Faizde artışa, dövizde satışa devam!
.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, gecelik borç alma ve verme faizlerinde 50 baz puanlık artışla yetindi. Borçlanma faiz oranı yüzde 15.75’ten yüzde 16.25’e, borç verme faiz oranı ise yüzde 19.75’ten yüzde 20.25’e yükseltildi.
Anlaşılan, benim 125 ya da 150 baz puanlık; radikal, tek seferlik artış önerim kabul görmemiş!
Temmuz’da yine bir 50 baz puanla TCMB’den artışa devam... Nereden mi belli?
Yapılan açıklamada “Bundan sonraki olası faiz artışının miktarı ve zamanlaması küresel piyasalardaki gelismelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olacaktır” deniyor.
Dikkatli bakıldığında açıklamada “bundan sonraki faiz kararı” denmiyor, “bundan sonraki faiz artışının” deniyor! Faizler ‘kademeli’ olarak artmaya devam ediyor. Bunun ne demek olduğunu görenler de dövizde satmaya devam ediyor. Faiz kararı öncesi 1.2580’lere yükselen dolar kuru, dün 1.2250 alım seviyelerine kadar geriledi.
TCMB’nin faiz artışları; dünyadaki gıda ve petrol fiyatlarının artışı karşısında ne kadar etkili olabileceği bence önemli bir tartışma konusu. Diğer yandan birçok ekonomist faiz artışlarının “petrol ya da gıda fiyatlarından çok, yurt içindeki enflasyonist beklentilerin, bir başka deyişle fiyatlama davranışlarının olumsuz etkilenmesini önlemek için” yapıldığını öne sürüyor.
Madem öyle neden MB şok bir artış politikası uygulamıyor ve kararlı bir tutum ortaya koyup 100 ya da 150 baz puanlık bir artış yapmıyor? Sorunun bir başka boyutu daha var. Madem fiyatlama davranışları adına bu yapılıyor, geçen seneki faiz indirimlerine neden çok geç başlandı? Erken başlanmış olsaydı, faiz inecek beklentisiyle genel faiz seviyesi daha düşük tutulabilirdi. Hatta bugünkü faiz artışlarına da çok daha düşük seviyeden başlanabilirdi. Sanal bir başarı uğruna çok önemli bir fırsat feda edildi.
Yüzde 20 seviyelerinde 50 baz puan faiz artırmakla yüzde 10 faiz seviyelerinde 50 baz puan faiz arttırmanın etkisi aynı mı? Tabii ki değil. İkicisi oransal olarak, birincisinin tam iki katı.
Geçmişte yapılan bu hatalar; Hazine’nin dolayısıyla Türk halkının “gereğinden fazla” yüksek faiz ödemesine; dövizini satıp, açık pozisyon taşıyanların daha doğrusu “sanal zenginliği” yaratanların “gereğinden fazla” para kazanmasına neden oldu.
Son üç yılda enflasyonla mücadeleyi çok daha “ucuza mâl edebilme” şansımız varken, kullanıl(a)madı. Halen daha da benzer hatalar yapılıyor. Korkunun ecele faydası yok!