Kurlar yüzde 11.5 devalüe edilsin mi?
.
İthalatla uğraşanlar ya da dövizle borçlanmış olanlar ne düşünür bu durumda bilemem ama ihracatçıların talebi bu yönde. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi kurdaki beklentilerine dair bir rakamı dile getirdi. Sayın Büyükekşi, “1 dolar+1 eurodan oluşan sepetin” 3.87 olmasını istediklerini söyledi.
Bahse konu olan sepet rakamı en son 3.8685 ile 27 Kasım 2009’da görülmüş. Aslında bu seviye Nisan 2009’dan bu yana görülen en yüksek seviye, yani zirve. O tarihte dolar/TL kuru 1.5550, euro/TL kuru ise 2.3135 imiş. Aynı gün euro/dolar peritesinde de 1.5018 görülmüş.
İhracatçıların talebi, sepetin yeniden “zirveye getirilmesi”. Bir başka deyişle; dün görülen 3.47’li seviyelere göre sepetin yüzde 11.50 “devalüe edilmesi” gerekiyor. TİM’in hedefine ulaşabilmek için (euro/dolar paritesinin 1.27 olduğu varsayımıyla) dolar/TL’nin 1.7050’ye “çıkartılması” böylelikle de euro/dolar kurunun da 2.1650’ye gelmesi gerekiyor.
Diyelim ki Merkez Bankası eliyle kısa zamanda kurlar “yükseltilmeye” başlandı. Merak ediyorum; elinde dolar tutanların ya da ihracat bedellerini kurlar yükselsin diye bekletmiş olanların ne kadarı dövizlerini bozduracak? En çok merak ettiğim ise ileride gelecek ihracat bedellerinin ne kadarı vadeli işlemler aracılığıyla bozdurulacak? İnanıyorum ki ihracatçıların önemli bir kısmı ‘kurlar daha da gidecek’ diye; dövizlerini (elindeki ya da gelecek farketmez) bozdurmayacak, önemli bir fırsatı kaçıracaklardır.
Sonra da dönüp, cesur davranıp müdahale anlarında pozisyon açıp fırsatı iyi değerlendiren “yabancılara” sitem edip, ‘yabancılar Türkiye’yi sömürmeye devam ediyorlar’ masalını söylemeye ve dinlemeye devam edeceklerdir.
Merak ediyorum; daha önceki devalüasyonlar sırasında/sonrasında ihracatçılar, kur avantajlarının ne kadarını kendilerinden mal alanlarla paylaştılar ya da paylaşmak zorunda kaldılar?
Bir başka takıldığım nokta da hem ihracatçıların hem de politikacıların “öngörülebilir kur” talepleri. Konuştuğum hemen herkese bugünkü kuru birkaç yıl boyunca garanti edilebileceğini, bankacılık sisteminin de bunu yapabilme kabiliyetine sahip olduğunu söylüyorum. Hatta ileri tarihli kurların; TL’nin pozitif fazi farkından dolayı; bugünkünden bile daha iyi olacağını da ekliyorum. ‘Kurlarınızı hedge etmek istemez misiniz?’ diye sorulduğunda ilk gelen cevap her zaman “Ya kurlar daha da yukarı çıkarsa” oluyor.
Merak ediyorum: İhracatçılar “öngörülebilir kur” mu istiyor? Yoksa “hep kazanacakları bir kur spekülasyonu” mu? Tabii ki bu arada onların kazançlarının faturasının kimlere çıktığı hikayesi de ayrı bir tartışma konusu.
Bir konuda ihracatçılara hak vermemek mümkün değil. Dolar/TL kurları 1.15’lere, sepet değeri de 2.87’lere düştüğü 2008 yılının ilk yarısında kur konusunda bana göre de ciddi hatalar yapıldı. Enflasyonla mücadele adı altında faizler olması gerekenin çok üzerinde yüksek tutuldu. Bu durum TL’yi aşırı değerlendirdi ve ihracatçıların belini büktü. Türkiye’nin üretim damarlarında ciddi “kurumalar” oldu. O günlere yeniden dönülmemesi gerekir. Artık Merkez Bankası’nın da bu konuda hassas olacağına inanmak istiyorum. Merak ettiğim son şey: İhracatçıların o günlerde kurlara itiraz ettiğini hiç hatırlamıyorum.
Bu arada müdahalenin MB ayağını hiç kimse hesaba katmıyor. Alınan dolarlar için piyasaya verilecek TL ve bunun enflasyon üzerindeki baskılarını hiç kimse konuşmuyor.
Kimsenin konuşmadığı bir başka şey de müdahale sonrasında yabancıların MB’ye “yıkacağı” büyük pozisyonlar sonrasında kurların başladığı yere geri döneceği, hatta daha da altına ineceği...
O zaman ne yapacağız?