Enerji Bakanlığı, uzun süredir üzerinde çalışılan Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisi’nin inşası için Çinliler ile el sıkıştı. Yılda 1 milyar metreküp doğalgaz depolanmasına olanak sağlayacak proje 2018’de tamamlanacak. Projenin hayata geçirilmesi Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından büyük önem taşıyor. Bu sayede gaz sevkiyatında yaşanacak olası bir sıkıntıya karşı Türkiye’nin elinde daha fazla doğalgaz stoğu bulunacak.
Bakanlık bürokratlarının uzun yıllardır üzerinde çalıştığı Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisleri’nin inşası için düğmeye basıldı. 2010’da başlayan ihale süreci tamamlandı ve bu önemli projeyi Çinli China Tianchen Engineering Corporation kazandı. Böylece 15 yıldır üzerinde çalışılan projenin hayata geçirilmesi yolunda ilk adım atılmış oldu.
Enerji Bakanlığı’na yakın kaynaklardan edinilen bilgilere göre Çinliler bu büyük projeyi 2 bölüm halinde tamamlayacak. 2015’te ilk bölümü tamamlamayı taahhüt eden Çinliler 2018’te ise tesisin anahtarını teslim edecek. Tesisin devreye alınmasıyla birlikte Türkiye’nin doğalgaz depolama kapasitesi 2,1 milyar metreküpe ulaşacak. Bu da toplam tüketimin yüzde 5’nin güvence altına alınması anlamına geliyor.
Yıldız devreye girdi, proje bitti
Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisi birçok açıdan ilklere sahne olacak. Mağaralardaki tuzlar büyük miktarda temiz su kullanılarak eritilecek ve buradan dışarıya çıkarılacak. Bu sayede oluşturulacak 12 depoda toplam 1 milyar metreküp gaz depolanacak. 640 milyon dolara mal olacak projeye Dünya Bankası da destek veriyor. Banka, yeraltı ve yer üstü tesisleri için toplam 352 milyon dolar kredi kullandıracak.
Tuz Gölü’nün altına doğalgaz depolama projesinin mazisi aslında oldukça eski. Tuz Gölü’nün sahip olduğu doğal yapının gaz stoklamaya elverişli olduğunu fark eden Botaş mühendisleri 1987 yılında bu bölgeye bir depolama tesisi kurulmasını önerdi. Projenin mühendislik çalışmaları Mayıs 2006’da tamamlandı. Projenin ilk ihalesi 19 Haziran 2006 tarihinde “Tatlı Su Temin ve Tuzlu Su Deşarj Boru Hatları Yapım İşi” için teklifler alındı. Tekliflerin değerlendirildi ancak yeterlilik oluşmadığı gerekçesiyle Mayıs 2007’de ihale iptal edildi. Eylül 2007’de yeniden açılan ihaleye bu sefer de yeterli teklif gelmedi. Böylece ihale ikinci kez iptal edildi.
İhale sürecinin tıkanmasının arz güvenliği açısından ciddi sıkıntı oluşturduğunu gören Enerji Bakanı Taner Yıldız, bu tarihten itibaren devreye girdi. 2010 yılında ön yeterlilik süreci tamamlandı. Hemen ardından teknik ve mali teklif vermesi için beş firma görüşmelere çağrıldı. Yapılan görüşmelerin ardında en uygun teklifi veren China Tianchen Engineering Corporation ile anlaşma imzalandı.
Silivri’ye kardeş geliyor
Yılda yaklaşık 40 milyar metreküp doğalgaz tüketen Türkiye’nin olası bir gaz kesintisi durumunda devreye alabileceği yegâne depolama tesisi Silivri’de bulunuyor. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) tarafından işletilen Silivri Doğalgaz Depolama tesislerinde 1,1 milyar metreküp doğalgaz stoklanabiliniyor. Uzmanlar, bu rakamın Türkiye’nin yıllık talebinin sadece yüzde 2,5’una karşıladığına işaret ederek, “Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından stokların daha yukarıda olması gerekiyor. Bu nedenle de Tuz Gölü depolama tesisi ülke açısından büyük önem taşıyor” yorumunu yapıyor.
Suriyeli generaller bavulla milyonlarca dolar çıkardı
Suriye’deki halk ayaklanması ve sonrasında başlatılan uluslararası yaptırımlar ülkedeki zenginlerin gözünü korkuttu. Şam yönetiminin ülkeden döviz çıkışını engellemek için aldığı sert önlemlere rağmen paralarını güvenli hesaplara taşımak isteyen işadamları bunun için bazı üst düzey general ve istihbaratçılarla anlaştı. Bu kişiler yüzde 3 ila 5 arasında değişen komisyonlarla zenginlerin parasını Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Kıbrıs’a transfer ediyor. Ülkeden son altı ayda en az 3 milyar dolar mevduat çıktığı tahmin ediliyor.
Suriye’de Mart ayında başlayan yönetim karşıtı eylemlerde şu ana kadar 3 bin 500’den fazla kişi hayatını kaybetti. Rejim muhalifi oldukları gerekçesiyle binlerce kişi tutuklanarak cezaevlerine gönderildi. Esad rejiminin muhaliflere karşı izlediği şiddet ve baskı politikası tüm dünyanın tepkisi çekerken, ülke ekonomisini de büyük zarar veriyor.
Uluslararası kamuoyu da gelişmelerden rahatsız. ABD ve AB geçtiğimiz Ağustos’tan itibaren Suriye’ye yönelik uluslararası yaptırımları hayata geçirdi. Suriye Hükümeti’ni ekonomik açıdan zor duruma düşürmeyi amaçlayan yaptırımlar ülke ekonomisinde ciddi sarsıntıya neden oldu.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Krizin artık daha da derinleşeceğini ve ‘Arap Baharı’nın Şam yönetimini de devireceğini düşünen Suriyeli zenginler malvarlıklarını kaybetmemek için paralarını ülke dışına çıkarmaya başladı.
Paralar Lübnan, Ürdün Türkiye ve Kıbrıs’a kaçıyor
Bölge kaynaklarından edinilen bilgilere göre para çıkışı olayların başladığı Mart ayında başladı. Bu dönemde zenginlerin bir bölümü döviz ve altınlarını Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Kıbrıs’taki hesaplara aktardı. Durumu fark eden Esad yönetimi döviz hareketlerini sınırlayan bir dizi düzenlemeyi harekete geçirdi. Yapılan yeni düzenlemelerle ihracat veya ithalatta uğraşmayanların döviz alım-satımı sınırlandırıldı. Buna göre dış ticaretle uğraşmayan kişiler yılda iki kez sadece maksimum 1000 dolarlık döviz satın alabiliyor. Baas rejimi buna ilaveten ülkeden döviz çıkışını engellemek için döviz büfelerine de sıkı takip başlattı. Suriye gizli servisi El Muhaberat sık sık döviz büfelerine baskınlar düzenliyor.
Getirilen bu sıkı düzenlemelere rağmen ülkenin geleceğinden endişe duyan Suriyeli işadamları paralarını yurtdışına çıkarmaya devam ediyor. Suriye ordusunda görevli aralarında generallerin de bulunduğu subaylar ile İstihbarat servisi El Muhaberata mensup kişiler eliyle yüz milyonlarca dolar ülkeden çıkarıldı. Generaller ile istihbaratçıların ‘trustee’ hizmeti karşılığında yüzde 3 ila 5 arasında komisyon aldıkları ifade ediliyor.