Toplumumuzda “uzlaşma” yerleşmiş bir kültür ve davranış biçimi değildir. Ailede, okulda, sokakta, işyerinde yaşadığımız fikir ayrılıkları ya da çatışmaları uzlaşma ile değil, güç kullanarak çözmeye çalışıyoruz. Fiziksel güç, makam gücü, psikolojik baskı gücü, para gücü… Anne-babalar çocuklarını, öğretmenler öğrencilerini, yöneticiler çalışanları, eşler birbirini hep güç oyunlarına başvurarak ikna (!) etmeye çalışıyor. Sonuçta, aklın ve vicdanın hakim olduğu ilişkiler yerine, egonun ve gücün hakim olduğu ilişkiler hayatı çekilmez hale getiriyor. Çocuklarımıza uzlaşmayı öğretmek zorundayız. Değer ve anlam üreten ilişkiler, çözüm üreten bir toplumumuz ancak bu yolla bir gerçeğe dönüşebilir.
Uzlaşmak ne demektir?
Uzlaşma kültürü ve becerileri belirli değerlere dayanır. Bu temel değerler şunlardır:
- Çözüme odaklanmak
Uzlaşmak isteyen insan için ana konu sorunun çözümüdür. Eğer kişinin niyeti bağcıyı dövmek değil de üzümü yemekse, sorunun çözümünü samimi bir şekilde ister ve kendi payına düşen sorumluluğu alır.
- Değişime hazır olmak
Uzlaşmayı tercih eden kişi değişime hazırdır. Bir anlamda, kendisi için doğru olan bazı şeylerden vazgeçmeye de hazırdır. Elbette kendi fikrini ve doğrusunu savunacaktır ama az ya da çok durduğu noktadan geri adım atmayı da hazmedecektir. İnsanın doğası değişimi kolay kabul etmez. Ancak, gerçek uzlaşma, egomuzu aşıp gerektiğinde kendi doğrularımızı da tartışmaya açabilecek güçte olmayı gerektirir.
- Ortaklaşmak ve paylaşmak
Karşımızdaki kişinin farklılıklarını kabul edebilmek ve onunla bu farklılıklarına rağmen iletişim halinde olup birlikte yaşamak uzlaşmanın olmazsa olmazıdır. Sonuçta, benim fikrimi değerli kılacak olan da farklı bir fikrin olmasıdır. O halde, farklı fikirler ve doğrular bir arada olmayı başardığında, kendi farklılığına anlam katmış olacaktır.
- Karşımızdaki ile empati kurmak
Bir sorun en az iki tarafa aittir. Çözümü üretecek olan da bu iki taraftır. O nedenle, her iki tarafın çözüme giden yolda birbirini algılaması, anlaması ve birbiriyle empati kurması şarttır. Ne zaman ki, karşıdakinin yerine kendimizi koyabilirsek, onun ihtiyaçlarını ve yaşadığı zorluğu daha iyi anlayabiliriz. Uzlaşma, bir anlamda karşımızdakinin işini kolaylaştırmak demektir. Karşımızdakinin işini kolaylaştırdıkça kendi işimizi de kolaylaştırmış oluruz.
- Çocuklara uzlaşma becerisi nasıl kazandırılabilir?
Peki, uzlaşma becerisini kazandırmak için neler yapabilirsiniz?
- Çocukla yaşanan sorun ve çatışmaları uzlaşma becerilerini kazandırmak için fırsat olarak görmelisiniz.
- Bir çatışma çıktığında, “Uzlaşma Masası”, “Uzlaşma Saati” adı altında bir kavram üreterek çocuğa farkındalık kazandırmalısınız. Sorunlar ve çatışmaları bu kavram altında çözmeye çalışmalısınız.
- Uzlaşma süreci ile ilgili paylaşımları bir kağıt üzerinde yazarak çalışmalısınız. Her iki tarafın fikirlerini, önerilerini, zorluklarını vb. yazarak somutlaştırmalısınız.
- Uzlaşma sürecinde, “gerçek ihtiyaçlar”, “sorunun karşılıklı tanımlanması”, “çözüm önerileri”, “çözüme ilişkin kişisel zorluklar ve engeller” üzerinde durmalısınız.
- Uzlaşma adına, nelerden vazgeçebileceğinizi düşünmeli ve ortaya koymalısınız. Çocuğunuzun da aynı şeyi yapmasını sağlamalısınız.
- Uzlaşma ve çözüme ilişkin karşılıklı üstlenilen sorumlulukları açıklığa kavuşturmalı ve yazmalısınız. Bu süreçten sonra karşılıklı ortak çözümleri netleştirmelisiniz.
- Verilen kararın uygulama koşulları ve uygulanmadığında karşılaşılabilecek durumları da değerlendirerek süreci tamamlamalısınız.