Gül gitmese ne olacaktı?
Geçen ayın son haftası ve Haziran'ın ilk haftasında, uluslararası piyasalardan kaynaklanan gerginliğe bir de Hazine'nin dövize endeksli bono itfası eklenmiş ve kurlar yükselmişti...
Geçen ayın son haftası ve Haziran'ın ilk haftasında, uluslararası piyasalardan kaynaklanan gerginliğe bir de Hazine'nin dövize endeksli bono itfası eklenmiş ve kurlar yükselmişti. Döviz pozisyonunu kapatmak isteyen bankaların alımlarıyla yükselen kur, TMSF'nin satışlarıyla az da olsa dengelenmişti. Bu haftanın başlamasıyla gerginliğin bir parça azalacağı ve kurların gerileyeceği öngörüsünde bulunmuştum. Ancak beklentim gerçekleşmedi, en azından şimdilik!
Borsadaki ve kurlardaki dünkü gerginliğin ardında "ilk bakışta" AB Dışişleri Bakanları toplantısına katılıp katılmayacağımız vardı. Öğleden sonraya kadar süren gerginlik; saat 14:30 sularında gelen "gidiyor" haberiyle; yerini rahatlamaya bırakacak diye beklenirken pek de öyle olmadı.
Güne 300 puanlık düşüşle başlayan borsa, daha sonra toparlanmıştı. Haber geldiği sırada 100 puanlık düşüş kısa bir zamanda yerini 400-500 puanlık bir düşüşe bıraktı. Dolar kurlan da haber öncesinde 1.5470'den 1.5530'a yükselmişken, haber sonrasında ancak 1.5480'e kadar geriledi. Benzer resim bono cephesinde de vardı. Gün içinde Cuma kapanışına göre 20 baz puan kadar gerileyen gösterge bononun bileşik faizi, gün sonunda Cuma'ya göre 10 baz puan yukandaydı.
Diplomasi ile bir orta yol bulunması sonrasında, Dışişleri Bakanı Gül'ün toplantıya gideceği haberine olumsuz tepki veren piyasalar, eğer toplantıya Türkiye'nin katılımı olmasaydı ne yapacaklardı? Türkiye için temel bir sorun olmasına rağmen, piyasalardaki genel algılama (şimdilik de olsa) bu sorunun da bir şekilde aşılacağı yönünde.
Asıl bakılan; uluslararası piyasalardaki gelişmeler ve kıyaslamak ülkeler arasındaki farklar. Hemen hemen tüm borsalar ve emtia piyasalan ABD Merkez Bankası'ndan gelecek faiz haberlerine ve özellikle de 29 Haziran'daki toplantıya kilitlenmiş durumda. Çeyrek puanlık bir faiz artışı 'zoraki de olsa' fiyatların içine girmiş durumda. Yine de "korku dağları bekletiyor" ve "korkulu rüya görmektense uyanık yatmak evlâdır" diyenler, bonolarını ve hisse senetlerini satmaya devam ediyorlar.
Hatta Abdullah Gül'ün toplantıya gitmesi onlar için daha da rahat satış zemini hazırlıyor. Gitmiyor olsaydı, hem fiyat hem de miktar yönünden zorlanacaklardı. Bu satış baskısı sadece bize has değil, diğer ülkelerde de benzer seyirler söz konusu. Tam anlamıyla bir "üzüm üzüme bakarak kararma" durumu var.
Hatırlamakta fayda var: Hiçbir piyasa tek bir yöne doğru gitmez. Mutlaka düzeltmeler gelecektir. Diğer bir hatırlatma da; son ayların 'popüler göstergesi' 10 yıllık ABD tahvil getirilerinin; FED faiz artışı endişeleriyle son haftalardaki zirvesi olan yüzde 5.20'den 4.96'ya dek inmiş olması.
Evet, düşüşün bir kısmı "kaliteye kaçıştan". Ancak bir kısmı da faizlerdeki artışların yavaşlayabileceğinden kaynaklanıyor.