Ertuğrul Özkök olayının perde arkasında ne var?

Öncelikle Özkök gazete için çok ciddi bir yük haline gelmişti. Yazıları okunmuyordu. İnandırıcı bulunmuyordu. Öbür yandan eski alışkanlıklarını sürdürüyordu. Eski patronu Aydın Doğan ile buluşuyor, birlikte kimi zaman pizza yiyorlar, kimi zaman medyayı konuşuyorlardı. İşte Ertuğrul Özkök olayının perde arkası...


Ertuğrul Özkök olayının perde arkasında ne var

Cumhuriyet Gazetesi ile ilgili yazımız çok ses getirdi.

Getirdi getirmesine ama üzerine alınması gerekenler en başta da Aykut Küçükkaya resmen üç maymunu oynadı.

Klavyesi felç oldu sanırım.

Muhtemelen bir köşede “Acaba verebileceğim bir cevap var mı?” diye kara kara düşünüyordur.

O düşünedursun Cumhuriyet Gazetesi konusuna ilerdeki yazılarımda yeniden döneceğim.

Ancak şimdi yazmak istediğim daha önemli bir konu var.

NEHRİN KENARINDAKİ BEKLEYİŞ NEDEN SONA ERDİ?

Ertuğrul Özkök 35 yıldır kesintisiz Hürriyet’te yazıyordu.

Bunun 20 yılını gazetenin tepesinde, ülkenin en güçlü yayın yönetmeni olarak geçirdi.

Onun döneminde asla gitmez, gidemez denen kimler gitmedi ki;

Emin Çölaşan, Oktay Ekşi onlardan sadece ikisi.

Sadece onlar mı?

Patronlar bile gitti

3. Patronuyla çalışıyordu Özkök. Her sarsıntıda ayakta kalmayı başardı.

Ta ki 2021’in Kasım ayına kadar.

Peki Özkök’ün ayrılığıyla sonuçlanan süreç nasıl başladı ve neler yaşandı?

Konuyu bilenlerle konuştum.

Kapalı kapılar ardında anlatılanları paylaşayım.

Öncelikle Özkök gazete için çok ciddi bir yük haline gelmişti.

Yazıları okunmuyordu.

İnandırıcı bulunmuyordu.

Öbür yandan eski alışkanlıklarını sürdürüyordu.

Eski patronu Aydın Doğan ile buluşuyor, birlikte kimi zaman pizza yiyorlar,

Kimi zaman medyayı konuşuyorlardı.

Oturdukları masada geleceğe dair planlar uçuşuyordu.

Kimbilir belki de o konuşulanların etkisi altında kalıyordu Ertuğrul Özkök.

Oya gibi işlediği ince yazıları gönderiyordu gazeteye.

Yazıların içine çoğu kez sadece ilgilisinin anlayacağı adrese teslim virüsler enjekte ediyordu.

Nasıl mı?

Biraz açalım.

Çalıştığınız medya grubu hangi alanlarda ve ülkelerde iş yapıyor bunu bilmemeniz mümkün değildir.

Misal Demirören grubu Azerbaycan’daki işlerini çok önemsiyor.

Ama yılların kurt gazetecisi her şeyi bilen Ertuğrul Özkök ne gariptir ki grubun Azerbaycan’da yaptığı işlere dair bilgi sahibi değildi.

Bilgi sahibi değildi derken kinaye olarak söylüyorum tabii ki.

Ne hikmetse Azerbaycan temalı çok anlamsız bir köşe yazısı kaleme aldı Özkök.

Ancak hedefine ulaşamadı.

Ama durmadı.

Ne büyük bir tesadüftür ki bu kez Demirören’in ailecek görüştüğü ve çok yakın dost olduğu bazı isimleri hedef tahtasına koymak istedi.

Misal ailenin çok yakın dostu olan birini sırf bir davette giydiği kıyafet üzerinden ötekileştiren bir yazı kaleme aldı.

O hafızalardan silinmeyen eski alışkanlıkları mı sürüyordu bilinmez.

Ama kıyafet üzerinden bir dostu ötekileştirmek istemesi resmen bir itibar suikastı olarak algılandı.

Yani Özkök’ün kalemi Demirören ailesinin işlerinin, yakın dostlarının üzerine mürekkep damlatmaya başlamıştı.

Divan edebiyatıyla ilgili olanlar bilir.

“Tecahül-i Arif” ismi verilen bir sanat vardır.

Yani bir anlam inceliği yaratmak ya da nükte yapmak için, şairin veya yazarın, çok iyi bildiği bir şeyi bilmiyor görünerek söz söylemesine.

Hah işte tam da bunu yapıyordu Özkök.

Bana anlatanlara göre bir uyarıldı. “Bilmiyordum” dedi.

İki uyarıldı; “Gözümden kaçmış” dedi.

Üçüncüde, “Hay Allah yakın dost olduğunu bilmiyordum. Aslında kendisine de haksızlık ettiğimin farkındayım.” diye dövündü.

Üstüne bir de Aydın Bey ile pizza partileri deşifre olunca söylenecek söz de bitmiş oldu.

Ancak öylesine güveniyordu ki her şeye rağmen kendisinden vazgeçilemeyeceğine,

“Kitabım için bir ay izne çıkıyorum” yazısı yazdı.

Ama kalemi çoktan kırılmıştı.

Şimdi merak edilen kalemi kırılan Özkök’ün o kırık kalemini satıp satmayacağı.

Huylu huyundan vazgeçer mi?

İşte bunu zaman gösterecek.   

 Ertuğrul Özkök olayının perde arkasında ne var

 

DİĞER YENİ YAZILAR