Yalnızsanız kahve bile keyif vermez. Hatta grip de olduğundan ağır yaşanır ya da öyle sanırsınız.
Yeni araştırmalara göre, kendinizi yalnız hissettiğinizde aldığınız grip mikrobu bile daha kötü seyrediyor. Amerikan sağlık psikolojisi dergisinde yayınlanan bir çalışma; grip soğuk algınlığı gibi rahatsızlıkların, yalnız yaşayan insanların hastalık semptomlarını yüzde 38.5 daha şiddetli hissettiğini ortaya çıkardı. Önceki araştırmalar, yalnızlığın kanser ve kalp rahatsızlığı gibi kronik hastalıklarda olumsuz sağlık sonuçlarıyla ilişkili olduğunu gösterirken şimdiye kadar soğuk algınlığı gibi daha yaygın hastalıkların sonuçlarında rol oynayıp oymadığına bakılmamıştı.
Ne kadar yalnızsanız o kadar hasta oluyorsunuz
Çalışmada, bir soğuk algınlığı virüsü olan rinovirüs 39 ile enfekte olmayı kabul eden 213 kişi para karşılığı deneye alındı. Ve araştırmacılar, katılımcılara soğuk algınlığı yaşatmak için burun damlaları kullandı. Enfekte olanların 213’ünden 160’ı beş gün boyunca otel odalarında tek başına karantinaya alındı. Bu süre zarfında günde üç öğün yemek verildi ve diğer gönüllülerle ve çalışmayı yürüten insanlarla çok az temas kurduruldu. Ayrıca her gün hastalık semptomları kaydedildi. Elde edilen veriler ilginçti. Yalnız insanların soğuk algınlığı bulguları ağır olurken, katılımcıların sosyal ağlarının kalabalık olup olmamasının sonuçları etkilemediği görüldü.
Yalnız insanlar ile olmayanların yaşadığı hastalık aslında aynı.
Yanında bir yakını olmayan kötü hissediyor
Deney boyunca ortaya çıkan kirli dokular toplandı ve her bir katılımcının ne kadar mukus ürettiğine bakılıp bunlar tartıldı.
Araştırmacılar, yalnızların ve yalnız olmayanların dokularında aynı miktarda mukus olduğunu ve yalnızlığın mukus üretiminin artışına dair kabul edilebilir bir artış ortaya çıkarmadığını ileri sürdü.
Levent Ülgen ve Goncagül Sunar’ın rol aldığı Yatak Odası Diyalogları, altı yıldır sahnede. Birol Güven’in kitabından uyarlanan ve 250 gösteriye ulaşan oyun doğaçlamalarla farklı bir noktaya geldi. Ülgen ve Sunar ile kadın erkek ilişkilerini konuştuk.
Goncagül Sunar - Erkekler anne arıyor
Kadın ayrıntıda gizli
Oyunun ikinci perdesi erkek ve kadın dünyasındaki farklılıkları çok net anlatıyor. Adamın kirli çoraplarını neden iki defa giydiğine dair bölüm var. Ve biraz daha ayrıntıya girilip erkeklerin doğaları gereği hayatlarını partneri ile paylaşmaması ele alınıyor. Kadınlar her şeyi anlamlandırmaya çalışırken erkekler ise ne var canım bunda diye kestirip atıyor.
Erkek anlık yaşıyor
Kadınlar ilişki içindeyken konuşmayı tercih ediyor. Mesela erkeğin, “Ne düşünüyorsun, neler geçiyor kafandan?” diye sormasını istiyor. Erkek ise bununla ilgilenmiyor. Çok anlık yaşıyor çünkü. Sevgililikte de evlilik de.
Sarper Duman ve 13 kedisi 400 bini geçen hayran kitlesine her gece yepyeni fotoğraf ve videolar ile merhaba diyor. Özellikle Duman ve piyanist kedisi büyüleyici performansları ile herkesi etkiliyor. Onların evine konuk olduk...
Sarper Duman adı hayatımıza kedilerine piyano çalan adam olarak girdi. Duman’ın instagram hesabındaki video ve fotoğraflar ona 400 bine yakın takipçi ve haklı bir ün getirdi. Hepsini sokaktan yaralı ve yardıma muhtaç olarak bulduğu 13 kedisi ile yaşayan piyanist Duman’ın kendi adına da bir sanat merkezi var. Müziğe 6 yaşında evde org çalarak başlayan İTÜ Konservatuar mezunu Duman’la müzikten çok kedi aşkını konuştuk.
Okul harçlığı ile kedilere mama alırdı
“Hayvan sevgisinin sonradan geliştiğini düşünmüyorum. Bu sevgiyle doğduğumuza inanıyorum. Kişisel sevgi maceramdan bahsedecek olursam da; Çocukluğumda her yaz köye giderdik. Orada anneannem dedem ve ailem hayvanlara karşı hep şefkatli, merhametliydi. Ninem bir gün bahçesine giren bir yılanı fırsatı olmasına rağmen öldürmemiş, doğasına salmıştı, yaşamak onun da hakkı demişti. O kararı bütün canlıların yaşam hakkı konusunda aklımda hep önemli yer edinmiştir. Öyle bir ailede büyümemin etkisi büyük tabii hayvan sevgim de. İlkokuldayken okul harçlığımla kedilere mama alır, okuldan eve gidene kadar gördüğüm kedilere verirdim. Zamanla her gün geçtiğim saatleri ezberlemişlerdi. “
Hayvanlar yaşam mücadelesi veriyor
Özellikle hasta ve yardıma muhtaç olanları seçiyorsun...
Hepimiz günlük ve iş hayatımızda, tüm insan ilişkilerimizde nelere göz yumuyoruz? Yaşadığımız dönem, insanların sahteleştiği, ikilli ilişkilerin stratejik hamlelerle ilerlediği, samimiyetten uzak bir dönem. İnsanlarda ikiyüzlülüklere, stratejilere, tamamen çıkar üstüne kurulmuş ikili ilişkilere göz yumuyoruz da, en saf haliyle seven, bebek gibi kirlenmemiş duygularıyla yaşam mücadelesi veren hayvanların tuvaletine, tüyüne mi göz yumamayacağız?
Sunucu Hande Demirel sanat tutkusunu seramik takı çalışmalarıyla şekillendiriyor ve iddialı tasarımlar yapıyor.
Hande Demirel, Bloomberg HT’de sabahları radyo programı, hafta içi saat 14:00’den itibaren de Piyasa Hattı isimli programı sunuyor. Piyasa oyuncuları ile verileri yorumlayıp, şirket stratejileri üzerine konuşuyor. Ancak onun sanat tutkusu öylesine bir aşamaya gelmiş durumda ki seramik çalışmaları bu defa takılara dönüştü. Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirip gazeteci olan Demirel, “Seramik benim için bir tutkuydu ve içimde kalmamalıydı. Çeşitli objeler üzerinde çalıştım ama seramikten takı yapmak gibi hayalim yoktu.”
Profesyonel ve sanatsal tasarımlar ortaya çıkmış. Profesyonel biri seramiklerimi değerlendirsin istedim. Zeynep Ateş’le tanıştım. Bir mimar. Gümüş takı tasarımı yapıyor. Sosyal medyada satıyor. Seramiklerimi beğendi. “Takı yapmak gibi bir fikrim var, bunları alıp değerlendirir misiniz?” diye sordum. Olumlu yanıt verdi. Beraber fikir alışverişi yapa yapa güzel birkaç model çıkardık ortaya.
Önceden çalıştığın parçalar mı?
Başka şeyler yapmıştım. Duvar panoları, tabak-çanak gibi. Tıpkı değerli bir taş gibi insanların seramiği kullanmasını istedim.
Takıların formlarına birlikte mi karar veriyorsunuz?
Tamamen benim parçalarım. Zeynep Ateş üzerine bir şeyler koydu. Birbirimizin de hayal gücünü tamamen tetikledik. Başlangıcımız böyle oldu.
Kendi atölyemi evime kurdum
Türkiye’nin kadim mutfak kültürünü yansıtan sunumlar, tadım atölyeleri ve paneller gibi birçok katmanlı etkinliğin yer aldığı, 21-24 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek Gastronomist 2017’yi, Mutfak Dostları Derneği Başkanı Zeynep Kakınç’tan dinledik.
Gastronomist’in Türkiye’de gerçekleşmesi nasıl oldu?
Gastronomist 2017 dünya mutfaklarının kıtalararası katılımlar ile temsil edileceği, konuk ülkelerden geleneksel reçete sunumları, Türkiye coğrafyasının kadim mutfak kültürünü yansıtan sunumlar, yemek sohbetleri, paneller ve çocuk atölyeleri gibi birçok katmanlı etkinliğin yer aldığı bir Türkiye projesi olarak ortaya çıkan bir etkinlik. Yaklaşık olarak geçen yılın sonlarından beri bu proje için çalışılıyor. Dünyanın geleneksel mutfaklarını İstanbul’a taşıyacak Gastronomist 2017’nin fikir babası gastronomi dünyasının önde gelen STK’ları Anadolu Halk Mutfağı Derneği ve Mutfak Dostları Derneği’nin yanı sıra Mutfak Magazin Dergisi diyebiliriz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları ve Fatih Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Gastronomist 2017 için, ülkemizin ve dünyanın farklı kültürlerinin zenginliğini yansıyan geleneksel mutfaklara hak ettikleri değeri yeniden kazandıracak titiz bir çalışma gerçekleştirildi.
Vatan Şaşmaz bir otel odasında eski manken Filiz Aker tarafından öldürülünce takıntılı aşk ve aşıklar yine gündeme geldi. İlişkiyi saplantı haline getiren kişilik özellikleri ve tedavi yöntemlerini uzmanlarla konuştuk.
Takıntılar üzerine çalışan uzman psikolog Zehra Erol, romantik aşkın ilk aylarında her an sevilen kişiyi istemenin normal olduğuna dikkat çekiyor.Erol’a göre, iki kişi gerçekten aşk yaşıyorsa birbirine saygı gösterir, ihtiyaçlarını önemser. Herkes bazen kıskançlık yaşar. Ama aşırıya kaçarsa sıkıntı verir. Takıntılı aşklarda kıskançlık çok yıkıcıdır ve aşırı durumda intihar - cinayet açısından risk oluşturur. Takıntılı aşk; sahip olma arzusunun baskın olduğu, reddedilmeyi kabul edemeyen ve başarısızlık olarak gören, duygularını aşk ile tanımlasa da öfke, kaygı, hırs duygularının belirgin ve yoğun yaşandığı bir süreçtir.
Tehlikeli takıntılı aşıklar
Tehlikeli takıntılı aşkta duygularda aşırılık obsesyona dönüşür. Kişinin sosyal yaşam ve kişisel amaçlarına ilgisi azalır. İlgi kaynağı aşık olunan kişidir. Ve onun ilgisi istenir, bu yeterli olmadığında acı, kaygı, üzüntü vardır. Bu kişiye olumlu tepki vermek takıntısının devamı için pekiştireç görevi görür. Bu insanlar aşık olduklarını gözetler, yaşamındaki süreçlere hakim olma ve kontrol edebilme arzusu vardır ve bu istek ilişki sürecinde de, ilişki bittikten sonra da devam eder. Saplantılı kişi aşık olduğu kişinin üzerinde daha fazla kontrole sahip olmak ister. Birliktelik sürecinde olduğu gibi sonrasında da ‘hayır’ı cevap olarak kabul etmez. Evet dedirtene kadar çabalar.
Sahip olmak önemli
Tatile çıkmak dinlendirici ve insanı özgür kılıyor ama her bölgesinde ayrı lezzetler barındıran Türkiye’de tatilden kilo alarak dönmek de var. Diyetisyen Emre Uzun anlattı.
Tatil demek, yeni şehirler, yeni insanlar ve yeni tatlar tanımak demektir… Ve bunların tadını çıkarırken aynı zamanda iştah kabartan, kalorili lezzetlerin de tadı çıkarıyoruz. Çünkü bulunduğumuz şehrin yöresel lezzetlerini de tatmak istiyoruz. Tatil yaptığımız bölgeye göre tercih ettiğimiz yemekler de değişiyor. Peki, Anadolu’nun hangi bölgesinde neler yiyeceğiz ve nasıl dengeleyeceğiz, ayrıca sonrasında nasıl kilo vereceğiz?
Marmara Bölgesi’nde tatilden sonra tempolu yürüyüş şart
Marmara Bölgesi’nde Bursa’da İskender, Edirne’de ciğer tava yemeden olmaz. 300 gram bir İskender kebap 580 kalori. Bunun yağa dönüşmesini engellemek 2 saat bisiklet pedalı çevirmek gerekiyor. Diyelim günümüzü Tekirdağ’da geçireceğiz. Tabi ki kahvaltımızda; cizlemenin tadına bakacağız. 1 porsiyon cizleme 100 kalori. Yanında diğer kahvaltılık ürünlerle yaklaşık 400 kalori alınıyor.
Öğle yemeğinde yenilecek kandilli mantının porsiyonu 400 kalori. Akşam yemeğinde adeti 50-60 kalori olan Tekirdağ köftesi yenebilir. Yanında salata tüketilebilir.
O kadar geldim Trakya rakısını içmeden mi gideceğim diyorsak aşırıya kaçmadan tatil süresince günde ortalama 1 kadeh/şişe/duble’yi geçmemeye gayret etmeliyiz. Ama o günlerde mutlaka su tüketimimizi yaklaşık 1 litre kadar artırmalı ve gün içindeki öğünlerimizi hafifleterek dengelemeliyiz. Örneğin, o gün tatlı hamur işi vb. hiçbir kaçamağımız olmasın, gün içinde 2-3 porsiyon meyveyi azaltıp, akşam yemeğinde et yerine sebze yemeği yiyelim.
Ve tüm bu yiyeceklerin vücutta yağa dönüşmemesi için fiziksel aktiviteyle dengelememiz gerekiyor.
Dünyada macera olsun diye 400 milyar dolara yakın para harcanıyor. Doğa ve macera turizmi ise yıllık yüzde 20-30 büyüme gösteriyor. Bu da tüm ülkeleri olduğu gibi Türkiye’yi de macera turizmine yatırım yapmaya zorluyor.
Doğa turizmine ilgi giderek artarken, doğada yapılan macera turizmi dünyada trend haline geldi. Tüketicilerin 3’te 1’i çevreye duyarlı tatil için yüzde 2 ile yüzde 40 arasında daha fazla ödemeye gönüllü. Seyahat eden insanların yüzde 15’i macera sporlarını tercih ediyor. TÜRSAB, Türkiye’de sadece gençlerin rağbet ettiği düşünülen bu alanın yabancı turistleri ülkeye çekmek için çok önemli bir seçenek olacağı görüşünde. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, Macera Turizmi ve Ticaret Birliği verilerine göre doğa turizminin büyüklüğü 400 milyar dolar civarında. Bunun içinde macera segmentinin payı ise 263 milyar dolar düzeyinde. Böyle olunca turizmde boy gösteren birçok ülke macera düşkünü turisti kendisine çekmeye çalışıyor. Raftingten yamaç paraşütüne, balondan, dalış sporlarına kadar birçok alanda potansiyeli bulunan Türkiye de bu maceradan pay istiyor. Türkiye ve dünyada bu alandaki gelişmeleri masaya yatıran TÜRSAB tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiye’de çok acil olarak doğa ve macera turizmi stratejisi planı yapılması gerekiyor.
Potansiyelimiz yüksek
Türkiye’de 3 bini aşkın koruma altında alan var. Ve doğa turizmi geliştirmek için 81 ilde 527 adet doğa turizm alanı belirlendi. 420’den çok kuş türünün yaşadığı Türkiye’de, Avrupa’da tespit edilen yaklaşık 12 bin bitki türünün, 9 bini yetişiyor.
“Doğaya duyarlıyım” diyen 1 milyar insan var
- Tüketicilerin 3’te 1’inin çevreye duyarlı tatiller için yüzde 2 ila yüzde 40 arasında daha fazla ödeme yapmaya gönüllü oldukları vurgulanıyor.
- Seyahat eden insanların yüzde 98’i kendini çevreye duyarlı addediyor. Bu da 1 milyardan fazla kişiye tekabül ediyor.