Çin izlenimlerim – I
.
Uzaktan ahkâm kesmek kolaydı. Yıllardır hep başkalarının, özellikle de batılı yatırım bankalarının ve bankacılarının yorumlarıyla Çin’i izliyordum. Uzun zamandan beri Çin’i görmek istiyordum. Nihayet geçtiğimiz hafta bir fırsat yakaladım. “8. Asya Bakır Zirvesi” ve toplantının ardına eklenen bir iş seyahati sayesinde Çin’e gitme fırsatı buldum.
Bakır zirvesi Şangay’daydı. (Şehrin adı aslında Şan(g)ha(i)(y) diye okunuyor parantez içindeki g,i vey’yi yutarcasına söylüyorsunuz.) Bakır zirvesinde konuşulanlara bir başka yazıda değineceğim.
Şangay’ın son 20 yıldaki yeni gelişim bölgesi olan Pudong adeta bir Manhattan görünümünde. 30 milyondan fazla kişi yaşıyor ancak trafik keşmekeşi az hissediliyor. Ara sokaklar ve kenar mahallelerdeki “eski” Çin’i hissedebiliyor, görebiliyorsunuz.
Çin’de eyaletler (her biri küçük birer hükümet gibi davranabiliyorlar) arasında, aynı eyalette veya farklı eyaletlerdeki şehirler arasında, aynı şehirdeki mahalleler ile aynı mahalledeki sokaklar arasında bile “kimin daha iyi olduğuna ve olacağına” dair biteviye bir yaşanıyormuş. Şangay gün geçtikçe Hong Kong’un yerini alacağa benziyor. Çin hükümetinin de bu konudaki çabasıyla da bu değişim için “güçlü” bir aday!
Zirve sonrasında bir dostumun iş anlaşması yapmaya gittiği Zhengzhou’ya (Çinliler bu şehre Cincou(ğ) diyorlar) gittim. Bir tarafta; en büyük şehri 4 milyonluk Zhengzhou olan Henan Henan Eyaleti’nin devlet yetkililerinin olduğu “müzakere” sürecini yakından izleme fırsatı buldum. İş yapış biçimleri, müzakere yöntemleri bir yandan eski komunist yöntem ve söylemlerini yansıtırken, diğer yandan da uluslararası hukuku ve iş yapış biçimlerini tanımıyor, bilmiyor ve hatta güvenmiyor olmanın sıkıntılarını yaşadıklarını gözledim.
Son durak bir günlüğüne Beijing idi. (aynen yazıldığı gibi okunuyor, Pekin denmesine çok fazla kafayı takmayın.) Bir günlük izlenim sonrasında; idari merkez olan Beijing ne kadar bizim Ankara ise, Şan(g)hai’da o kadar İstanbul. Gece geç saatte sadece Tian’ Anmen meydanındaki kısa bir otomobil turunun dışında turistik izlenim edinememiş olsam da Çin bambaşka bir yer. En azından bizim ve batının düşündüğünden farklı bir coğrafya. Çin’e gitmeyen iş insanlarının bir an evvel gidip en azında bu kültürü ve coğrafyayı (büyük şehirleri de olsa) görmelerinde büyük fayda var.
Gelecek orada!
Çin’in istatistiklerine bakıldığında bu yıl boyunca yaşanan durgunluğun aşılmaya başlandığı izlenimi oluşmaya başlamıştı. Ancak benim gözlediğim kadarıyla dev bir transatlantiği andıran Çin’i yavaşlatmak kadar, hızlandırmak da sorun olacak. Çin’in de büyüme motoru olan inşaat cephesinde ciddi bir “açıklık” var! Bitmiş, ancak henüz kullanıma alınmamış çok sayıda bina gözle görülebiliyor. Buna karşın Ancak yeni inşaat ya da 3-5 katlı yeni başlamış inşaat sayısı oldukça az. Belki bu gittiğim üç şehir için geçerli bir gözlem olabilir ancak sanmıyorum.
Çin’e yarın da devam edeceğim...