Merkez’den faiz sürprizi gelir mi?
Piyasalar Para Politikası Kurulu’nun yarın vereceği faiz kararına kilitlendi. 50-75 baz puanlık indirim bekleniyor. Ancak bu oran siyasetçiyi ve yatırımcıyı memnun etmeyecek.
Ne gariptir ki, her Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde Merkez Bankası’na yönelik politik baskılar artıyor. “Dünyada herkes faizleri indirirken bizim Merkez Bankası faizleri indirmiyor. Ya sen neyi bekliyorsun” şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı’ndan sonra Ekonomi Bakanı Zeybekci de “Türkiye’de şu anda maliyet enflasyonu yaşanıyor. Merkez Bankası, politik riski üstlenmiş hükümetin isteklerine rağmen faizleri indirmiyor ” diyerek bu kervana katılmış durumda.
Aslında piyasaların da beklentisi MB’nin faizleri indirmesi yönünde. Beklenti 50-75 baz puanlık bir indirim doğrultusunda. Aralık ayı TCMB’nin beklenti anketi de hem enflasyon hem de politika faizlerinde bir indirim beklentisini yansıtıyor. Ankete göre 2015 yılsonu için enflasyon beklentileri yüzde 7.21’den yüzde 6.82’ye düştü.
Sert bir şekilde gerileyen petrol ve emtia fiyatları, bütçe gelişmeleri, düşen cari açık MB’nin faiz indirimi konusunda elini rahatlatıyor olabilir. Hele ki ECB’den gelebilecek bir parasal genişleme kısa vadede faiz indirimini haklı çıkarabilir. Ancak benim haftalık pazar alışverişimde güncellediğim “ıspanak-ceviz endeksim” henüz daha enflasyonun “kalıcı olarak” düştüğünü söylemiyor. Petrol fiyatlarında düşüşlerin sınırına geldik, bu seviyelerin altına inilmesi “arızi” olacaktır. Bu çerçeveden baktığımda faiz indirimi için PPK bir veya iki ay daha bekleyebilir.
Yüzde 3’i indir, test et
Diğer yandan faizlerde yapılacak 50-75 baz puanlık bir indirim ne politikacıları memnun edecek ne de yatırımları heveslendirecektir. Bu amaçlarla bir faiz indirimi yapılacaksa radikal bir hamle yapıp faizleri öyle 50-75 değil, 500-600 baz puan indirelim. Hatta bu konuda daha önceki bir yazımda faizleri yüzde 3’e indirelim ve bir test yapalım diye yazmıştım. Görelim, bakalım faiz indirimleri; yatırımları mı, tüketimi mi yoksa tasarrufları mı heveslendiriyor.
Bakan Zeybekci’nin Merkez Bankası konusundaki bir yorumu da dikkat çekiciydi: “Merkez Bankası, mevcut yasasına göre, fiyat istikrarını esas alıyor. Yasayı değiştirip Merkez Bankası’nın fiyat istikrarının yanı sıra ihracat artışını, büyümeyi, istihdamı da temel hedef olarak almasını sağlamak gerekiyor.” Haklılık payı var. MB; şu anda var olan kanuna uygun hareket ediyor. Kanun değişirse, MB de farklı politikalar izleyecektir. Ancak bu durumda benim de bir sorum var: “O zaman Kabine’de ekonomiden sorumlu bakanlara neden ihtiyaç duyulacak?”
Rusya’daki not düşüşü zorlar
20 OCAK’TA yapılacak PPK’yı zorlayacak bir başka haber de yine Rusya’dan geldi. Moody’s, düşen petrol fiyatlarının ve 1998’den bu yana yaşanan en ciddi kur krizinin büyüme üzerindeki olumsuz etkilerini gerekçe göstererek, Rusya’nın kredi notunu yatırım yapılabilir seviyesinin en alt düzeyine indirdi. Bu Ruble tarafında yeni bir baskı yaratabilir, bu da bize yansıyacaktır. PPK’nın sürprizi; ECB’nin kararını ve uygulamanın olası sonuçlarını, Yunanistan seçimlerini ve not kararı sonrası Rusya’yı izledikten sonra ve bu arada yaklaşan Fed’in faiz artışı kararının olası yansımalarını da değerlendirdikten sonra karar vereceğim demesi olacaktır. Bu durum TL’yi de sınırlı da olsa değerlendirecektir.
İsviçre güvenimizi sarstı...
İSVİÇRE Merkez Bankası (Swiss National Bank-SNB) geçtiğimiz hafta ‘yıktı perdeyi, eyledi viran’. 2011’de İsviçre Frankı’nın değerlenmesi üzerine, euro alımına başladı. Euro karşısında 1.20’lere yerleş(tiril)en frank, son karar sonrası yeniden 1’e 1 durumuna geldi. Bu durumun tsunamilerini ilk aşamada batan foreks şirketleri ve hedge fonlar olarak göreceğiz. Sonraki aşamalarında ise IMF Başkanı Lagarde’ın dahi haberinin olmadığı bu sürpriz kararın merkez bankalarına olan güvenin sarsılması olarak yaşayacağız. SNB’nin bu kararı ile bir devir kapandı. “Merkez bankaları piyasaları ilâ nihai kurtarır” söylemine ağır bir darbe vurulmuş oldu.
Bankacılıkta haklı bir üne sahip İsviçreliler ve SNB bunu yapıyorsa; artık “Fed dahil, merkez bankaları çok köşeye sıkıştırıldıklarında bu tarz sürpriz kararlar alabilir” fikri bilinç altına yerleşecektir. SNB’den sonra gözler dışarıda Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) Draghi’ye ve içeride de TCMB’den Erdem Başçı’ya döndü. Her ikisinin de SNB’nin yarattığı depremden sonra ne gibi adımlar atacakları daha fazla önem kazandı.
ECB’nin kararı euroyu nasıl etkileyecek?
ECB’nin kararı Yunanistan’dan iki bankanın “acil likidite talep” ettiği bir haftanın sonrasında; Yunanistan’da yapılacak ve Syriza’nın kazanma ihtimalinin yüksek görüldüğü erken seçim öncesinde açıklanacak. Avrupa Birliği Adalet Divanı; Avrupa Merkez Bankası’nın tahvil alım planının düzenlemelere “aykırı” olmadığını açıkladıktan sonra piyasalar, 22 Ocak’taki toplantıdan yeni bir “parasal genişleme” bekliyor. Bu parasal genişleme bize kadar uzanır mı? Miktarına bağlı. 500 milyar ‘euro’luk bir genişlemeden bize düşen olmaz, 1 trilyon ve üzerindeki bir genişlemeden bize de “serpintiler” düşer ama bu da bizim dertlerimize derman olmaz. Hele ki bu karar sonrasında 1.12’lere kadar sarkan bir euro/dolar parite seviyesiyle…
ECB’nin sürprizi ne olur? Üç yılı aşkın süre doğru dürüst bir adım atmadan bekleyen ECB, Yunanistan seçimlerini de bekler, kminle pazarlık yapacağını ve pazarlığın hangi konularda olacağını anladıktan sonra bir parasal genişleme kararı alır, bu da Şubat’a sarkar. Bu durumda euro kısa vadede 1.2065 seviyelerine doğru ağır, aksak toparlanır.