Trilyon dolarlık bilançoya sahip Japon bankaları arasındaki rekabet Türkiye’ye sıçradı. Japon bankacılık devleri Sumitomo ve Mizuho’nun geçtiğimiz aylarda Türkiye’de temsilcilik açması rekabeti körükledi. Bank of Tokyo Mitsubishi Bank’ı Türkiye’de banka kurma veya satın almaya rakiplerinin gelişi itmiş olabilir mi?
Japonya’nın finans devi Bank of Tokyo Mitsubishi’nin Türkiye’de aktif bankacılık yapmak için çalışmalar yürüttüğünü geçen ay bu köşede yazmıştık. Mitsubishi Grubu’nun uzun süredir temsilcilik düzeyindeki ofisini gerçek bir bankaya dönüştürme yolundaki çalışmaları halen sürüyor. Banka kurmak ile mevcut bankalardan birisini satın almak arasında kararsız kalan Japonlar’ın yakında bu konuda kesin bir karara varması bekleniyor. Bu karar Japonlar’ın Türkiye’deki uzun vadeli yol haritasını da şekillendirecek. Finans kulislerinde bir süredir Mitsubish’inin karar alma sürecini tetikleyen olaylarla ilgili birçok senaryo dile getiriliyor. Bunlardan en akla yakını ise son dönemde iki büyük Japon bankasının daha ofis açarak Türkiye’ye gelmeleri. Evet, Türkiye ile Japonya arasındaki finans hattına geçtiğimiz aylarda iki yeni oyuncu daha katıldı. BDDK faaliyet raporuna göre Japonya’nın ikinci büyük bankası Sumitomo Mitsui Bank, 13 Ekim’de temsilcilik açmak için gerekli izinleri aldı. Bir değir Japon finans devi Mizuho Corporate Bank ise 22 Aralık’ta BDDK’dan izin alarak Türkiye’ye adım attı. Finans kulislerinde Tokyo Mitsubishi’nin Türkiye’de bankacılık yapma konusunda daha kararlı adımlar atmasının arkasında rakip Japon bankalarının gelmesinin etkili olduğu konuşuluyor. Bir yabancı bankacı ise bu durumu şöyle değerlendirdi: “Japon bankaları son dönemde Avrupa piyasaları ile Ortadoğu’da çok önemli roller üstlenme çabasında. Avrupa bankalarının içinde bulunduğu likidite sıkışıklığını büyüme ve genişleme açısından büyük bir fırsat olarak görüyorlar. İşte tam bu noktada Türkiye; onlar açısından oldukça cazip bir pazar gözüküyor. Büyüyen ekonomisi, genç nüfusu ve coğrafi yakınlığına ilaveten Türkiye’deki büyük çaplı altyapı projeleri ve özelleştirmeler Japonlar için motivasyon kaynağı olabilir.” Türk ekonomisinin güçlü büyümesini sürdürebilmek için dış kaynağa, Japonların ise ellerinde bulunan milyarlarca doları kredi olarak kullandırabilecekleri güçlü şirketlere ihtiyaçları var. Bu ikisinin bulaşmasının önündeki tek engel ise Japon bankacıların ağır hareket etmeleri...
Bankacılık sektöründe ‘atama’ alarmı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin’in görev süresi 7 Nisan’da doluyor. 2000 yılında kurulan üst kurulun ‘en uzun süre görev yapan başkanı’ olarak tarihe geçen Tevfik Bilgin’in TBMM’ye sevk edilen yeni yasa tasarısına göre bir dönem daha atanması mümkün. Yeni düzenleme BDDK Başkanı’nın bir 5 yıl daha görev yapabilmesine olanak sağlıyor. Ancak yasa tasarısının hâlâ meclis genel kuruluna gelmemesi ve ekonomi yönetimi ile BDDK arasında bir süredir esen soğuk rüzgarlar yüzünden bankacılık sektöründe endişe hakim. Sektör oyuncuları Temmuz 2011’de görev süresi sona eren kurul üyesi Hüseyin Al’ın yerine hâlâ bir atama yapılmadığına dikkat çekerek, “ BDDK Başkanı’nın atamasında da süreç uzarsa sekörde zaafiyet doğabilir” yorumunu yapıyor.
BDKK, 2000 yılında Hazine’den ayrılarak bağımısız bir üst kurul haline geldi. İlk başkanı da Zekeriya Temizel oldu. Temizel’in kısa süren başkanlık döneminin ardından Üst Kurul’un başına eski bir bankacı olan Engin Akçakoca atandı.
Akçakoca’nın 3 yıllık başkanlık dönemi oldukça hareketli geçti. Bu dönemde mali açıdan zayıf durumdaki birçok bankaya el konuldu. 2001-2004 yılları arasında başkanlık yapan Engin Akçakoca döneminde toplam 10 bankaya el konuldu. Ancak o sürecin en büyük olayı Uzan Grubu’na ait İmar Bankası’na el konulmasıydı. Bankaya el konulmasının tartışıldığı süreçte Üst Kurul, üye sayısı yeterli olmadığı için bir türlü toplanamadı. Bu da Uzan ailesine çok kritik bir 15 gün kazandırdı. O dönemi hatırlatan bir bankacı, “Türk bankacılık sektörü artık o günlerle mukayese edilemeyecek kadar iyi durumda. Ama örneğin yurtdışı kaynaklı akut bir durum ortaya çıkarsa ve BDDK toplanamazsa neler olacağını düşünmek bile istemiyorum” yorumunu yaptı. Bu yüzden sektör atamayla ilgili kararın en kısa zamanda alınmasını arzu ediyor.
BDKK’da halen tam bir kurul üyeliği, bir başkan yardımcılığı ve iki daire başkanlığı pozisyonu boş bulunuyor. BDDK Kurul üyesi Hüseyin Al’ın görev süresi geçtiğimiz yıl Temmuz ayında doldu. Ancak aradan 8 ay geçmesine rağmen Ekonomi yönetimi boş kalan koltuğa bir isim atamadı. Bu durum Kurul’un işleyişinde çok sorun yaratmadı. Mevcut durumdakurul üyeleri karar almak istediklerinde oylamaya gidiyor. Eğer oylar eşit çıkarsa ‘Başkan’ ağırlığını koyarak süreci karara bağlıyor. Ancak başkanın atanmaması durumunda karar alma sürecinin tıkanacağını unutmamak gerekiyor.
BDDK’da halen 4 koltuk boş
BDDK Başkan Yardımcısı İsmail Erdemir, yaklaşık 7 ay önce yeni kurulan Kamu Denetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Üst Kurulu’na geçti. Daire Başkanı Alper Karaçoban ile ismini öğrenemediğimiz bir diğer daire Başkanı yine aynı dönemde özel sektöre geçti.