Dubai izlenimleri...
.
Cuma günkü yazımda ilk kez gittiğim Dubai’den bahsetmiştim. “Mimari denemelerin parkı” izlenimi yaratan Dubai izlenimlerime devam edeceğimi yazmıştım. Dubai Emiri Makdum’un vizyonu ile çölde müthiş bir dönüşüm başarılmış. Petrol geliri olmayan, balıkçı kasabasından dünyanın en yğüksek binasına sahip bir ‘dünya merkezi’ yaratılmış. Her ne kadar bu başarı 2009 krizinde 90 milyar dolara ulaşan borçla gölgelense de yine de yapılanlar bir ‘vizyonu’ yansıtıyor.
Şeyh Zayed şehrin atardamarı. Kara ile deniz arasında, denize paralel geniş bir otoyol Dubai’yi Abu Dhabi ve Sharjah’a bağlıyor. Deniz tarafında villa tarzı konutlarla 5-7 yıldızlı oteller yer alırken, kara tarafı ağırlıklı olarak iş yerlerinden oluşuyor.
Anlamakta zorluk çektiğim; ancak Dubai’yi bir çekim merkezi haline getiren de bu olsa gerek. Bir şekilde arazinin bu denli ‘bol’ olduğu bir yerde binaları yatay yapmak yerine ‘dikey’ yapmışlar. Her biri önemli yabancı mimarların tasarımı. Dubaili bir mimarın tasarımı olan bina yokmuş! Her biri ayrı bir tasarım, aslına bakarsanız her biri ayrı bir deneme.
Yüksek binaların tabii ki en yükseği, hatta dünyanın en yükseği ‘Burj Khalifa’ gerçekten etkileyici bir yapı. Yüksekliği 828 metre. Dile kolay, bir kilometreye 172 metre kalmış. İddia o ki; daha yüksek bir bina dikilecek olur ise Burj Khalifa daha da yükseltilebilecekmiş. 123’üncü katına çıkılabiliyor. Etrafı seyredebilecek bir mekan tasarlanmış. Buraya saatte 64 kilometre hızla yükselen, dünyanın en hızlı asansörleri ile çıkılıyor ve ben onlardan birine bindim. Tıpkı uçaktaki gibi kulaklarınız basınca maruz kalıyor.
Gözlem katından Dubai’nin bir başka alameti farikası haline gelen denizdeki Palmiye ve Dünya şeklindeki yapay adaları görülebiliyor. Bunca boş arazi varken denize; uzak yerlerden özel olarak taşınan; kayalardan yapay adalar yapmak garip bir fikir ama Dubai bunları yapmış.
Palmiye şeklinde olan tamamlanmış ve yerleşime açılmış. (Bu adaya da deniz altından geçen bir tünelle bağlanılması çok anlamlı gelmedi bana. Bu arada sürekli denizin yok ettiği kumların yenilenmesi de ayrı bir masraf kapısı ama...) Dünya haritası şeklindeki adalar kriz mağduru olmuşlar ve henüz tamamlan(a)mamış. İki ayrı Palmiye şeklindeki yapay ada projesi de kriz nedeniyle başlamadan askıya alınmış. Abu Dhabi Şeyhi ve BAE’nin Kralı Al Nahyan’ın yardımları artar ya da küresel kriz biraz unutulacak olur ise bu projeler de en kısa zamanda hayata geçirilir gibi görünüyor.
Eski İngiliz sömürgesi olan bölgede İngilizler halen daha ‘öncelikli millet’ olarak kabul ediliyormuş. Onları Amerikalılar izliyor. Ve bu iki ülkeden sonra en itibarlı ulus olarak da biz Türkler görülüyormuşuz.
Türk televizyon dizileri Dubai’de müthiş revaçtaymış ve Türkiye’nin tanıtımına önemli katkılar yapmış. Şeyh Zayed yolu üzerinde ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinin dev bir posterini görmek ilk bakışta beni şaşırtmıştı, ancak bu bilgileri alınca çok da fazla şaşırmamak gerektiğini anlıyor insan.
Dubai ziyaretimin sebeb-i vesilesi olan Ağaoğlu İnşaat’ın ‘1453 Projesi’ lansmanı. Bu lansman sırasındaki Tarkan konseri de ülkemizin bu bölgedeki tanıtımına ek katkı sağlayacaktır.
Deniz suyunun 35 derece, havanın 45 derece, nemin yüzde 90 olduğu ve bu nedenle hep bir buğu altındaki Dubai’ye bir kez daha gidermiyim?
Bir kaç dostumu görmek dışında daha iyi bir sebebim olmalı...