İMKB 50 bin puanı aşacak mı?
.
Hükümetin IMF anlaşmasına ‘yeşil ışık’ yakması ve faizlerin yüzde 8’in altına inmesiyle İMKB son 21 ayın zirvesine çıktı. Yurtdışı piyasalar da ‘yukarı’ hareketi destek verdi. İMKB dün 50 bin puanı gördükten sonra bir miktar geriledi. Peki İMKB’nin 50 bin puanı geçmesi için ne olmalı?
IMF ile yapılacak 45 milyar dolarlık yeni anlaşma beklentisi piyasaları uçurdu. Abdurrahman Yıldırım, bu haberin 6. kez “alındığını” hesaplamış. Bu arada anlaşma yapacağımız (!) IMF, artık eski IMF olmayacak. Dün sona eren İstanbul toplantılarında; IMF Başkanı Strauss-Kahn; “İstanbul kararları” olarak anılacağını söylediği temel değişiklik konusunda genel kurulu bilgilendirdi.
1- IMF’nin üstlendiği görev yeniden tanımlanıyor. Dünyanın her köşesine hızla ulaşabilen sermaye hareketlerinin olduğu bir dönemde finans sektörü ve makroekonomik politikalarını içine alan yeni bir görev tanımı yapılacak.
2- Esnek Kredi İmkânı (Flexible Credit Line): IMF’nin son başvurulacak kaynak (lender of last resort) olması amacıyla esnek kredi imkanının geliştirilecek.
3- İzleme görevi: Finansal İstikrar Kurulu tarafından oluşturulacak risk ölçümleme ve takip sistemleriyle çok yönlü denetim fonksiyonu ile finansal darboğazlar ve “bulaşma” olasılıkları erken teşhis edilmeye çalışılacak.
4- Kota paylaşımı ve oy haklarında gelişmekte olan ülkeler lehine iyileştirmeler yapılacak. Bir anlamda IMF’nin 186 üyesi ile birlikte geçen yılın sonlarında önerdiğim “Finansal Birleşmiş Milletlere” doğru gidiliyor. Mesele yaptırım gücünün ne olacağı. Bu nokta dün sona eren toplantıların bana göre en “zayıf” noktasıydı. Neden mi?
Strauss-Kahn’dan sonra beş ülkenin “guvernörlerini” dinledim genel kurulda. Bu beş ülkenin söylemlerinde ortak üç nokta vardı:
1- Esnek Kredi İmkânı genişletilsen (gerçek anlamda esnetilsin!)
2- Kotalar artırılsın,
3- Gelişmiş ülkelerin oy hakları arttırılsın!
Bu beş ülke kimdi derseniz: Türkiye, Çin, Hindistan, Fransa ve ABD.
Özellikle Çin, Türkiye ve Hindistan bir yana ama Fransa ve ABD... Hepsi yukarıdakilerin yapılması gerektiğini söylüyorlar. Bunların yapılmasına kim karar verecek? Tabii ki onlar! Onlar yapmayacak da kim yapacak bu işleri?
Birbirinden farklı bu beş ülkenin aynı şeyleri söylüyor olması size de garip gelmedi mi? Halen daha;
1- Gelişmiş ülkelerde bankacılık alanında gerçek anlamda güven sağlanamamışken,
2- İşsizliğe çare olmaya yönelik adım atılmıyorken,
3- ABD’de ev fiyatları halen daha düşerken (hem negatif servet etkisi hem de artmaya devam eden batık ev kredileri) ve halen deflasyon tehlikesi sürerken,
4- Reel sektöre yönelik henüz hiçbir “açılım yapılmamışken” icraate geçecek olanlar (!) “henüz” daha konuşma aşamasındalar.
IMF/DB tarafında tüm bunlar olurken İMKB, yeni anlaşma “umuduyla” 50.000 seviyesini gördü. Ardından bir kâr realizasyonu geldi. Peki bu seviye aşılabilir mi?
Her ne kadar 46.500 sonrasındaki çıkışın ne kadar “makul” olduğunu sorgulayan birisi olarak; 50 bin seviyesinin aşılmasının; 49.500 teknik seviyesinin üzerinde bir kapanış sayesinde mümkün olacağını düşünüyorum.
Neden derseniz, IMF anlaşması “yerel” bir gelişme ve bu yerel faktör zaten İMKB’nin diğer birçok piyasanın “fevkinde” performans göstermesini sağladı. Anlaşma sonrasında mutlaka bir kâr realizasyonu gelecek, yeniden diğer piyasalardaki hareketleri izlenmeye başlayacaktır.
ABD piyasalarındaki yükseliş patinaj yapmaya başladı. S&P’de 1.060 seviyesi kritik. Yukarı geçilir mi? İşsizlik başta olmak üzere ABD’den gelen temel veriler, güçlü bir sıçramanın zor olduğunu söylüyor. Yine de yılın son virajına girilmişken piyasalar düşüşe direnecektir. Bu çaba İMKB’nin 46.500-49.500 bandının korumasına yardımcı olacaktır.
İsrail’den sonra Avustralya Merkez Bankası’nın da faizleri artırması bedava para döneminin gelecekte bir gün sona ereceğinin ilk uyarıları. Böylesi bir politika değişikliğine daha var rahatlığı, pozisyonların korunmasını sağlıyor. Bu nedenle herkesin kulağı kirişte olsa bile kimse trenden inmek istemiyor.
İnşallah birisi (ABD’deki bilançolar ya da bir veri) yanlışlıkla çatapatı patlatmaz!