Gizli servislerin çok önemli görevlerinden biri de ülke ekonomisine katkı sağlamaktır. İsrail istihbarat topluluğunun en gizli birimlerinden Lakam; savunma sanayii, nükleer enerji ve yüksek teknoloji ürünlerini bir şekilde ülkeye kazandırarak İsrail’in teknoloji ihraç eden ülkelerden biri olmasına yardımcı olmuştu.
İsrail ve istihbarat sözcükleri yan yana geldiğinde akla gelen ilk kurum Mossad olacaktır. İstihbarat servisleri hakkında biraz okuyup yazanlar buna iç istihbarat örgütü Shin Beith ve askeri istihbarat birimi Aman’ı da ekler. Ama ‘Lakam’ sözcüğü tıpkı sıradan vatandaşlar gibi onlar için de yabancı bir sözcüktür. Oysaki, kısaltması ‘Lakam’ olan Bilimsel İstihbarat Ajansı’nın (Lishka Le’Kishrei Mada) İsrail istihbarat topluluğunun en gizemli ama aynı zamanda en yararlı birimidir. 240 milyar dolara ulaşan ülke ekonomisine yıllar boyunca önemli katkılar sağlamış ve daha da önemlisi İsrail ekonomisinin ayakta kalmasında hayati roller üstlenmiştir.
Mirage Operasyonu
1957 yılında Savunma Bakanlığına bağlı bir birim olarak kurulan Bilimsel İstihbarat Ajansı, Mossad ve Aman’dan farklı olarak ekonomik ihtiyaçları karşılamakla görevlendirildi. Ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu her türlü bilimsel ve teknolojik bilgiyi mümkün olan her yolu kullanarak elde etmek servisin birinci göreviydi. Bu nedenle ‘her türlü yol’ tanımının içine şantaj, rüşvet, suikast ve adam kaçırma da dâhil edildi. Servis ilk yıllardan itibaren kritik öneme sahip sektörler olan savunma sanayi ve nükleer enerjiye odaklandı. 1948’de kurulan İsrail Devleti düşmanlarla çevrili bir Arap denizinin ortasında var olma mücadelesi veriyordu. İhtiyacı olan silahları dost ülkelerden temin eden İsrail, 1963 Savaşı’ndan sonra Avrupa ülkelerinin silah ambargosuna maruz kalınca büyük bir şok yaşamış, bundan ötürü de savunma sanayi milli güvenliğin birinci gündem maddesi haline gelmişti.
Bu nedenle Lakam, ilk büyük operasyonunu 1968’de Fransızların milyarlarca dolar harcayarak geliştirdikleri Mirage III savaş uçaklarının projelerini çalarak gerçekleştirdi. Projede görevli İsviçreli mühendis Alfred Frauenknecht’i 200 bin dolar rüşvetle belgeleri satmaya ikna eden İsrail ajanları bu sayede İsrail havacılık endüstrisinin temellerini atmış oldu. Elde edilen bilgiler o kadar değerliydi ki, daha önce uçak almak için yabancı ülke ve şirketlerin kapısında bekleyen İsrailliler kısa zamanda Nesher (akbaba) adını verdikleri ilk yerli savaş uçaklarını imal etmeyi başardılar. Bununla da yetinmediler. Yeni bilgi ve Ar-Ge çalışmalarıyla savaş uçağı satan ülke haline geldiler.
Lakam, ABD’den nükleer sırların çalınmasında da önemli roller üstlendi. Washington, New York, Boston ve Los Angeles şehirlerinde faaliyet gösteren İsrail ajanları her yıl binlerce sayfa bilgi ve belgeyi kargoyla İsrail’e gönderdi. Nükleer fizik alanındaki tüm gelişmeleri ve kişileri izleyip Tel Aviv’e rapor ettiler.
Bugün İsrail yıllık 7.2 milyar dolarlık silah satışıyla dünyanın en büyük altıncı silah satıcısı. Yani İsrail savunma sanayinde net alıcı değil, net satıcı konumunda. Tanktan, uçağa, insansız hava aracından, otomatik tüfeklere kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip olan İsrail savunma sanayinin gelişiminde Lakam’ın oynadığı rol büyük. Gizli servisin İsrail’in söz sahibi olduğu ve ihracat kalemi içinde önemli bir yere sahip olan ileri teknoloji ürünlerinin temin edilmesinde de etkin rol oynadığı öne sürülmekte.
İsrail’de durum bu iken Türkiye’de bu alanda ne tür çalışmalar yapılıyor diye soracak olursanız, MİT’te yaşanan vizyon değişiminin bu alanda da kendisini gösterdiğini söyleyebiliriz. Henüz oldukça yeni de olsa MİT de savunma sanayi alanında faaliyet gösteren Aselsan, Havelsan ve Roketsan gibi şirket lere destek olmaya başladı. Umarız bu alanda da İsrail’le boy ölçüşebileceğimiz günler yakındır..
Botaş’ın Ar-Ge bütçesi neden yok?
Türkiye’niN enerji devlerinden Botaş, Türkiye açısından büyük önem taşıyan birçok projenin hayata geçirilmesinde çok önemli roller üstlenmiş dev bir şirket. Şirketin denetimden geçmiş faaliyet raporuna göre Botaş geçen yıl 26 milyar lira (15 milyar USD) ciroya ulaştı. Bilançoyu incelerken çok önemli bir kalemin uzun yıllardır ‘o’ olduğunu fark ettim. Bu kalem bugün her şirket için artık vazgeçilmez hale gelen Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) harcamaları. Şirket verilerine göre BOTAŞ son 5 yılda hiç Ar-Ge harcaması yapmadı. Bir dönem Yunan milli gaz şirketi Depa’yı da almaya çalışan ve bölgesinde büyük oyuncu olmak için fırsat kollayan bir şirketin Ar-Ge’yi göz ardı etmesi günümüz dünyasında şirket için pek de olumlu bir durum değil. Adının açıklanmasını istemeyen eski bir Botaş yetkilisi bu konuda şunları aktardı: “BOTAŞ mutlaka Ar-Ge çalışmalarına başlatmalı; bunun için hukuki mevzuat, teknik altyapı gibi ne tür bir çalışma gerekiyorsa bir an önce hayata geçirilmeli. Bu birim uluslararası projelerin hayata geçirilmesi, verimlilik, müşteri davranışları, ileriye yönelik projeksiyonlar, otomasyon gibi alanlarda kuruma büyük katkı sağlayacaktır” Botaş’ın Türkiye’deki boru hatları uzunluğu 12 bin 215 kilometreye ulaştı. Kamu şirketi, Türkiye-Yunanistan, Nabucco (Türkiye-Avrupa), Trans Adriyatik, Irak-Türkiye, Mısır-Türkiye, Türkiye-Türkmenistan (Hazar geçişli), Türkiye-Azerbaycan (TANAP), Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) gibi çok sayıda ulusal ve uluslararası projenin ana oyuncusu konumunda. Şirket ayrıca büyük bölümü yurtiçinde tüketilen ve geçen yıl 39 milyar metreküpe ulaşan doğal gaz ticaretinin de en büyük oyuncusu.
Ekonomi ajanları İsrail’e milyarlarca $ kazandırdı
Haberin Devamı