ABD, NPL oldu!
.
NPL; bankacılık literatüründe batık krediler için kullanılan bir kısaltma, Non-Performing Loan. Yani artık anapara ve faiz ödeyemeyecek hale gelmiş kredi. ABD’deki “eşikaltı ev kredileriyle” başlayan krizde henüz daha “eşikaltı araba kredileri” ve “eşikaltı kredi kartları” konuşulmuyor. Sıra onlara da gelecek gibi görünüyor. ABD yakında bir baştan diğerine NPL’ler ile dolacak korkarım.
FED ve Bush idaresi de bunu görüyor olsa gerek. FED enflasyona rağmen faizleri indirirken; Bush yönetimi de Wall Street bankalarıyla her gün yeni bir “çözüm” üretmeye çalışıyor. Bundan üç hafta önce Citibank liderliğinde 80 milyar dolarlık fon oluşturacağı konuşuluyordu. Sorunun çok daha büyük olduğu anlaşıldı ki bu fondan artık bahsedilmiyor bile.
Son çözüm önerisi; 2005 yılından, bu yılın Haziran ayına kadar sabit (ve de düşük) faizle eşikaltı ev kredisi almış olanlardan, ödeme güçlüğüne düşenlerin (kimler olduğunun nasıl tespit edileceği henüz belli değil!) faiz oranlarının 5 yıl için “dondurulması”. Bu çözüm de büyük ihtimalle 80 milyarlık fonun akıbetine uğrayacaktır.
Neden mi ?
FED faizleri düşürse bile, para piyasalarında faizler düşmüyor. Bankaların birbirlerine olan güvenleri kaybolduğundan fonlama faizleri yükseliyor. Buna karşın ev kredi faizleri sabit kalacakmış (?)! Kredi almış olanları kurtaralım derken, kredi vermiş olanlar batacaklar bu sefer.
Bunu önlemek mümkün mü? Kredi faizleri dondurulurken, finansal kurumlara bunlara denk gelecek sabit faizli fonlama sağlanırsa mesele yok. Peki kim sağlayacak bu fonlamayı? Piyasa mı, kamu mu ? Tabii ki piyasa değil. Piyasa cari koşullardan iş yapar. Kamu; birilerini kurtarmak için ortaya attığı bu çözümün maliyetini, şu veya bu şekilde yine kamuya yüklerse ancak bu iş olur.
‘Kredilerin batması daha mı iyi?’ diye sorulabilir. “O zaman zarar daha da büyük olacak. Önerilen” çözüm “ile hiç değilse ana para batmıyor, faizden az bir zarar oluşuyor. Bu kredileri sağlayan finansal kurumlar az zararla bu işten kurtulabilecekler.”
Bu kurumların varlık amaçları “az zarar” etmek değil “kâr” etmek. Hiçbiri hayır amacıyla kurulmuş değiller! Devlet gelirlerine sınır koyuyor ise, giderlerini de sınırlayacak bir çözüm üretmek zorunda. Yapmıyorsa bu çözümde bir işe yaramaz !
Önerinin en büyük açmazlarından birisi de yaratacağı ‘ahlâki erozyon’. ABD’de ev kredisi kullananların yüzde 94’lük kısmı kredi taksitlerini hiç sorunsuz ödüyor. Yeni “çözüm” geride kalan yüzde 6’lık kısmın bir bölümü için. Hatta bunlarında hepsi için de değil. Bush yönetimine göre 1.2 milyon bazı ekonomistlere göre yarım milyonu bulmayacak borçlu için geçerli olacak.
Peki borcunu efendi efendi ödeyen “kuzuların” bir kısmı, borcunu ödemeyip bir de üstüne bundan avantaj sağlayan “kurtları” görünce isyan etmeyecek mi? Şimdiden bu konuda tüketici dernekleri seslerini yükseltti bile. “Kuzuların” bir kısmı da diğerlerine sağlanan avantajdan yararlanmak için ödemelerini aksatmaya başlarsa geri dönüş oranları daha da bozulup sistemde ahlâki çöküntü yaratmaz mı? İhtimal gittikçe yükselecektir.
Peki bu sorun nasıl çözülebilir?
ABD piyasasının tüm aktörleri; meselenin tıpkı 1980’lerdeki emlâk balonunda olduğu gibi “ulusal NPL” boyutuna ulaştığını ve ‘kol kesmeyi’ kabul edecekler. Faizlerin yüzde 5-10, enflasyonun yüzde 2-4 seviyelerinde olduğu bir ülkede; ortalama bir evin fiyatının 3-4 yıl içinde 2 katına çıkmasının normal olmadığının, fiyatlarda yüzde 15-25’lik belki de daha fazla bir düşüşün olması gerektiğinin kabullenilmesi gerek.
Cari fiyat seviyelerini “normal” kabul eden ve bunu korumaya çalışan her türlü “çözüm” ya da önlem; tıpkı şirketi batmak üzere olan bir patronun, borç harç bulup gemiyi ’yüzdürmeye’çalışmasına benziyor. Nasıl bir süre sonra kaçınılmaz son gerçekleşip alınan borçlar NPL haline geliyorsa, ABD’de üretilen “çözümler” de meselenin NPL halini almasını engelleyemeyecek.
Balonu daha da fazla şişirecek “nefes” kalmamışa benziyor!