Kahn’dan uyarı mı, itiraf mı?
.
IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn kredi derecelendirme kuruluşlarına “çok da inanmamak” gerektiğini söylemiş. Bu açıklamayı Yunanistan’ın üç, Portekiz’in iki, İspanya’nın bir kademe düşürülmesi sonrasında yapmış olması “anlamlı”.
IMF Başkanı’nın açıklaması, not indirimlerinin olumsuz etkilerini hafifletmek amacıyla yapılmış izlenimi uyandırıyor. IMF’nin görevleri arasında piyasa algılamalarını yönetmek olmasa gerek. Diğer yandan Yunanistan krizinin diğer piyasalara sirayet etmesinden endişe eden endişe eden IMF Başkanı “parasaldan çok, sözel müdahaleyi” kullanmayı tercih etmiş görünüyor.
Yunanistan’ı “batma ihtimali en yüksek ülke” konumuna getiren ve son derece kötü yönetilen, Merkel’in Almanya’daki yerel seçimleri tamamlamasını bekleyen krizin maliyeti her geçen gün artacağa benziyor. Zira ne ortada net bir “reçete” var, ne de gerçek anlamda bu krizi çözecek bir AB iradesi...
Krizi bir yana bırakıp Strauss-Kahn’ın “çok da fazla kafayı takmamak gerek” dediği derecelendirme şirketlerine dönelim. Şimdiye kadar söyledikleri “kelam” sayılan bu şirketlere olan güven sarsılıyor mu?
Yaşanan küresel krizin en başında; hisse senedi fiyatları yerle yeksan olan kredi sigortacılarının notlarını; Citibank, Merrill Lynch gibi bankaların kredi notlarını AAA’da tutan “notçular” şimdi Avrupa ülkeleri için adeta şahin kesildiler. Krizin başında gerekli adımları atmayan, adeta krizi daha da derinleştiririz endişesyle sessiz kalan bu şirketler şimdi kredi nokların teker teker değil, ikişer üçer indiriyorlar.
Madem ortada bir sorun vardı. Üç kademe indirene kadar akılları neredeydi? Madem kredi notu üç kademe birden indirecek kadar bir bozulma var, bu risk daha önceden neden ölçülmez? Madem b u riski ölçemiyorlar, o zaman var olan derecelendirmeler ne denli güvenilir?
IMF Başkanı bile “çok da kafaya takmayın onları” demişse, bundan sonra bu kuruluşlara kim güvenecek? Önceki hafta ABD Kongresi’nde verdikleri ifadede, kriz sırasında hatalı olduklarını itiraf etmiş olsalar da bu şirketlere inanarak yatırım yapanların zararlarını kim karşılayacak? İtiraf ederek kurtulacaklar mı? Yaptıkları hataların hiç mi bedeli olmayacak?
Terazinin bir de öteki kefesi var. Yunanistan’ın notunu aniden bu denli hızlı bir şekilde düşürerek, elinde bu ülkenin bonolarına yatırım yapanları zarara uğratırlarken, bizim gibi daha iyi notları hakeden ülkelere de “hasis” davranarak olması gerekenden daha pahallıya borçlanmaya neden olmuyorlar mı? Türkiye’nin bugünkü ekonomik verileri ile en basitinden Komşu’yla karşılaştırdığınızda, biz yatırım yapılabilir ülke notunu hakediyor görünüyoruz.
Yatırım yapılabilir ülke notuna sahip olmamızın ne faydası olacak derseniz, uluslararası piyasalardan çok daha ucuza borçlanabilme imkânı demektir bizim için. Uluslararası bir çok fon, tüzükleri gereği bu derecelendirme kuruluşlarının notlarına göre yatırım yapıyorlar. Bir çoğu için “yatırım yapılabilir ülke” olma kriteri ilk ve esas şart. Bizim şu andaki notumuz ne yazık ki bu seviyede değil. Olsaydı eğer daha fazla yabancı yatırımcı çekebilecek, borçlanma maliyetimizi daha aşağı düşürebilecek, bütçedeki faiz yükü daha az olacaktı!
Yeni finansal mimaride bu kuruluşları için de mutlaka yenilikler yapılacaktır. Ya bu kuruluşlar da denetim ve “yaptırım” altına girecekler, ya da bunların yerini CDS gibi günlük olarak piyasa koşullarında belirlenen “kredi riski sigorta primi” sistemi gibi yeni uygulamalara gidilecektir. Hangisi olacak henüz belli değil...
O zamana kadar ben de Strauss-Kahn’a katılıyorum.