Obama rallisi yaşandı, bitti!
.
Yazının başlığı “Obama’nın paketi yetmeyebilir!” de olabilirdi. Önümüzdeki hafta Salı günü yemin ederek başkanlık koltuğuna oturacak Obama. Koltuğa oturmadan önce; bir taraftan beklentileri “düşürüyor”, diğer taraftan da “devr-i sabık” yaratmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz haftaki konuşmalarıyla krizin uzayabileceğinden söz ederken, ekibi Bush yönetiminin büyük gürültülerle Senato’dan geçirdiği halihazırda 350’si kullanılmış olan 700 milyar dolarlık paketle ilgili eleştirel bir rapor hazırlamış durumda.
Raporda; paketin, sokaktaki vatandaşın ev ve tüketici kredilerine bir çözüm getirmektense; “Wall Street”i kurtarmayı hedeflediği, üstelik de harcanacak paraların ileride tahsilinde güçlük yaşanacağına değinilmiş. (Aksini düşünen mi vardı?)
Ancak Obama’nın hazırlayacağı paket de beklentileri karşılamayacak görünüyor. ABD’nin önde gelen ekonomistleri; hakkında bazı ipuçları sızdırılmış olan (bir anlamda hem beklentileri anlamak hem de “piyasa araştırması yapmak” için “sızıntı” oluyor sanki) paketi yeterli bulmuyorlar. Diğer yandan Fed’in (Bir okurumun haklı eleştirisi üzerine bundan sonra “FED” yerine “Fed” kullanmaya özen göstereceğim!) bilançosundaki genleşme konusunda şimdilik kimse konuşmak istemiyor, yeter ki piyasalar toparlasın.
Obama’nın açıklayacağı paket beklentisiyle (kendisi ilk siyahi başkan olduğundan sihirli değneği olduğu beklentisi var galiba) yıl başından bu yana piyasalarda olumlu bir hava vardı. Ancak geçtiğimiz hafta özellikle ABD’den gelen işsizlik verileriyle beraber bu hava da bozulmaya başladı! Aralık ayında 524 bin kişi işini kaybederken (ki beklentilere paralel) asıl Kasım ayındaki rakamın 533 binden 584 bine revize edilmesi moralleri bozdu. 1945’ten bu yana en büyük düşüş.
“Vaat edilen paketler” bir işe yaramadığı gibi rakamlar açıklandıkça durumun düzelmekten çok, kötüleştiği görülüyor. Böyle düşünenlerin sayısı da arttıkça varlık piyasalarındaki hava yine olumsuza dönüyor. Borsalar ve emtia fiyatları geriliyor, tüketici faizleri düşmese de Fed faizlerinden sonra LIBOR faizleri de geriliyor.
Cuma günü ABD piyasaları tam anlamıyla “bıçak sırtında” kapandı. Kapanışlar; üç aşağı beş yukarı; teknik açıdan önemli olan 50 günlük ortalamalar civarında oldu. Obama’nın görevi devralmasına az bir süre kala yılbaşından bu yana süregelen rallinin güçlenememesi, bu hafta piyasaların ibresinin düşüş yönüne çevrildiğini düşündürüyor.
S&P 500’de 888 seviyesinin altında ardarda iki gün kapanış görülür ise satışlar hızlanabilir. Bu durum bizim piyasalarımızı da mutlaka etkileyecektir.
Merkezin indirimi ne kadar olur?
Bu haftanın Türk piyasaları açısından önemli olaylarının başında; Perşembe günü yapılacak PPK toplantısından çıkacak faiz indirim kararı geliyor.
Aralık ayında borç verme faizinde (ki artık piyasayı MB fonladığından dolayı borç verme faizini izlemekte fayda var) 125 baz puan indirime giden MB’nin bu ay yapacağı indirim önem kazanıyor. Beklentiler 50 ile 125 arasında değişiyor.
Son açıklanan sanayi üretim rakamlarıyla ABD piyasalarındaki gelişmeler, yerel seçimlere yaklaşıyor olmamız ile MB’nin 100 baz puanlık bir indirime gidebileceğini düşünüyorum. Diğer gelişmekte olan ülke merkez bankalarının politikalarını göz önüne aldığımızda ise 75 baz puanlık bir indirim; bizim MB’nın geçmiş aylardaki “tutucu” politikalarına daha uygun düşecek izlenimi yaratıyor. Bu tahminler MB’nin “ne yapacağına” dair olanlar. Ne olmalı kısmında halen daha yüksek indirim tarafındayım. Bu yıl için toplam 250 baz puanlık indirim bekliyorum ki, bence içinde bulunduğumuz ortamda en azından 200 puanlık bir indirim yapılması ve “önden yüklemeli” indirim politikasına devam edilmesi daha yerinde olacaktır.
Döviz kurlarının son bir haftadaki seyrinden çekinen MB, büyük ihtimalle 75-100 baz puanlık bir indirimle “beklentileri yine haklı” çıkaracaktır.