dolara kadar yükselen ve 1.000 dolara çıkacak diye beklenen Apple hisseleri geçtiğimiz Cuma günü “resmi seansı” 439 dolardan kapattı. Seans sonrası işlemlerde 435 dolara kadar gerileyen Apple “Dünyanın en değerli şirketi” ünvanını da yeniden Exxon’a bıraktı.
2012 yılı boyunca ABD borsalarını adeta “sırtlayan” Apple şimdi ayak bağı olmaya başladı! Geçtiğimiz haftayı en düşük seviyeden kapatan Apple’da satışların 395-405 dolara kadar devam etmesi ihtimali yüksek. Ancak bu seviyelerden bir zamanlar Apple alamamış olanların devreye girmesi ihtimali hiç de az değil! 483 ile 468 dolar arasındaki “boşluğun” da yakın bir gelecekte kapanması olasılığının yüksek olmasının da işin cazibesini arttırdığını unutmayalım.
ABD piyasalarında 2007’den bu yana en yüksek seviyelere gelindi. Yükselişlerin devam etmesi ihtimali var. Ekim 2007’de 14.279 ile görülen zirve geçilir mi? Bence zor. Ancak Dow Jones’un 14.015 seviyesini test etme olasılığı hayli fazla. Bu hafta içinde bu seviye görülecek olur ise yükselişlerin sonuna yaklaşıldığını düşünmekta fayda var. Teknik analiz olarak bakıldığında yükselişlerin hız kaybettiği ve bu “turda” yeni zirve görme ihtimalleri azalıyor. Şubat’taki bir kâr realizasyonuna hazırlık var. İMKB’nin Cuma günkü yorgunluk ardından gelen düşüş bunun ilk işaretlerinden biri olabilir.
Henüz daha “bedava paranın” ve “risk iştahının” sonuna gelinmiş değil. Ancak arada bir dinlenmek gerekiyor. Bu dinlenme bir rehavete yol açar mı? Şubat’ın ikinci hafta sonundan önce netleşecektir!