Dostlar alışverişte görsün indirimi...
.
Merkez Bankası’nın dünkü Para Politikası Kurulu toplantısından “sınırlı” bir faiz indirim kararı çıktı. Kurul; “politika faizi” olan haftalık repo faizlerinin 25 baz puanlık bir indirim ile 5.75’ten 5.50’ye indirilmesine karar vermiş. Gerek MB’nin borç alma faizi olan yüzde 5’i, gerekse de borç verme faizi olan yüzde 9’u değiştirmemiş.
Kurul; “finansal istikrarı ” desteklemek amacıyla; 1 yıla kadar olan yabancı para zorunlu karşılıkları yüzde 0.5 arttırılırken, altın olarak tesis edilen kısmı için Rezerv Opsiyon Katsayısı’nda 0.1’lik bir artışa gidilmiş. Her iki karar 850’şer milyon dolarlık bir likiditenin bankacılık sisteminden MB’ye aktarılması anlamına geliyor. Bakıldığında MB “politika faizini” indirmiş, bunun karşılığında bankacılık sistemine sağladığı “avantajı da zorunlu karşılık artışı ile “dengelemiş” görünüyor. Ancak yapılan indirim her ne kadar politika faizi tarafında olsa da bankacılık sistemine çok da fazla bir katkısı olacağını söylemek mümkün değil. Neden derseniz...
Doğrusunu isterseniz MB faizi Haziran ayından bu yana indiriyor! 4 Haziran’da MB’nin bankalara sağladığı fonlamanın ortalama faizi yüzde 10.19 iken bu oran Aralık ayı başında yüzde 5.61 ile MB’nin 5.75 olan “politika faizinin” bile altına inmişti. Halen daha yüzde 5.59 ile bu seviyenin oldukça yakınında “stabil” seyrediyor! Yapılan indirim “pratikte” çok da fazla bir anlam ifade etmiyor aslına bakarsanız. Olsa olsa politikacıların baskıları karşısından “işte, faizi indirdim” diyerek elini rahatlatacak bir hamle oldu bu! Yoksa 6-7 milyar dolar seviyesine inmiş olan MB fonlamasını da göz önüne aldığımızda faiz indiriminin çok da fazla bir şey ifade etmediği görülecektir. Nihayetinde PPK kararını ne borsa, ne de bono piyasası çok da sevmedi!
Üst bandın inmemiş olması bankacılık sektörünün müşterilerinin önemli bir kısmı için “nominal faiz seviyelerinin” bir süre daha yüksek seyretmesine neden olacak. Diğer yandan artan zorunlu karşılıklar da bankacılık sisteminden likidite çekeceği için bankaların faizleri indirmekte yavaş davranacağı tahmin edilebilir.
Diğer yandan “sınırlı” indirim yerine tam da yıl sonu öncesinde “radikal” bir indirim gelseydi, TL’nin hızlı değer kaybı yaşaması ihtimali artacaktı. Zira “faiz avantajını” yitiren TL değer kaybedebilir, bu da tam da yıl sonu öncesi reel sektörün yüksek kurlarla bilançolarını kapatmasına neden olabilirdi...
Bu hamle bana geçtiğimiz yılın son gününün öğleden sonrasında; MB’nin kurları 1.92’lerden 1.85’lere indirdiği ve yıl sonu kurunu 1.8980’e bağladığı “masif müdahaleyi” hatırlattı!
Bir sonraki PPK 2013’ün tamamı açısından daha önemli hale geldi!