Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) banka, noter ve emniyet kanalıyla elde ettiği bilgiler İstanbul’da 5 bin ‘kayıtdışı galerici’ olduğunu ortaya çıkardı. İkinci el araç alıp-satan, büyük çoğunluğu öğretmen, asker ve polis olan bu kişilere toplam 500 milyon liralık vergi cezası tebliğ edilecek.
Maliye Bakanlığı’nın kayıtdışı ekonomiyle mücadele stratejisi birçok kara deliğin ortaya çıkmasını sağladı. Gelen ihbarlar üzerine gerçek kişilerin gerçekleştirdiği otomobil satışlarını mercek altına alan Maliye son derece çarpıcı bilgilere ulaştı.
Yılda 5 ve daha fazla araç alım-satımı gerçekleştiren kişilerin listesini çıkaran uzmanlar, 2010-2011 döneminde bu kapsama giren 5 bin kişi olduğunu tespit etti.
500 milyon liralık kayıp var
Maliye Bakanlığına yakın kaynaklardan edinilen bilgilere göre ikinci el oto alım-satımı gerçekleştiren bu kişiler İstanbul Vergi Dairesi’ne bağlı uzmanlar tarafından hazırlanacak inceleme raporlarının ardından ifade vermek için vergi dairelerine davet edilecek. Sporcu, sanatçı veya işadamı gibi keyfi nedenlerle araç alıp-satanlardan ziyade artık bu işin ticarete döken kişilerin tespitinin ardından bu kişilere ‘kayıdışı satış geliri’ nedeniyle vergi cezası tebliğ edilecek.
Maliye uzmanlarının burada kullandıkları hesaplama yöntemi oldukça basit. 5 bin kişinin yılda ortalama 5 otomobil satışı gerçekleştirdiği düşünüldüğünde yıllık bazda 25 bin araçlık bir işlem hacmi ortaya çıkıyor.
Bu araçların ortalama satış fiyatının 20 bin lira olduğu varsayıldığında ortada 500 milyon liralık bir vergi kaybı olduğu görülüyor. Genelde emekli öğretmen, polis ve askerlerden oluşan ‘kayıtdışı galericilerden’ bu paranın tamamının tahsil edilmesi çok mümkün olmayacağı için usul gereği Maliye Bakanlığı bu kişilerle uzlaşmaya gidecek. Yasalar gereği ceza yüzde 80’lere varan oranlarda cezai indirime gidilse bile devletin kasasına bu sürecin sonunda en az 100 milyon liranın gireceğini söylemek mümkün.
Elektrik üretim özelleştirmeleri için geri sayım başladı
Enerjide özelleştirme maratonu sonbaharda yeniden başlıyor. Özelleştirme İdaresi (ÖİB) Başkanı Ahmet Aksu ve ekibi Avrupa’nın en büyük elektrik üretim özelleştirmesi için düğmeye bastı. 16 bin megawat gücündeki elektrik üretim özelleştirmesine bu sefer Habitabat yerineTunçbilek ve Soma ile başlanması bekleniyor. Devletin yaklaşık 20 milyar dolar gelir beklediği özelleştirme sürecine yerli ve yabancı grupların büyük ilgi gösterdiği ifade ediliyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir enerji analisti, “Elektrik dağıtım ihalelerini kazanan Cengiz, Limak, Çalık, Yıldızlar, Aksa gibi grupların bu süreçte aktif rol almasını bekliyoruz” dedi ve ekledi: “Yabancı gruplarla yerli yatırımcıların birlikte kuracakları konsorsiyumların şansı çok daha yüksek olacaktır.”
ÖİB geçen yıl elektrik üretiminin özelleştirilmesi için düğmeye basmış ve Hamitabat elektrik üretim santrali ile ilk start verilmişti. Ancak santrale sadece 1 talipli çıkınca ihale iptal edilmişti. Üretim özelleştirmelerinde öncelikle 4 termik üretim tesisi portföy gruplarından ayrı olarak 13 termik ve 28 hidroelektrik santral ise 9 portföye bölünerek özelleştirilecek. Özelleştirilecek tesislerin toplamı EÜAŞ kurulu gücünün yüzde 68’ini, Türkiye’deki kurulu gücün ise yüzde 39’unu oluşturuyor. Üretim tesislerinin özelleştirilmesine öncelikle 4 adet termik santral ile başlanacak.
Radyonun kapanması Suriye’ye fırsat verdi
Türkiye ile Suriye arasındaki politik gerilim her geçen gün artıyor. Beşar Esad yönetiminin geçen yıl patlak veren halk ayaklanmasını kanla bastırması ve Ankara’nın buna yüksek sesle karşı çıkmasıyla yükselen politik tansiyon son 6 aydır örtülü bir savaşa dönüşmüş durumda. Ankara’yı rejim karşıtı ‘Özgür Suriye Ordusu’nu eğitmek ve silahlandırmakla suçlayan Şam yönetimi, buna terör örgütü PKK’ya aktif destek vererek karşılık veriyor. Esad rejiminin hamleleri bununla da sınırlı değil elbette. Suriye gizli servisi El Muhaberat başta Hatay olmak üzere belirli şehirlerde Alevi ve Nusayri vatandaşları provoke etmeye yönelik psikolojik operasyonlar gerçekleştirmek için çalışmalar yürütüyor.
Kanlı rejimin propaganda savaşında kullandığı en güçlü enstrümanlardan birisi de radyolar. Devlet radyosu kanalıyla Türkiye’de yaşayan Alevi ve Nusayri vatandaşları yönlendirmeye çalışan Suriye yönetimi bu çalışmalarında çok da zorlanmıyor. Çünkü 1996’da Suriye’nin propaganda faaliyetlerini engellemek için kurulan TRT Hatay Radyosu tam 4 yıldır kapalı. Hatırlanacağı üzere TRT yönetimi operasyonel açıdan verimsiz olduğu gerekçesiyle TRT Hatay Radyosu’nun yayınlarını 2008’de durdurmuştu. Radyonun kapatılmasını o dönemde birçok siyasi gözlemci Ankara ile Şam arasında esen ‘Bahar Havası’na bağlamış ve olumlu karşılamıştı. Ancak bugün gelinen noktada Ortadoğu’yu etkisi altına alan ‘Arap Baharı’ Tv ve radyo yayıncılığını hiç olmadığı kadar önemli hale getirmiş durumda. Acaba ortaya çıkan yeni politik tablo TRT Hatay Radyosu’nun yeniden yayına başlamasını sağlar mı? Bunu hep birlikte bekleyip göreceğiz...