Şimdi yüzleşme zamanı

Balık baştan kokar, diye boşuna söylememişler. Eğer bir kurumda başarısızlık varsa fazla uzağa gitmenize gerek yok

Haberin Devamı

Balık baştan kokar, diye boşuna söylememişler. Eğer bir kurumda başarısızlık varsa fazla uzağa gitmenize gerek yok. Önce kurumun nasıl yönetildiğine bakmalısınız. Beşiktaş'ın son bir yılı sürekli çalkantılarla geçirmesi, saha içi ve saha dışında bir dolu sıkıntyı yaşaması, asla bir rastlantının sonucu değil. Başta otorite yitiminin, başarısızlığa yanlış adresleri göstererek kılıf aramanın, buna bağlı olarak oyuncuyu sorumluluktan uzaklaştırmanın, çoğu konuda tepkinin dozunu ayarlamadan hatalı politikalar üretmenin, transferde isabet kaydedememenin, deneyim yetersizliğinin, yönetim içerisinde paylaşımı ve uyumu sağlayamamanın, çelişkilerden anlamamanın ürünü. Tüm bunlar, temel sorunu bir noktaya taşıyıp, düğümü atıyor; yönetim yetersizliği.

Parma maçından sonra yaşanan istifa krizini, yalnızca UEFA Kupası'nın dışında kalmaktan kaynaklanan tepki olarak yorumlamamak lazım. İstifaaların ortak şikayeti, yönetilen yönetici olmak istememeleri. Onlara göre, başkan Yıldırım Demirören ile asbaşkan Kıvanç Oktay tüm kararlan ortaklaşa alıyor. Kendilerinin hiçbir gelişmeden haberi olmuyor. Yönetimde demokrasi yok. Kurul üyeleri kukla gibi görülmek isteniyor.

Bu açıklamanın sahipleri sıradan insanlar değiller. Bir kader birliği için yola çıkmış, ama daha yolun başında dışlandıklarını hissetmiş ve kırılmış yöneticiler. Onlar bile taşın altına birlikte el koydukları kişilerden şikayetcilerse durumun vahametini varın siz anlayın.

Beşiktaş'ın ilk yarıda sergilediği olumsuz tablonun gerçek mimarı bu yönetim. Sadece oynadığı futbol ve aldığı sonuçlar değil, baskı altında kalmaktan, öfkeden, gerginlikten, bazen hakem hataları olsa da en faka kart gören, tribün olaylarından en fazla ceza yiyen takım da Beşiktaş. Her şey bir yana, bu kadarı bile Beşiktaş'ta yaşanan travmaların göstergesi.

Şimdilerde yönetimin sahip çıktığını söylediği Del Bosque ile ideal uyum bir türlü sağlanamamış. Zaten 7. haftadaki Ankara yenilgisinden sonra yönetim, Del Bosque ile yollarını ayırma kararı almıştı. Hatta o toplantıdan önce, bir yönetici, o hafta maçları olmasına karşın Trabzonspor Teknik Direktörü Ziya Doğan'a teklif bile yapmıştı. Toplantıda Del Bosque'nin gitmesi ve yerli hocayla yola devam edilmesi prensip olarak benimsenmişti. Ziya Doğan olumsuz cevap verince ve hafta içerisinde UEFA Kupası maçı olduğu da düşünülünce, Del Bosque'nin gönderilmesinden vazgeçilmişti. Güvenilmeyen, inanılmayan bir teknik adamla devam edilen yolda ne kadar basan sağlanırsa Beşiktaş da bu dönemde o kadar başarılı oldu!

İstikrar yok!
Del Bosque, hep söylüyorum önemli bir kariyerin sahibi, insani değerleriyle saygı uyandıran bir teknik adam. Ama şimdilik takımla arasında bir doku uyuşmazlığı var. Aylardır ideal bir kadro oluşturamadı. Oysa zirve mücadelesi veren takımlar, başarıyı büyük ölçüde kadro istikrarını yakalayıp sağladı, örneğin ilk yanda F.Bahçe ile G.Saray 23'er. Trabzon 21 değişik oyuncuyla oynarken, Beşiktaş'la bu sayı 27 oldu. istikrarsızlığın asıl göstergesi 1520 dakikalık bu bölümde ibrahim Üzülmez (1407), Ahmet Yıldırım (1163'), ve Okan Buruk (1090') dışında, tüm maçların en azından 2/3'ünde oynayan başka oyuncunun çıkmamasıydı. Takımın en popüler oyuncusu Sergen, topu topu 763 dakika forma giydi. Yani çoğunluğun "kurtarıcı" gözüyle baktığı Sergen bile kuru gürültüden öte bir şey olamadı. Özellikle yabancılardan hiç verim alınamadı.

6 yabancı toplam 3592 dakika forma giydi. Bu 6 futbolcu, oyunda kalma süresi olarak kadroda 2.3 oyunculuk iş yaptı. Yenilerden Juanfran, hatta Carew hayal kırıklığydı. Eskilerden Cordoba 90, Pancu 317, Ronaldo 540 dakika sahada kaldı. Biraz A.Hassan işe yaradı. 16 maçta 896 dakika şans buldu ve 5 gol attı.

13 oyuncu transfer edip, büyük iddialarla lige başlayan Beşiktaş'ın, bu seçimlerinde ne denli yanılgılar içerisinde olduğu daha ilk maçlarda anlaşıldı. Beşiktaş yönetiminin acemiliği ve aceleciliği bir taraftan milyonlarca doların sokağa saçılmasını, diğer taraftan bu kötü gidişin yaşanmasını sağladı.

Şimdi oturup, bu yönetimin icraatlarıyla yüzleşme ve ileriye bakma zamanı. Eğer doğru adımlar attıklarında ısrarcysalar, hiç kuşku yok Beşiktaş derin yaralar alıp uzun süreli bir açmazı yaşar. Ama yapılan hatalar akıl, mantık ve içtenlikle değerlendirilip, ders olursa işte o zaman Beşiktaş kendisini toparlar. Acele ermeden, sakin kafayla, gerekirse akıl da danışarak yapılması gerekenler belli:

İsmine, cismine bakmadan sorun yaratan, uyum sağlayamayan, verimsiz kalan, geleceği olmayanları en geç sezon sonunda, bel bir takvim içerisinde ayıklamak. Kendisiyle ve toplumla barışık bir yönetim anlayışını yakalamak. Hedef saptırmayı, başarısızlığa kılıf aramayı bir yana bırakmak. Doğru ve inandırıcı mesajlarla kamuoyunun karşısına çıkmak. Del Bosque'nin arkasında samimi olarak durmak. Ve bugünden geleceğin planlarını yapmak.

Hatalardan ders alması koşuluyla bu yönetimin değişmesinin Beşiktaş'a yarar sağlayacağına inanmıyorum. Aksine, tutarlılıkla buluşup, yönetim anlayışının değiştirilmesinde fayda olacağını düşünüyorum. Tabii Del Bosque'nin yaşadıklarından ders alıp, ikinci yanda daha dengeli işler yapması gerektiğini de...

DİĞER YENİ YAZILAR