İhracatçılar o kadar da çaresiz değil!
.
Finansal piyasaların son günlerdeki önemli tartışması kur meselesiydi. TİM başta olmak üzere ihracatçılar ve onlara sonradan katılan turizmciler ‘Merkez Bankası (MB) döviz alımları yoluyla dolar/TL kurlarını yükseltsin’ istiyorlar.
MB ise değişik sebeplerle buna yanaşmıyor. Şimdilik MB alım ihaleleri rakamını günlük 80 milyon dolara yükseltmekle yetindi.
Tüm bu kur tartışmalarının ortasında ihracatçılar kurda “öngörülebilirlik” istediklerini söylüyorlar. “Fiyat yaparken”, hammadde alırken ve en önemlisi ihracat bedeli geldiğinde satacakları döviz karşısında elde edecekleri TL’nin miktarını öngörebilmek için bunu istiyorlar.
Günümüz bankacılık sisteminde bu “öngörülebilirlik” mümkün. Yeterki işinin bir parçası yabancı para olan sanayici ve işadamları bunu kullanmak istesinler. Yeterki, ‘ihracat bedelim geldiğinde nasılsa kurlar daha yukarıda olur, o zaman bozarım’ diyerek “kur spekülasyonuna” meyil etmesinler!
Sipariş ve fiyat yapma aşamasından, hammade alımı ve ihracat bedellerinin bozdurulması aşamasına kadar her aşama ve her vade için kurlarını; forward ya da opsiyon gibi türev ürünleri ve VOB’u kullanarak “sabitleme” yani öngörülebilir hale getirme şansına sahipler. Bankacılık sistemimiz hemen hemen her vade ve her miktarda buna hizmet verebilecek yetkinliğe artık sahip. Yeterki bunu gerçekten yapmak istesinler, işlerini şansa bırakmasınlar.
Merak ediyorum, ihracatçı birlikleri ya da TİM hiç kendi üyeleri arasında bu ürünlerin bilinilirliği konusunda bir araştırma yaptılar mı? Kaç tanesi bu yöntem/ürünleri biliyor? Kaç tanesi bunları kullanmış ya da kullanıyor? Riskten korunacak ürünler var ve bunlar kullanılmıyor, işler sarpa sarınca da “Devlet müdahale etsin” deniyorsa ortada bir problem var!
Tam bu noktada büyük ihracatçıların değil ama bazı KOBİ’lerin haklı itirazları olabilir. O da, çok da haklı olmamakla beraber, bankaların küçük miktarlar için hedge ürünlerini sunmamaları ya da yüksek teminat istemeleri meselesidir. Bu konuda onlara hak vermemek mümkün değil.
İşte tam da bu noktada TİM ya da diğer ihracatçı birlikleri devreye girerek bankacılık sistemi ile KOBİ’ler arasında bu iletişimi/işleyişi kuracak bir yapıyı oluşturmaları yerinde olacaktır.
Gerekirse bir türlü çalıştırıl(a)mayan “Kredi Garanti Fonu-KGF” bu tarz işlemler için devreye alınabilir.
İhracatçılar, kur konusunda MB’yi harekete geçiremeseler de son günlerde yükselen sesleriyle mutlaka bir şeyler elde edeceğe benzerler. KOSGEB mi olur, KGF mi olur, vergi indirimi mi olur, SGK prim indirimi ya da desteği mi olur bir teşvik koparmayı başaracağa benzerler.
İster bir teşvik alsınlar, ister almasınlar modern finansal riskten korunma (hedge) ürünleriyle “tanışmalı”, tanışık olanlarda işin “spekülasyonundan” vazgeçip bu ürünleri kullanmalı.
İşin en başında hesabı tutmayan, bu işe girerse zarar edeceğini baştan bilenler de ‘Nasılsa ileride kurlar artar, biz de zevahiri kurtarırız’ diyorlarsa hiç mi hiç yola çıkmasınlar. Devir her zamankinden daha fazla hesap devri!