Fırtına ekip, enflasyon biçmek?
.
Bugünlerde Meksika Körfezi’ne doğru hareket eden Gustav kasırgasının petrol fiyatlarını yükselttiği konuşuluyor. Bir önceki Fay kasırgası içinde benzer endişeler vardı ancak etkili olmadı.
Alfabe F’den sonraki G harfi bu yıl Gustav için kullanılmış. Pazartesi günü Meksika körfezini vurması beklenen Gustav’ın da son üç dört günlük katkılarıyla ABD hampetrolü 111 dolar bölgesinden 120 dolarlara yaklaştı. Kasırganın katkısı mutlaka vardır. Ancak kasırganın dolar euro paritesinin 1.48’lere gelmesinde, ya da altının 845 dolarlara gelmesinde ne gibi bir katkısı olduğunu merak ediyorum.
Bence yaşananlar, son birkaç haftalık sert hareketlerin bir düzeltmesi. 770 dolara gerileyen altın fiyatlarında, ya da 1.4570’e kadar gerileyen paritede özellikle Çarşamba ve dün gelen ABD verileri sonrasında yaşanan bir düzeltme hareketi. Gustav kasırgası nasıl olur da altın fiyatlarını yüzde 2, gümüş fiyatlarını ise yüzde 3’ten fazla yükselmesine neden olabilir?
Emtia cephesindeki hareketlerin de birbirini “beslediği” artık bilinen bir konu. Kasırga nedeniyle yükselen petrol fiyatları, altındaki yükselişi de tetikleyebiliyor. Bazı dönemlerde de tam tersi doğru olabiliyor. Bu kez Gustav, küresel enflasyona katkı yapıyor.
Bu arada önceki gün beklenenden iyi gelen ABD dayanıklı tüketim malı siparişleriyle, dün yine beklenenden iyi gelen ikinci çeyrek büyüme rakamlarına bakıldığında ABD ekonomisinde sorun yokmuş diye düşünülebilir. Hatta bu rakamların da desteğiyle borsalar moral buldu ve yükseldi. Hatta emtialardaki artışların ardındaki sebepler arasında bu verilerin payı belki de Gustav’dan fazla.
Dayanıklı mal siparişlerini bir yana bırakırsak büyümenin “hormonlu” olduğunu hatırlamakta fayda var. Hormon ise 170 milyar doları bulan, hemen her Amerikalı’nın “cebine para koyan” destek paketiyle sağlandı.
Yılın üçüncü çeyreğinin sonlarına yaklaştığımızdan dolayı Mayıs ayındaki “destek paketi” unutuldu bile. Hanebaşına 300 ile 1.200 dolar arasında para ödenmesiyle sağlanan bu “hormonlu” büyümenin içinde bulunduğumuz döneme ne denli katkı sağlayacağı önemli. Zira Şubat ortasında imzalanan kanun sonrasında, bu ödemeyi alacağını bilenlerin önceden harcamaya başladıklarını da unutmamak gerek.
“Hormonun” etkisi devam ediyor olsaydı, gerek finansal kesimde gerekse de ABD reel sektöründen olumsuz haberlerin azalması beklenirdi. Halbuki hiç de öyle olmuyor. Asıl belirleyici olan bu çeyrek sonu itibarıyla finansal kurumların ne kadar zarar yazacakları ve hangilerinin “sahneye veda edecekleri”.
Bu netleşmeden, ABD ve Avrupa finansal piyasalarında güven tesis edilmeden, kalıcı bir yükseliş hayal!