Merkez Bankası geçen yıl 8.5 milyar lira kâr elde ederek rekor kırdı. Merkez, piyasadan 1.40’tan aldığı Doları 1.80’den satınca kasasına 5 milyar lira koydu. Bankacılar ise “TCMB munzam karşılık düzenlemesiyle bir anlamda bankaları vergiye bağladı. Kârın önemli bölümünü aslında bankacılar finanse etti” yorumunu yaptı.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçen yıl tarihinin en yüksek kârını elde etti. Resmi Gazete’de yayımlanan 2011 yılı hesap dönemi bilançosuna göre TCMB, geçen yıl 8 milyar 565 milyon lira kâr elde etti. Bu rakam banka tarihinin en yüksek rakamı olarak kayıtlara geçerken, kârın bu denli yüksek olması tartışmaları da beraberinde getirdi. Bankacılar, TCMB’nin elde ettiği bu kârın önemli ölçüde munzam karşıklıklarda yapılan değişiklerden kaynaklandığına öne sürerek, “Merkez Bankası, munzam karşılık düzenlemeleriyle bir anlamda bankaları vergiye bağlamış oldu. Dolayısıyla bu kârın önemli bir bölümünü aslında bankacılar finanse etmiş oldu” yorumunu yaptı.MB dolara savaş açmıştıTCMB kaynakları ise bankacılarla aynı görüşte değil. Bir TCMB analisti, “Bankanın kârı büyük ölçüde döviz satışından elde edildi. TCMB geçen yıl yaklaşık 12 milyar dolar döviz sattı. Piyasadan 1.40’lar seviyesinden dolar toplayan banka yönetimi daha sonra bu parayı kurun ateşinin yükseldiği dönemde 1.80’lerden satarak hem piyasanın ateşini düşürdü hem de bu ticaretten ciddi kazanç elde etti” bilgisini verdi. TCMB, geçen yıl Ağustos ayında piyasada yaşanan dalgalanma üzerine ‘dolara savaş açmış’ ve Ağustos- Aralık döneminde toplam 11.7 milyar dolar döviz satmıştı. Basit bir hesapla dolar başına 40 kuruş kazanana Merkez Bankası, döviz satış ihaleleri sonrasında kasasına yaklaşık 5 milyar lira kâr ekledi.Merkez Bankası’nın elde ettiği kârın ikinci büyük kaynağı ise bankacıların şikayet ettiği TL cinsi işlemler oldu. TCMB’nin 2008’den bu yana piyasaya para verdiğini hatırlatan bir bankacı, “TCMB geçen yıl munzam karşılıkları yeniden düzenleyerek önce bankalardan bedava para topladı, daha sonra bunu bankalara satarak ciddi kazanç elde etti. Banka geçen yıl günlük ortalama 50-60 milyar lira para sattı. Bu para satışları sonrası bir faiz geliri elde etti. Bu rakam henüz detaylara çok hakim olmamakla birlikte 2 ila 3 milyar lira arasında olmalı” tespitinde bulundu.Paralar Hazine’ye akacakErdem Başçı ve kurmayları bankaya tarihinin en yüksek kârını sağlayarak ‘tarihi’ bir başarıya imza atsalar da bundan paylarına düşeni alamayacaklar. Anonim şirket statüsündeki TCMB’nin en büyük ortağı Hazine olduğu için bankanın elde ettiği 8.5 milyar liranın yüzde 60’ını yani yaklaşık 5 milyar lira devlete aktarılacak. Kalan tutarın önemli bir bölümü ise bankanın kasasında rezerv olarak saklanacak. Banka çalışanlarına ise en fazla iki maaş ikramiye verilebiliyor.***‘Sabancı faiz alsak iyi olur’ demiştiAkbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Dinçer Sabancı, Merkez Bankası’nın izlediği zorunlu karşılık politikasının bankalar açısından sıkıntı yarattığına dikkat çekerek şunları söylemişti: “TL mevduatların zorunlu karşılığı 45 milyar lirayı, döviz hesaplarının zorunlu karşılıkları da 20 milyar doları buluyor. Yani, bankacılık sektörünün 75 milyar lirası Merkez Bankası’na gidiyor. Daha önce TL cinsinden mevduat munzam karşılıklarına faiz veriliyordu. Şimdi 75 milyar liraya hiç faiz almamız söz konusu değil. Yani, munzam karşılıkların bugünkü hali devam ederse, 2011’de bankacılık sektörünün kârında 3.7 milyar liralık net azalma yaşanacak. Munzam karşılıklara en azından faiz işletilmesi iyi olur.”
Fransız finans devi Credit Agricole’un Türkiye birimine Güney Afrikalı Standard Bank’ın ardından Hollandalı Rabobank da talip oldu. Ekonomi yönetimine yakın kaynaklardan edinilen bilgilere göre satış süreci için düğmeye basan Fransızlar, Standard Bank ile görüşmelere başladı. Ancak tam bu sırada beklenmeyen bir alıcı daha ortaya çıktı: Holandalı Rabobank.Rabobank, 731 milyar dolarlık aktif büyüklüğü ile Türk bankacılık sektörü kadar bilançoya sahip. Uzun zamandır Türkiye’yi yakından izleyen Hollandalılar, 2005’te Şekerbank’ın yüzde 36.5’unu satın almak için hamle yapmış, sonrasında aniden masadan kalkarak herkesi şoke etmişti. Rabobank,’ın bu tavrına karşın bir diğer Hollanda bankası ING bank, son derece kararlı davranmış ve Oyakbank’ı satın alarak Türk bankacılık sektörüne güçlü bir giriş yapmıştı. 2008’de patlak veren küresel ekonomik kriz sırasında Türk bankalarının sergilediği performansın da etkisiyle olsa gerek Rabobank’ın Türkiye aşkı yeniden depreşti.Hollandalılar geçen yıl Türkiye’de sıfırdan banka kurmak için Ankara’da temaslara başladı.Ayrıca bazı gazeteler üzerinden etkin bir halkla ilişkiler çalışması yürütmeyi denediler. Ancak istedikleri sonucu elde edemediler. Bunun temelinde ise iki faktör yatıyordu. Birincisi Hollanda bankacılık otoritesinin Türk bankalarına karşı takındığı negatif ayrımcılığın Ankara’da yarattığı güçlü tepki. Bilindiği üzere Hollanda bankacılık otoritesi ülkede faaliyet gösteren Türk bankalarının diğer bankalardan daha fazla sermaye tutmasını istiyor, ayrıca ‘benim ülkemden topladığınız mevduatı Türkiye dahil başka ülkelerde kredi olarak kullandıramazsınız’ şekilde özetlenebilecek bir tavır sergiliyor. Bu da Ankara’da tepki çekiyordu. İkincisi Rabobank’ın BDDK’nın koyduğu ‘Banka kurmak isteyen 300 milyon dolar sermaye getirsin’ açıklamasını biraz yumuşatmak istemesi. İşte tüm bu faktörler Hollandalıların lisans alma süreçlerini ciddi anlamda sıkıntıya soktu.Rabobank gibi uluslararası bir devin Türk piyasalarına küçük bir yatırım bankasıyla girmek istemesi başlangıçta biraz şaşırtıcı gelebilir. Ama olayların arka planı bilince çok da mantıksız görünmüyor. Bakalım zaman bize neler gösterecek...*****Esad’ın parası eriyorSuriye’de bir sene önce başlayan olayların bilançosu oldukça ağır. Çıkan çatışmalarda şu ana kadar 9 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Olaylarda binlerce kişi yaralanırken, 250 bin Suriyeli komşu ülkelere mülteci olarak sığındı.‘Arap Baharı’nın ülkeye ekonomik maliyeti de yüksek oldu. Resmi rakamlara göre Suriye Pound’u Amerikan doları karşısında bon bir senede yüzde 21 oranında değer yitirdi. Suriye Merkez Bankası tarafından açıklanan bu oran karaborsada yüzde 50’lere kadar yükseliyor. Suriye Merkez Bankası ve gizli servis El Muhaberat para hareketlerini son derece yakından izliyor.Mevduat çıkışını engellemek isteyen Merkez Bankası, faizleri yükseltirken, gizli servis de büyük işadamları ile tüccarları yakın markaja aldı. Döviz büfelerinden belirli bir tutarıdn üzerinde döviz satışı yasaklanırken, gümrüklerde de sıkı bir arama yapılıyor. ancak alınan tüm bu önlemlere karşın ülkeden sermaye çıkışı sürüyor.Adının açıklanmasını istemeyen bir Arap bankacı, “Lübnan ve Ürdün bankalarına son bir senede yaklaşık 2 milyar dolarlık bir giriş olduğu tahmin ediliyor” bilgisini verirken, bu rakamın ilerleyen günlerde daha da artabileceği öngörüsünde bulunuyor.*****Ziraat ile Halkbank’ta ‘anında görüntü’ dönemiKamu bankacılığının iki devi Ziraat ve Halk Bankası arasında ‘anlık’ paylaşım dönemi başladı. Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın önerisiyle iki banka arasında özel bir iletişim hattı kuruldu. Türk Telekom tarafından kurulan ‘görüntülü iletişim hattı’ sayesinde bankanın üst düzey yöneticileri birbirleriyle ‘görüntülü’ olarak haberleşebiliyor. Özel bir şifreleme hattı (kripto) üzerinden gerçekleşen görüşmelerde iki bankanın üst düzey yöneticileri karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyor, kritik konularda istişare ederek pozisyon alıyor. Hattın iki banka genel müdürü tarafından da kullanıldığı ve Hüseyin Aydın ile Süleyman Aslan’ın birçok konuda birbirlerinden bilgi aldığı öğrenildi.
“Ne zaman iyi bir haber alsam, peşinden hemen kötü bir haber alıyorum” diyen Karamehmet’in yazgısı yine değişmedi. Londra’daki yüksek mahkemeden gelen haberle 1.4 milyar dolar ödemekten kurtulan ünlü işadamı Danıştay’dan gelen haberle sarsıldı. Danıştay Çukurova Grubu’nun 350 milyon liralık vergi cezasını onadı.Geçen hafta Çukurova Grubu’nun Patronu Mehmet Emin Karamehmet açısından son derece ilginç bir haftaydı. Önce 2.9 milyar dolarlık şahsi servetiyle Türkiye’nin en zengin ikinci adamı olduğunu öğrendi. Hemen ardından grup üzerinde ciddi bir baskı oluşturan ve Turkcell’in geleceğini yakından ilgilendiren 1.4 milyar dolarlık ‘ödeme emri’ Londra’daki yüksek mahkeme Privy Council tarafından iptal edildi. En değerli varlığı Turkcell’i kurtarmak için milyarlarca lira ödemekten kurtulan Karamehmet’in yüzü Türkiye’de ise pek gülmedi.Varlık Barışı kaçtıÇünkü 2009’da kesilen 350 milyon liralık vergi cezasıyla ilgili düzeltme kararı Danıştay tarafından reddedildi. Edinilen bilgilere göre süreç şöyle gelişti: Maliye Bakanlığı hesap uzmanları 2009 yılında Çukurova Grubu’nun hesaplarını inceledi. İncelemeler sırasında vergi kayıp ve kaçağı tespit edilerek gruba, vergi aslı, cezası ve gecikme faizi birlikte toplam 350 milyon liralık vergi cezası tebliğ edildi. Çukurova Grubu avukatları kesilen cezanın ‘haksız olduğunu’ belirterek karara itiraz etti ve İstanbul Vergi Mahkemesinde dava açtı. İlk derece mahkemesi olan Vergi Mahkemesi Maliye lehine karar verdi. Avukatlar bunun üzerine davayı bir üst mahkeme olan Danıştay’a taşıdı. Ancak üst mahkemeden de vergi dairesi lehine karar çıktı. 2011 Ağustos’unda karar vergi dairesi'ne tebliğ edildi. Kararın düzeltilmesi için yapılan son başvuru da Danıştay’dan döndü. Danıştay, Aralık 2011’de kararı Vergi Dairesi'nin lehine bir kez daha tescil ederek yargı sürecini sonuçlandırdı.Kararın ardından Çukurova Grubu borcun tecil ve taksitlendirilmesi için İstanbul Büyük Mükellefler Dairesi Başkanlığı'na başvurdu. Ancak bu talebin yerine getirilmesi pek mümkün görünmüyor. Çünkü vergi borçlarını taksitlendirmeye olanak sağlayan ‘6111 Sayılı Varlık Barışı’ uygulaması geçtiğimiz mayıs ayında sona erdi. Dolayısıyla ünlü işadamı büyük bir ihtimalle bu borcu peşin ödemek zorunda kalacak. Bu da grubun kasasından tek seferde çok ciddi bir tutarın çıkacağı anlamına geliyor.Ancak Karamehmet’in Maliye ile arasındaki ihtilaflar bununla da sınırlı değil.Hatırlanacağı üzere MASAK geçtiğimiz ay aralarında Karamehmet Grubu'na ait bilyoner.com’un da yer aldığı dört bahis şirketine toplam 1,7 milyar lira vergi cezası kesmişti. Cezanın büyük bir bölümü bilyoner.com' a kesilirken, şirket 1 milyar liraya yakın (997 milyon lira) ceza ile karşı karşıya kalmıştı.Ünlü işadamına ‘iyi haberin’ nereden geleceğini ise bekleyip göreceğiz…***Hüseyin Aydın ‘Fetih’ için hazır Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, son 9 aydır gece gündüz demeden çalışıyor.Bankayı ayağa kaldırmak için güçlü bir dip dalgası oluşturmak isteyen Aydın, yapmak istediklerini ve projelerini personelle bir araya gelerek paylaşıyor. Aydın, bu kapsamda geçen hafta cumartesi günü 3 bini aşkın Ziraat çalışanı ile İstanbul’da buluştu. ‘Yönetmen’ pozisyonun altındaki çalışanlarla buluşan Aydın, burada ‘Ziraat Bankası’nı ayağa kaldırmak için her şeyi yapacağı’ mesajını verdi. Aydın’ın ‘Fetih 1453’ tarzı coşkulu açıklamaları banka personelini heyecanlandırmış görünüyor. Önümüzdeki yıl 150. yaşını kutlamaya hazırlanan Ziraat’te en büyük sorunun motivasyon olduğu ortada…
Japonya’nın en büyük bankası The Bank of Tokyo-Mitsubishi, Türkiye’de bankacılık lisansı için Ankara’da nabız yokluyor. Japonlar enerji ve otomotiv alanındaki dev projelerin finansmanında aktif rol oynamak istiyor…Japonya’nın en büyük bankası The Bank of Tokyo-Mitsubishi, Türkiye’de bankacılık yapmak için Ankara’da nabız yokluyor. Ekonomi bürokrasisinden edinilen bilgilere göre Japon finans devi, İstanbul’daki temsilciliğini gerçek bir bankaya dönüştürmek istiyor. Japonlar bunun için ya BDDK’dan lisans alacaklar veya mevcut bir bankayı satın alarak piyasaya girecekler. BDDK’nın lisanslama konusundaki hassasiyeti ve uzun süren güvenlik soruşturmaları yüzünden Samurayların banka satın almaya daha sıcak baktıkları ifade ediliyor. Japon finans devini Türkiye’ye yatırım yapmaya iten konuların başında enerji sektörü geliyor.Mersin Akkuyu’daki nükleer santrali Ruslara ihale eden hükümet, Sinop’ta kurulacak nükleer santrali de Japonlarla birlikte yapmak istiyor. Bir nükleer santralin ortalama maliyetinin ortalama 20 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde ortada çok büyük bir finansman pastası olduğu açık. Ayrıca halen gündemde olan Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nda bazı Japon şirketlerinin yüklenici olarak görev alması da gündemde. Dolayısıyla enerji ve otomotiv firmalarının finansmanındaki büyük potansiyel Japon bankasını ülkemizde yatırım yapma konusunda cesaretlendiriyor. Özyeğin ile zirveye ulaştıAyrıca çok değil, sadece bir hafta önce Hazine Müsteşarlığı, ‘Samuray Piyasaları’ olarak tanımlanan Yen piyasasına uzun bir aradan sonra geri dönmek için düğmeye bastı. JBIC garantili tahvil ihracı olanaklarını araştırmak için, Daiwa Securities Capital Markets, Nomura Securities ve SMBC Nikko Securities'e yetki veren Hazine’nin bu hamlesi de yakın dönemde ilişkilerin daha da güçlenebileceğini gösteriyor. Türkiye ile Japonya arasındaki ticari ilişkiler 1980’lerin başında oldukça canlıydı.Merhum Turgut Özal’ın başlattığı yakınlaşma süreci, kültür elçimiz Barış Manço’nun da çabalarıyla ciddi anlamda ivme kaydetti. 1980’lerin sonundan itibaren Japon sermayesi Türkiye’ye akmaya başladı. Merhum Özdemir Sabancı’nın kişisel gayretleriyle Japon otomotiv devi Toyota’nın Türkiye’ye gelmesiyle zirveye ulaşan ilişkiler 90’ların ortasına kadar gayet güzel bir seyir izledi. Sonrasında Türkiye’de ve Japonya’da meydana gelen siyasi ve ekonomik çalkantılar yüzünden ilişkiler yavaşladı. Ancak buna rağmen Japonlar 2000’lere kadar otomotiv alanındaki yatırımlarını hız kesmeden sürdürdü. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre Türkiye’ye 2002–2010 yılları arasında 89 Japon sermayeli şirket giriş yaptı. Bu şirketlerin Türkiye’deki toplam yatırım tutarı ise 523 milyon dolar oldu. Ancak bahsi geçen dönemde Türkiye’ye toplam 93 milyar 300 milyon dolarlık yabancı sermaye girişi olduğu düşünüldüğünde Japon yatırımlarının bir hayli zayıf kaldığını söyleyebiliriz. Bu tabloyu değiştirmek isteyen Başbakan Erdoğan ve ekonomi yönetimi son üç senedir ciddi anlamda çaba harcıyor. Örneğin 2010 yılı Türkiye’de ‘Japonya Yılı’ ilan edildi. Bu yakınlaşma çabasının da etkisiyle olsa gerek Japon sigorta devi Sompo Japan, Hüsnü Özyeğin’in sahibi olduğu Fiba Sigorta’yı 338 milyon dolara satın aldı. Bu son 10 yılda Türkiye’ye yapılmış en büyük Japon yatırımıydı ve belki de yeni bir dönemin ilk işaretiydi. Çünkü bu anlaşmadan kısa bir süre sonra ise Ülker Grubu ile Japon Mitsubishi Corporation, birlikte makarna üretmek için el sıkıştı. Son aylarda hız kazanan bu işbirliğinin daha da büyümesi ise iki ülkeye de büyük güç sağlayacaktır…Türk bankalarının yeni gözdesi: KosovaTürk bankalarının yeni gözdesi Balkanların genç ülkesi Kosova Cumhuriyeti. 2 milyon nüfusa sahip Kosova, AB ülkelerine olan yakınlığı, eğitimli nüfusu ve sahip olduğu yüksek potansiyel ile Türk işadamları ve bankalarına adeta göz kırpıyor. Bu yüksek potansiyeli ilk fark eden banka Ahmet Çalık’ın sahibi olduğu Arnavut BKT Bank oldu. Kosova da 22 şubeyle hizmet veren BKT, ülkenin en büyük bankası konumunda. BKT’nin ardından bu genç ülkeye adım atan ikinci Türk bankası Türk Ekonomi Bankası (TEB) oldu. 2008’de ülkeye adım atan TEB halen 21 şube ile Kosovalılara hizmet veriyor. Mevcut Türk bankalarına ilaveten Türkiye İş Bankası’da başkent Priştina da faaliyet göstermek için BDDK’dan izin aldı. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Kosova’da şube açarak büyüyeceklerini söylerken, kamu bankaları Ziraat ve Halk Bankası’da ülkede şube açmanın planlarını yapıyor. Türkiye Bankalar Birliği toplantısında karşılaştığımız Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aydın da “Balkanlarda büyük potansiyel görüyoruz. Büyümek istediğimiz ülkeler arasında Kosova da yer alıyor” diyerek bu coğrafyaya verdikleri önemi bir kez daha gösterdi.
Yunan tahvilleri yüzünden tarihinin en büyük zararını açıklayan Fransız Credit Agricole, Türkiye operasyonu Calyon Bank’ı satma kararı aldı. Güney Afrikalı Standard Bank’ın Fransız yatırım bankasıyla yakından ilgilendiği öğrenildi.Bankacılık sektörü 2012’ye el değiştirme ve satınalma haberleriyle başladı. Önce Yunanlı Eurobank EFG, Türkiye’deki iştiraki olan Eurobank Tekfen’i Kuveytli Burgan Bank’a sattı. Hemen ardından Yunanistan kriziyle sarsılan ve sadece son çeyrekte 3.1 milyar euro zarar açıklayan Fransız Credit Agricole’ün Türkiye birimi Calyon Bank’ı satmak için harekete geçti.Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yakın kaynaklardan edinilen bilgilere göre Fransızlar, satış için harekete geçti. Bankayla Güney Afrikalı Standard Bank’ın yakından ilgilendiği öğrenildi. Fransa’nın üçüncü büyük bankası olan Credit Agricole, 1990 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Tek şubesiyle sadece yatırım bankacılığı alanında hizmet veren banka, uzun yıllardır Türkiye’de olmasına karşın bir türlü beklenen büyümeyi gerçekleştiremedi. Kurumsal ve ticari finansman ile Hazine işlemleri yaparak kazanç elde eden Credit Agricole, Türk bankacılık liginde 74 milyon liralık aktifiyle 41. sırada yer alıyor.Dünyanın önde gelen bankalarından birisi olmasına karşın Türkiye’ye yatırım yapma konusunda çekimser davranan Fransız bankası bu yüzden Ankara’daki ekonomi bürokrasisi tarafından zaman zaman eleştiriliyordu. Credit Agricole yatırım bankacılığı birimlerini bir bir kapatıyorCredit Agricole, Yunanistan’ı iflasın eşiğine getiren ‘Borç Krizi’nden en fazla etkilenen bankalardan birisi oldu. Yunanistan’ın en büyük bankalarından birisi olan Emporiki Bank’ın da sahibi olan Fransızlar, Yunan devlet tahvillerine fazla yatırım yapınca krizden ciddi anlamda etkilendiler. Yunanistan yüzünden sadece bu yıl borç yapılandırması ve ekonomik sorunlar nedeniyle toplam 1.1 milyar euro zarar açıkladı. Kayıplarını telafi etmek için her yolu deneyen Fransızlar, bu yıl dünya genelindeki 21 yatırım bankacılığı birimini kapatmaya hazırlanıyor. Türkiye’deki satış kararının da bu kapsamda alındığını söyleyen bankacılık kaynakları, “ Satışa çıkarılan birimlerden çok azına yatırımcılar ilgi gösterdi. İlgi duyulan birimlerden birisinin de Credit Agricole Türkiye olması ülke açısından son derece önemli. Zira bu durum ülkeye duyulan güvenin bir göstergesi” yorumunu yaptı.
TMSF, halen kurumda müşavir olarak görev yapan bir dönemin kudretli bürokratı Fethi Çalık’a 2.7 milyon liralık ödeme emri gönderdi. Gerekçe ise deniz araçlarının satışında Celal Sadıkoğlu’na yüksek komisyon ödenmesi...Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) koridorlarında bir süredir bir dönemin kudretli bürokratı Fethi Çalık hakkında açılan davalar konuşuluyor. Çalık, işadamı Celal Sadıkoğlu’nun aracılık ettiği yat satışlarında piyasa koşullarının üzerinde komisyon ödenmesi ve bu yolla kamunun zarara uğratılmasıyla ilgili soruşturmalar kapsamında yargılanıyor. Çalık asıl şoku ise geçtiğimiz hafta yaşadı. Çalıştığı kurum yani TMSF, yat satışlarında kamu zararına neden olduğu gerekçesiyle Çalık’a 2.7 milyon liralık ödeme emri gönderdi. Edinilen bilgilere göre ödeme emrinin gerekçesi ise Cem Uzan’a ait yatların satışında Celal Sadıkoğlu’na yüksek komisyon ödenmesi ve açıktan ödeme yapılması... Çalık ve bazı yöneticileriyle ilgili yargı sürecini başlatan yani düğmeye basan ilk kişi Halis Toprak oldu. Fon tarafından el konulan varlıklarının bedelinin altında satıldığını öne süren Toprak, hakkını aramak için gerçek anlamda bir hukuk savaşı başlattı. Toprak, bu süreçte Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun (BTK) da kapısını da çalmayı ihmal etmedi. İşadamının gündeme getirdiği iddiaları inceleyen BTK müfettişleri ‘görev kusuru’ olduğunu tespit ederek ‘gereğinin yapılması için’ dosyayı TMSF yönetimine iletti. TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, gelen rapor üzerine TMSF Denetim Daire Başkanlığı müfettişlerini kapsamlı bir inceleme yapmakla görevlendirdi. Denetçileri ‘Sonuna kadar gidin’ diyerek cesaretlendiren Gül, birçok usulsüzlüğün ortaya çıkmasını sağladı. TMSF müfettişleri yaptıkları incelemeler sonrasında sorumlular hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Yapılan suçlamaları şöyle özetlemek mümkün: Batık bankalardan devlete geçen yatların satışı sırasında Celal Sadıkoğlu’nun sahibi olduğu Levent Yatçılık’a açıktan ödeme yapıldı. Piyasa koşullarının üzerinde komisyonlar ödenerek kamu zarara uğratıldı. Buna izin veren TMSF yöneticileri de ‘görevi kötüye’ kullandı. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davalar daha çok sürprize gebe. Bakalım daha neler yaşanacak...*****Yunan ve İtalyanlar, Garanti’ye banka satmak için sıraya girdi!Dünya devlerinin zor günler geçirdiği bir ortamda Türk bankaları başarılı performanslarıyla parmak ısırtıyor. Bu başarı öykülerinden birisi de Garanti Bankası’na ait. Garanti, Romen ekonomisinin ancak yüzde 1.5 büyüyebildiği bir ortamda yüzde 10 büyüyerek bankacılık liginde yedi basamak birden yükseldi ve 17. sıraya yerleşti. Bankanın toplam aktifleri 1.7 milyar euroya ulaşırken, şube sayısı da 77’ye ulaştı. Romen bankacılık sisteminin toplam bilanço büyüklüğü 90 milyar euro. Sektörün yüzde 85’i yabancıların elinde. 41 bankanın faaliyet gösterdiği ülkede Yunanlılar, Avusturyalılar, Fransızlar ve İtalyanlar bankacılık sektörünün ana oyuncuları. Yabancı bankaların çok önemli bir bölümünün Avrupa merkezli olması küresel ekonomik krizin ülkede daha fazla hissedilmesine neden oldu. Avrupa merkezli yabancı bankalar kaynağa ihtiyaç duyan Romen ekonomisini desteklemek yerine kendi canlarını kurtarmanın derdine düşünce büyük ve orta ölçekli şirketlere verdikleri kredileri ciddi anlamda azalttı. Bu olumsuz tabloyu kendisi için büyük bir fırsat olarak gören Garanti Bankası herkesin frene bastığı bir ortamda biraz gaza basınca sıralamada bir anda yedi basamak birden yükseldi. Banka sadece pazar payını arttırmakla kalmadı aynı zamanda KOBİ bankacılığı alanında da önemli bir oyuncu haline geldi. Garanti’nin elde ettiği bu başarı yabancıların da dikkatinden kaçmadı. Öğrendiğimize göre bazı Yunan, İtalyan ve Avusturya bankalarının yöneticileri Romanya’daki bankalarını satmak için Garanti yönetiminin kapısını çaldı. Gelişmelerle ilgili detaylı bilgi almak için Genel Müdür Ergun Özen’i aradık. Özen, “Romanya’daki performansımızdan memnunum” dedi ve ekledi: “Evet, görüşme talepleri geliyor ama bu konuda henüz bir karar almadık. Uygun koşullar oluştursa fırsatları değerlendirebiliriz.”
Enerji Bakanlığı, yeni keşfedilen kömür sahalarını elektrik üretmek isteyen yerli ve yabancı yatırımcılara açmaya hazırlanıyor. 17 milyar dolarlık bu dev projeye özellikle Çin’den büyük ilgi var... 2011 enerji sektörü açısından rekorlar yılı oldu. 27 Aralık’ta doğalgaz tüketimi 172 milyon metreküplük kullanım ile rekor kırdı. Ağustos ayında ise elektrik tüketimi 36 bin 122 megawatt ile tüm zamanların rekoruna imza attı. Bu veriler 2012’nin de ‘enerjik’ bir yıl olacağının ilk sinyalleriydi. Dolayısıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve kurmaylarının bu yılki ajandası önceki yıllara nazaran çok daha yoğun. Ajandanın ana gündem maddesini ise elektrik üretimi oluşturuyor. Elektrik üretiminde doğalgazın ciddi bir ağırlığı var. Bugün üretilen elektriğin yüzde 45 ’i doğalgazdan elde ediliyor. Geriye kalan 25 ’i hidrodan, 24’ü kömürden, kalan bölümü de yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanıyor. Ülkemizde doğalgaz olmadığı için gazın tamamına yakını yurtdışından ithal ediliyor. Bu da cari açık ve arz güvenliği başta olmak üzere bir dizi sorunu beraberinde getiriyor. Sorunlara kalıcı çözümler arayan Bakanlık, çareyi ‘kara elmas’ yani kömürde buldu. Maden Tetkik Arama (MTA) son 10 yılda 5 milyar ton yeni kömür rezervi keşfetti. Konya Karapınar, Afşin Elbistan ve Trakya ’daki yeni sahaların kömür kalitesi uzmanların yüzünü güldürdü. Yüksek kalitedeki bu rezervlerin süratle ekonomiye kazandırılması için Enerji Bakanlığı bürokratları bir süredir sessiz sedasız çalışmalar yürütüyordu.Edindiğimiz bilgilere göre, kömür konusundaki çalışmalarda artık son aşamaya gelindi. Bu yıl kömür sahalarının özel sektöre açılması konusunda çok önemli adımlar atılacak. Hazırlanan yol haritasına göre MTA ’ya ait bu sahalar önce Elektrik Üretim A.Ş ’ye (EÜAŞ) devredilecek. Hemen ardından da özel sektörün kullanımına açılacak. Bakanlık bürokratlarının hazırladığı projeksiyonlara göre kömür sahalarına toplam 17 bin MW (Mevcut kapasitenin üçte biri kadar) elektrik üretebilecek tesisler kurulacak. Toplam maliyeti 17 milyar dolar olan bu devasa projenin taliplileri ise yabancı enerji devleri.Bir yabancı bankanın üst düzey yetkilisi, “Özellikle Çinliler ve Ruslar termik santral projelerini yakından izliyorlar. Yine Suudi Arabistan ve Abu Dhabi bölgesinden de ciddi yatırımcılar var ” bilgisini verdi. Bu anlamda görülen o ki, 2012 yılı kömürde önemli gelişmelerin olacağı bir yıl olacak...*** Ziraat’ten tarihi ihraç Kamu devi Ziraat, geçtiğimiz Ekim ayında Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) 4 milyar liraya kadar tahvil/banka bonosu ihraç etmek için başvurmuştu. Tahvil ihracı bankanın 150 yıllık tarihinde bir ilk olacak. Zira daha önce finansman ihtiyacını yüksek getirili Hazine kâğıtlarıyla sağlayan banka bugüne kadar hiç tahvil ihraç etmeye gerek duymamıştı. Bu açıdan bakıldığında yakın dönemde gerçekleşecek tahvil ihracının ‘tarihi’ önem taşıdığına işaret eden bir banka yöneticisi, “Tarihi kâr açıklama dönemi artık bitti. Bu yüzden bankanın özkaynaklarını güçlendirmek ve uzun vadeli finansman sağlamak için yakında 750 milyon liralık bir banka bonosu ihraç edeceğiz. İhraca halkımız ve yatırımcılardan büyük ilgi bekliyoruz” diye konuştu.*** Azerbaycan gaza geldi Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) Türkiye Başkanı Kenan Yavuz, Azerbaycan’dan Türkiye’ye gaz akışında yaşanan sorunun aşıldığını ve Türkiye’ye şu an kontratın üzerinde bir gaz sevkiyatının söz konusu olduğunu bildirdi.Kenan Yavuz, Azerbaycan’da son 110 yılın en ağır kış şartlarının yaşandığını, aşırı soğuk nedeniyle Hazar Denizi’nin 400 metreye kadar olan kıyı şeridinin donduğunu, bunun doğalgaz kuyularında da arızalara neden olduğunu belirtti.Türkiye’ye gaz verilememesine neden olan arızanın zorlu bir çalışmayla giderildiğini ve boru hattına 9 Şubat Perşembe günü itibarıyla tekrar gaz verilmeye başlandığını kaydeden Kenan Yavuz, şunları söyledi: “Hazar Denizi’nin donmasından kaynaklanan teknik sorun çözüldü, Azerbaycan’dan günlük 16 milyon metreküp gaz hatta veriliyor. Türkiye ile olan kontrata göre günlük 12 milyon metreküp gaz verilmesi gerekiyor; şu anda kontratın üzerinde gaz sevkıyatı yapılıyor. Hattın maksimum taşıma kapasitesi günlük 18 milyon metreküp. Hattaki basınç yükseldikçe bu seviyeye kadar çıkılması planlanıyor.”Yavuz, yaşanan teknik sorunun Azerbaycan’da da sorunlara neden olduğunu, ülkenin bazı bölgelerinde konutlara gaz verilemediğine de işaret ederek, sorunun Türkiye’de ise konut ısınmasında problem yaşanmadan sorunun çözülmüş olduğunu sözlerine ekledi.*** SPK’yı polis bastı! Yeni Sermaye Piyasası Kanunu (SPK) için geri sayım başladı. SPK Başkanı Vedat Akgiray, taslakla ilgili çalışmaların tamamlandığını ve yeni kanunun bu yıl içinde yürürlüğe gireceğini açıkladı. Yeni kanunda manüpilasyon ilk kez suç olarak tanımlanıyor. Manipülasyon yapanların 3 ila 6 yıl arasında hapis cezası almasının önü açılıyor. Ayrıca idari para cezalarının miktarı ciddi anlamda arttırılıyor. İşte yeni düzenlemeler hakkında kapsamlı bilgi almak ve manipülasyonla etkin mücadele etmek isteyen İstanbul Emniyeti iki hafta önce SPK yetkilileri ile biraraya geldi. Polisler iki gün boyunca oldukça kapsamlı bir eğitim aldı. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli 25 kişilik ‘özel tim’ borsa suçları, manipülasyon süreçleri ve teknik işlemler hakkında bilgilendirildi. Talebin İstanbul Emniyetinden geldiğini belirterten SPK yetkilileri, “Oldukça yararlı geçti” bilgisini vermekle yetindi.
İş Bankası, uzun yıllardır liderliği kimseye kaptırmayan Ziraat Bankası’nı geride bırakarak bankacılık liginin yeni şampiyonu oldu. Geçen yıl yüzde 22 büyüyen İş Bankası, 162 milyar liraya ulaşan aktif büyüklüğü ile zirveye ulaştı. Kamu devi Ziraat ise yeniden yapılanma sürecini tamamlayarak şampiyonluğu geri almanın hesaplarını yapıyor...Türkiye İş Bankası bankacılık liginin yeni lideri oldu. Banka kılpayı farkla kamu devi Ziraat’i geride bırakarak 161,7 milyar lira aktif büyüklük ile Türk bankacılık liginde zirveye yerleşti. Bankacılık sektöründe çok uzun bir aradan sonra zirve kamu bankalarından bir özel bankaya geçerken, İş Bankası bu başarıya imza atan ilk ve tek banka olarak kayıtlara geçti. 5 banka 100 milyar lirayı aştıVatan’ın BDDK’ya yakın kaynaklardan edindiği bilgiye göre 2011 sonu itibarıyla 1.2 trilyon liralık aktif büyüklüğe erişen Türk bankacılık sektöründe beş banka 100 milyar lira bandını geçerek ‘devler ligini’ oluşturdu.İş Bankası bilançosunu bir önceki yıla göre yüzde 22 büyüterek 161 milyar 749 milyon lira ile birincilik koltuğuna otururken, Ziraat Bankası 160 milyar 681 milyon liralık aktif büyüklük ile ikinci oldu. Ziraat Bankası’nı 146 milyar 642 milyon ile Garanti izlerken, Akbank 133 milyar 551 milyon lira ile dördüncü oldu.Koç Grubu’nun sahibi olduğu Yapı Kredi Bankası ilk beş banka arasında bilançosunu en fazla büyüten banka oldu. Yapı Kredi aktif büyüklüğünü bir önceki yıla göre yüzde 27 büyüterek 108 milyar 114 milyon liraya ulaştı. En büyük beş bankanın toplam bilanço büyüklüğü 711 milyar liraya ulaşırken, bu beş bankanın toplam sektör payları da yüzde 59 olarak gerçekleşti.Halk ve Vakıflar zirveye yaklaşıyorBilanço büyüklüğü açısından ‘devler ligine’ en yakın adaylar Halk Bank ve Vakıflar Bankası. Halk bank 2010 sonunda 73,9 milyar olan aktif büyüklüğünü 91,4 milyara yükselterek bankacılık liginde bir basamak yükseldi ve altıncı sıraya yerleşti. Bir diğer kamu bankası Vakıflar Bankası ise aktif büyüklüğünü yüzde 23 büyüterek 89,4 milyar liraya çıkardı. Sıralamada Finansbank sekizinci sırada yer alırken, bu bankayı TEB ve Denizbank izledi. İlk 10 bankanın toplam büyüklüğü 1 trilyon liraya dayanırken, pazar payları ise yüzde 83’e dayandı. Mevduat ve katılım bankalarının kasalarındaki toplam mevduat tutarı ise 695 milyar liraya ulaştı.