Dolarda düşüş sürecek mi?
.
CUMA günü 1.5310 seviyelerine kadar inen dolarda düşüşün sürüp sürmeyeceği merak ediliyor. Şimdi sırada birbirini yakın ara takip eden seviyeler var: 1.5259, 1.5195 ve asıl önemli olan 1.5045 seviyesi... Arızi olarak 1.52’nin altına inilse de bu haftanın ağırlıklı ortalama kur seviyesinin
1.52’nin üzerinde olmasını bekliyorum. 1.5050’nin altındaki bir haftalık kapanış, 1.4750 seviyelerine kadar değerlenen TL anlamına gelecektir.
Geçtiğimiz haftanın iki sürprizi piyasaları rahatlattı. Sürprizlerden biri içeriden, diğeri dışarıdandı. İçeriden gelen “rekor büyüme” haberiydi. 2010 yılı dördüncü çeyrek büyümesi yıllık bazda yüzde 9.2 artarken 2010 yılı toplam büyümesi yüzde 8.9’a ulaştı. Her ne kadar 2009’daki yüzde 4.7’lik küçülmeyi dengeledikten sonra bu yıla 3.8’lik bir net büyüme kalsa da gelen rakamların beklentilerin üzerinde olması en azından moralleri yükseltti.
Borsalara asıl etkisi olan ve geçtiğimiz hafta boyunca beklenen ABD’deki tarımdışı istihdam verisiydi. 195 bin klişilik bir artış beklenirken, 216 bin kişinin iş bulması varlık piyasalarını yükseltti. İşsizlik rakamının yüzde 8.8’e gerilemesi de artık ABD ekonomisinin “iş yaratmaya başladığı” şeklinde yorumlandı. Piyasalar, hafta boyunca değişik Fed guvernörlerinden gelen “düşük faizin sonuna gelindi” ya da “II. Bedava Para Paketi’nin (BPP) hepsi kullanılmayabilir” tarzı söylemleriyle gerildi. Piyasanın imdadına 600 milyar dolarlık paketin Haziran sonuna kadar kullanılacağını açıklayan New York Fed Başkanı William Dudley yetişti. “Henüz daha parasal sıkıştırma başlamadı” fikri başta ABD borsaları olmak üzere diğer varlık piyasalarını da rahatlattı!
Borsalar haftaya bu moralle iyi başlayacaklar! Bana göre (Elliott dalgaları bazında) 5. dalgada olduğunu düşündüğüm ABD borsalarında kriz sonrası yeni zirvelerin bu hafta içinde görülmesi muhtemel.Şubat ayı içinde 12.391 seviyesini gören Dow Jones’un 12.460 ya da 12.840 seviyelerinden birine çıkarak yeni rekor kırması söz konusu. Böylesi bir hareket İMKB’yi de bu kez beraberinde “sürükleyecektir”. Zira bir süredir “düşemeyen borsanın” yükselmesi için şartlar ufaktan oluşmaya başlamıştı. Kurların gerilemesi de bu süreci biraz hızlandırdı.
Geçtiğimiz Cuma günü seansın son 1 saatlik kısmındaki yükselişin ardında ABD verileri olduğu kadar, İMKB içinde Banka/Sanayi hisseleri arasındaki değişimin de önemli bir payı vardı. Neredeyse yılbaşından bu yana Merkez Bankası’nın aldığı tedbirler sebebiyle kan kaybeden banka hisse senetlerinden sanayi hisselerine doğru bir kayış olmuştu. Yüksek temettü verimi olanlar başta olmak üzere sanayi endekslerine kayan yatırımcılar hem kârlarını realize etmek hem de yeni faiz/kur resminin az da olsa bankacılık sektörüne yardımcı olacağını varsayarak sanayi hizzelerini azaltıp, banka hisselerine yöneldiler.
Cuma günü kapanışında bankacılık endeksi yüzde 1.97 yükselirken, sanayi endeksinin kazancı yüzde 0.93’te kaldı.
Bu “değişimin” bu hafta da sürmesi olasılığı hayli yüksek. Hatırlatmakta fayda var: bu haftanın ilk yarısında İMKB 100 Endeksi’nde 66.475 ilk ve önemli direnç olacak.
Kur/faiz cephesi demişken...
13 Mart tarihli yazıda “1.60 TL’yi aşamayan dolar yeniden düşüşe mi geçecek? ” diye sormuş ve 1.5665’e kadar ilk aşamada bir geri çekilme olacağını değinmiştim. Yanılmışım! MB’nin zorunlu karşılık artışları ve sonrasındaki söylemler tenik olarak bir tek sonuç doğurdu: “Faizler yükseldi!” hemen hemen hepsi... Kredi faizlerini yükselterek kredi talebini düşürmek isterken, mevduat faizleri belki de hepsinden önemlisi bono bileşik faizleri yükseldi.
Eylül 2010’da MB’nin zorunlu karşılıklara faiz vermeme kararıyla bono faizleri yüzde 8.20 bileşik seviyelerine kadar az da olsa yükseldi! Başkan Yardımcısı Erdem Başçı’nın “haftasonu sunumuyla” başlayan faiz indirim süreciyle sonrasında 2010 sonu-2011’in ilk günleri itibarıyla yüzde 6.80 ile tarihi düşük seviyelere indi.
Yeni yıl ile birlikte MB’nin “Finansal İstikrar hedefleri (!)” çerçevesinde yaratılan “ortamda” belirsizlik artınca önce dolar/TL kurları yükseldi, ardından da faizler.
Faizlerin yükselmesi, yabancı yatırımcıları “tahrik edince” yıl başında çıkmış olanların bir kısmı “tahriklere kapılıp” geri geldiler. Gelen bu taleple bono faizlerindeki artış durdu. Ama asıl etki kur tarafında ortaya çıktı. Daha önceki günlerdeki 1.5665 hedefi bile dayanamayıp 1.5310 seviyelerine kadar inildi.
Sırada?
Şimdi sırada birbirini yakın ara takip eden seviyeler var:
1.5259, 1.5195 ve asıl önemli olan 1.5045 seviyeleri var. Arızi olarak 1.52’nin altına inilse de bu haftanın ağırlıklı ortalama kur seviyesinin 1.52’nin üzerinde olmasını bekliyorum.
1.5050’nin altındaki bir haftalık kapanış, 1.4750 seviyelerine kadar değerlenen bir TL anlamına gelecektir.
Sahi bu seviyelere inilirse, biz bunca volatiliteyle neden uğraştık demeyecek miyiz? Ya da birileri çıkıp Merkez Bankası’na, “Madem yine ‘yüksek faiz, değerli TL’ denklemine dönecektik, bunca kargaşaya ne gerek vardı? Hem faizler yükselmez hem de MB kredibilite kaybetmemiş olurdu” demez mi?