Bonoda yabancı mı sattı, yoksa yerli mi almadı?
Geçen hafta yapılan yeni gösterge bono ihalesi öncesinde ve ihalede yükselen faizler, ihale sonrasında Hazine’nin yaptığı değişimde de yüksek satış yapmasıyla 23.30’lara kadar yükseldi
Geçen hafta yapılan yeni gösterge bono ihalesi öncesinde ve ihalede yükselen faizler, ihale sonrasında Hazine’nin yaptığı değişimde de yüksek satış yapmasıyla 23.30’lara kadar yükseldi. Bu yükselişin sebebi olarak da yabancıların gelişmekte olan ülke piyasalarındaki gerginlikden dolayı bonoları satmaları olarak algılandı.
Bu yorumda gerçeklik payı var. Ancak, sadece yabancılar satınca mı faizler yükseliyor? Bir de bardağın boş tarafından bakalım. Yükseliş, yerli bankalar almadığından da olabilir mi?
Bundan çok değil, altı ay ya da bir yıl öncesine kadar yerli bankalar bono piyasasında daha fazla söz sahibiydiler. Bilançolarında yüklü miktarda bono taşıyan yerli bankalar, ufak tefek kriz durumlarında; bono piyasasına alıcı olarak girerek piyasaları dengeliyor, faizlerin çok da yükselmesine meydan vermiyorlardı.
Hem kendi ellerindeki bonolardan istenmeyen zararlar yazılmasını önlemek, hem de tedirgin olup yüksek faizlerden de olsa bonolarını satmak isteyen yabancıların bonolarını iyi faizlerden almak için piyasaya giriyorlardı. İşler normale dönünce de bunları yine eski sahiplerine bir miktar da kâr ederek geri satıyorlardı.
Özellikle bu yıl başında ihraç edilmeye başlayan YTL eurobondlarıyla birlikte yabancı yatırımcıların doğrudan yada dolaylı olarak bono piyasasındaki paylarının artmasıyla yerli bankaların da tavırlarında değişiklikler oldu. Bundaki ilk faktör, gerginlik dönemlerinde hemen piyasaya girmek yerine, biraz daha beklemeyi ve yüksek seviyelerden almayı daha iyi öğrenmiş olmaları.
Bir diğer faktör de aslında bu tarz, piyasaya alıcı olarak giren; Türk bankalarının sayılarının da azalmış olması. Bunlardan bazıları ya yabancılar tarafından alındı ya da yabancılar ortak olarak geldiler ve kararları etkiliyorlar. Bazıları da “görücüye çıkmış” durumda, kendilerini beğendirebilmek için bilançolarında eskiye oranla daha dengeli riskler göstermek istediklerinden, eskiye oranla daha sakin davranıyorlar. Böylelikle artık ’yabancı’gibi reaksiyon göstermeye başlayan tüm bu bankaların çekilmesiyle piyasaya “dengeleyici-piyasa yapıcısı” olarak girecek ’yerli’banka bulmakta zor olacak.
Faizlerin yükselişindeki bir diğer etken de Hazine’nin tercihleri. Piyasada işlem gören gösterge bononun vadesinden sadece bir ay sonrasına yeni bir gösterge bono ihraç edilmesi piyasa katılımcılarında eski bonoyu bir an önce satma ihtiyacı doğurdu. Zira piyasada işlem yapanlar, her zaman en likit kağıtta durmayı tercih ediyorlar. Eski ’göstergeyi’satıp yenisini alıyorlar. Eskisindeki hızlı satışlar her seferinde faizleri ilk aşamada yükseltiyor. İhaleden bono alanlar her halikârda daha iyi seviyeden “kağıt almış” oluyorlar.
Hazine iki ‘gösterge bono’ arasındaki vadeyi üç aya çıkarmış olsa hem verim eğrisi oluşturma avantajını elde edebilecek, hem de eski tahvillerdeki hızlı satışlarla yükselen faizlerin yenisini etkilemesinden az da olsa korunabilecek. Vade ilerledikçe de aradaki 3 aylık döneme bir yıl ya da benzeri vadeli bonolar ihraç edebilme serbestisi de bir başka avantajı olacak.