Kabul biz tek değiliz ama...
.
Nihayet kritik “1 dolar= 2 TL” eşiğine geldik. Geçtiğimiz Cuma günü bazı piyasa katılımcıları bu seviyenin görüldüğünü bazıları “henüz” görülmediğini söylüyor. 1.9992 görülen en yüksek seviye gibi görünüyor veri sağlayıcılarının ekranlarında. Onbinde 8’lik (0.0008) bir farkın aramızda lâfı olmaz desek de 2.00 seviyesinin görülmesi özellikle opsiyonlar açısından önemli. 2.00’nin net olarak görülmemesi de bu opsiyonların; belki de ay sonundan önce; hayata geçmesinin pek de tercih edilmemesinden olabilir.
Geçtiğimiz haftaya ve diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine baktığımızda bu hafta içinde bu seviyenin test edilmesi olasılığı var. Hele ki bizim Merkez Bankamızın geçtiğimiz hafta yaptıklarından sonra...
Geçtiğimiz hafta Çarşamba günkü “Altın mı, dolar mı?” başlıklı yazımda “Dolar/TL’de Temmuz ayı başında da yazdığım üzere 1.9765 seviyesi kritik bir eşik. MB’nin bu seviyenin aşılmasına karşın elindeki bazı silahları daha devreye alması ihtimali yüksek! Ola ki bu silahlar kısa vadede işe yaramaz ve 1.9765 seviyesi yukarı kırılacak olur ise; ki bunu önümüzdeki 2 ay içinde beklemiyorum; ilk aşamada 2.04 seviyesi gündeme gelebilir.” diye yazmıştım. Daha yazının dumanı tüterken benim 2 ay verdiğim 1.9765 seviyesi yazının yayınlandığı gün geçildi.
Merkez Bankası’nın (MB) önce ‘olağanüstü günler belirsiz bir tarihe kadar sürecek’ açıklaması yapıp, hemen ertesi gün bundan vazgeçecek kadar kararsız bir tutum sergileyeceğini beklemiyordum. Önce 100 milyon dolar satacağım deyip sonra rakamı 350 milyon dolara yükselteceğini de beklemiyordum. Benim beklediğim adam akıllı sıkı bir plan yapılacağı, “tarifeli döviz müdahalesi” yerine faiz artışı (belki de olağanüstü olandan) ile birlikte gelen döviz tedarikçisi tarzında değil de kurların yönünü belirleyecek “kallavi” bir müdahale yapılacağı yönündeydi .
MB’nin Nobel’e aday gösterileceği iddia edilen Faiz Koridoru icadı için; barış zamanında çalışabileceğini, ancak kriz zamanlarında test edilmemiş anlaşılması zor olan bu mekanizmanın ileride başımıza dert açacağını belirtmiştim. “İlerisi” geldi ve şu anda bu mekanizmanın krizde çalışmadığı anlaşıldı. MB’nin politik baskıları bir yana bırakıp bir an evvel herkesin anlayabileceği bir faiz politikasına; radikal bir artışla birlikte; dönmesinde fayda var. Üstelik bunu da faiz lobisi hayaletinden(!) korkmadan yapmalı. Korkunun ecele faydası yok.
Eğer politikacılar ve MB; ‘gelişmekte olan ülke piyasalarında yaşanan çalkantı geçici, Türkiye yakında yine rahat finansman bulacak’ tezine inanıyorlarsa hafta sonu yapılan Jackson Hole toplantılarında Atlanta Fed ’in Başkanı DennisLockhart’ın söylediklerine bir göz atmalarında fayda var. Lockhart; 18 Eylül’e kadar “aykırı bir ekonomik veri” beklemediğini ve şu andaki koşulların parasal genişlemenin azaltılmasına imkân verdiğini söylüyor .
Dünyanın korkusu likiditenin daralmasıyken, Türkiye’nin nasıl olacak da bunlardan ayrışacağını; hele ki Ortadoğu’da işler daha da karışırken, Suriye’ye bir NATO müdahalesi tartışılırken savaşa taraf olması muhtemel bir ülkeye nasıl bol para geleceğini; birilerinin açıklamasında fayda var.
Kabul, biz bu dalgadan etkilenen tek ülke değiliz. Hindistan, G. Afrika, Endonezya ve Brezilya da bu dalganın “kurbanlarından”. Brezilya 60 milyar dolarlık “müdahale paketi açıkladı! Üstelik sadece spot piyasada dövize müdahale etmiyorlar. Vadeli işlemler ve opsiyonları da kullanacaklar. Sahi, bunu bizim MB niye yapmıyor? Hem daha az rezerv harcar, hem de VİOP’u canlandırır!