Kriz, enerjide fırsata çevrilebilir mi?
.
Rusya ile Ukrayna arasındaki doğalgazda yaşanan sorunlar artık sıradan hale geldi. Son dört beş yıldır; ya arz ya da fiyat yönünden; kışın en “kara” olduğu zamanlarda hep bir sorun çıkıyor. Enerji ihtiyacının üçte ikisini ithalatla karşılayan, enerji talebi her yıl yüzde 8 büyüyen, elektrik üretiminin yüzde elliden fazlasını doğalgazdan sağlayan Türkiye için enerji güvenliği gittikçe daha fazla önem kazanan bir konu olmaya başladı.
Diğer yandan petrolünün yüzde 90’ını, doğalgazın ise neredeyse tamamını ithal eden Türkiye için, petrol fiyatlarındaki yükselişler de hiç de hesapta olmayan ek maliyetler getiriyor. Petrolün varil fiyatındaki 1 dolarlık artış 180 milyon dolarlık bir ek yük getiriyor. Özellikle 2008’deki 145 dolarlar gibi “manipülatif” fiyat hareketlerinin yaşandığı dönemlerde, dışa bağımlılığımızdan dolayı enerji faturamız bir anda kabarıyor. Cari açığımız ve buna bağlı olarak da ekonomik kırılganlığımız artıyor.
Türkiye, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda! Hem fiyat istikrarı hem de arz güvenliği açısından yurtiçindeki imkânlarını harekete geçirmeli. Bu çerçevede rüzgâr, güneş ve hidro gibi yenilenebilir enerji kaynaklarında olduğu gibi nükleer enerji konusunda da adımlar atılıyor. Hafta başında bu konudaki ilk teklif alındı. Nükleer santrali kuracak olan konsorsiyum üretilecek elektrik için 21.16 dolar centlik (tahminlerin çok üzerinde) alım garantisi istiyor. Buna karşın yenilenebilir enerji kaynakları için hazırlanan kanun tasarısında düşünülen minimum alım garantileri bu rakamın çok altında:
Euro cent(kWh)
Hidroelektrik 5.0
Rüzgar 6.0
Jeotermal 7.0
Güneş 22.0
Biyokütle 7.0
Çöpgazı 5.5
Nükleer bir yana çevre koşullarını ve gelecek nesilleri düşünerek, yenilenebilir kaynaklara öncelik vermemiz gerektiği ortada. Biyokütle ve çöpgazı iyi bir alternatif olabilir. Ancak Avrupa’nın İngiltere’den sonra; sürekli ve güçlü ikinci rüzgar potansiyeline sahip Türkiye için, rüzgârdan elektrik üretmek çok daha akıllıca görünüyor. Zira rüzgâr hem sürekli, hem doğal hem de “bedava” bir kaynak. “Hammadde” için herhangi bir para ödemenize gerek yok. Güneş için de aynı varsayımlar geçerli olmakla birlikte 1 megawatt rüzgârdan elektrik üretmek için 1.4 milyon euro yatırım yapılması gerekirken, bu tutar güneş için 4-4.5 milyon euroya kadar çıkabiliyor.
Başbakanımız; krizin fırsata çevrilmesinden söz edip durdu. Paranız yoksa bu çok zor. Ancak yine de yapılacak şeyler var. Ekonominin yeniden toparlanacağı günlere şimdiden hazırlanmak mümkün.
Nükleerde ulaşılması beklenen 12 dolar cent seviyelerine denk; 8-9 euro cent seviyeleri rüzgâr veya diğer yenilenebilirlere verilse; belki de nükleerden çok daha kısa zamanda ve çok daha “çevre dostu” çözümlerle dış bağımlılığımızı azaltabileceğiz.