Çocuk ve “seyahat” kelimeleri çoğu anne için yan yana anılması zor bir ikilidir. Aman hastalanır mı? Hasta olursa yabancı bir yerde nasıl tedavi ederim? Ne yer ne içer? Gittiğimiz yerde ya mikrop kaparsa gibi acı dolu sorular uzar gider. Ben çocuğumu kapıp gittiğim her seyahatte sosyal medyada fotoğraflarımı paylaşmaya ve beni takip eden annelere biraz cesaret vermeye çalışıyorum. Genelde buna benzer sorularla karşılaşıyorum ve tek tek yanıtlamaya çalışıyorum, “Biz
1 yaşındayken Tayland’da bir adada gelgitten dolayı tekne kalkmayıp adaya süt gelmeyince aynı besin değerlerinden gıdalarla ve sıvılarla idare ettik, hindistan cevizi suyu içtik bolca...” gibi ya da hasta olursa gibi baştan problemli cümleleri aklıma sokmadan ama tabii ki yanımıza ilaçlarımızı alarak çıkıyoruz yola. Gerçi Sare bugüne kadar antibiyotik falan kullanmadı bağışıklık sistemi çok güçlü, sürekli hastalanan çocuklardan değil. “Gittiğimiz yerlerde mikrop kapabilir ama biz gözümüzü üzerinden ayırmıyoruz ve yöresel yemeklerden mümkün mertebe uzak tutuyoruz...” gibi cevaplarla bu konuda soru soranları tatmin etmeye çalışıyorum. Benim çocuğumla ilgili tek felsefem “Eğer içi boş korku bizi tecrübe edeceğimiz hatıralardan uzaklaştıracaksa, biz daha çok üzerine gidelim, çünkü çocuklar yedikleri kadar, tecrübe ettikleriyle de daha sağlam bireyler oluyorlar.” İşte böyle böyle geçtik 2 yaşı, 3’üncü yaşa doğru tam gaz devam ediyoruz. Bu hafta yazımı Maldivler’den Fihalhohi Adası’ndan yazıyorum. Siz de benim gibi düşünenlerdenseniz çocuklu hayatı eziyet gibi omuzda bir yük olarak değil keyifle yaşıyorsanız Özgür Anneler Kulübü’ne hoş geldiniz...
Buraya gelmek için atlattığımız badireler
Uçak biletlerimizi aldık, otelimizi ayırttık, bizi kalacağımız adaya götürecek teknemiz de tamam, artık evde tatil hazırlığı başlayabilir dedik ve Sare hanım iki gün boyunca evde mayosuyla takılmaya başladı. Tatil dediğin uçağa bindiğinde değil öncesinde evde başlar. Biz gideceğimiz yerle ilgili videolar izleriz, ben bloglardan yorumlara bakarım ve sonunda kendimizi öyle bir gaza getiriyoruz ki bedenimiz evde ruhumuz adada astral bir seyehatte birkaç gün takılıyoruz. Havaalanına gelip fazla kapasiteden bilet sattığı için bizi saatlerce bekletip uçağa almayan THY de olmasa her şey tamam olacaktı ama neyse trajik hikayemiz ikinci seyahatle mutlu sona ulaştı sonunda. Male Havaalanı’na direkt uçarak gelmek şahane, 3 sene önce Dubai aktarmalı geldiğimde 13-14 saate yakın süren yolculuk THY ile 7 saatle tamamlanıyor. Havayolumuzun iyi yönleri de yok değil. Male Havaalanı’na indiğimizde bizi bir sürat teknesi karşılıyor istikamet Maafushi Adası...
Fihalhohi bir cennet
Bembeyaz kumlar ve masmavi deniz beni burada yıllarca yaşatabilir, başka hiçbir beklentim olmaz kızımla takılıp gideriz. Denizin önünde bir odaya sabah ve akşam yemekleri de dahil olmak üzere Antalya’daki çoğu beş yıldızlı otelden daha makul bir para ödüyoruz. Öyle aman aman beş yıldız konforu ya da biz Türklerin servis kalitesini falan beklemiyorsanız, gittiğiniz yerin doğası ve yatağınızın temizliğiyse tek ihtiyacınız, burası sizi tatmin edecektir. Tek sosyal faaliyet olarak, isterseniz dalışa çıkabiliyorsunuz, Cape Town’da kafeste çığlık çığlığa büyük beyaz köpek balığıyla dalmış olan ben, hayatta bu teklife sıcak bakmam. Maldivler “zararsız” ve “zararlı” köpek balıklarının bolca bulunduğu bir yer. Zararlılar kıyılara yaklaşmıyor fakat zararsızları özellikle geceleri, ışığın olduğu iskelelerde rahatlıkla görebiliyorsunuz. Gündüzleri sular çok sığ olduğu için yüzen insanlara pek yaklaşmıyorlar, ama resiflerde dalarken onları görme olasılığınız bir hayli yüksek.
Şeriat mı dedin?
Maafushi adasına vardığımızda bizi karşılayan otel görevlisi İbrahim otelimize götürürken yarım İngilizce’siyle bir şeyler anlatıyor. Pek oralı olmuyorum şahane bir deniz ve hemen önünde bir pansiyonumuz var, yemekler de güzelse daha ne isteriz ki? Odamız tertemiz, peşinen bir haftalık seyahatin, artı vergilerin artı yatak vergilerinin artı garsonların servis ücretinin ve daha bir sürü artıyla gelen hesabı ödüyorum hâlâ heyecanımızdan bir şey eksilmiyor. Hemen üzerimizi çıkarıp denize atlamak istiyoruz, fakat İbrahim adada denize yalnızca bir plajdan girebileceğimizi o plajın da
10 dakika yürüme mesafesinde olduğunu söylüyor. Nasıl yahu ben önümdeki bu suya balıklama dalamayacak mıyım şu an? Hayır çünkü Maldivler şeriatla yönetilen bir ülke ve bu adada bu kurallar çok sert.
“Şortun bile yasak olduğu ada”
Maldivlerin diğer adalarında eğer işletme resort ise yani ada sadece bir işletmeye ait tesis ise içki, sigara içmek, bikini ile dolaşmaya ve adanın her yerinden denize girmeye hakkınız var, devlet izin veriyor. Ama bizim Maafushi adası gibi içinde birkaç pansiyon barındıran bir adaysanız bunların hiçbirini yapamıyorsunuz. “Yanlış anlamadım değil mi, sigara da içemiyorum” diye soruyorum ‘’Hayır içemiyorsunuz yasak, ama küçük hanım plaja kadar bikiniyle yürüyebilir“ diyor İbrahim. “Eksik olmayın” deyip ufaktan tüyme planlarına başlıyorum. Hadi plajdan otele şortum tişörtümle yürürüm gerçi şort da yasakmış. Ama tatil tanımımın içinde akşam üzeri birası, sabah kahvesi yanı sigarası gibi ritüeller önemli yer tutuyor. İlk günü en kapalı kıyafetlerimiz ve kan ter içinde yürüyerek geldiğimiz plajda geçirdikten sonra İbrahim’e bu seyahat için ne kadar uğraştığımı anlatıyorum, iki kere havaalanı ve haftalarca süren biletimi geri alma hikayem bize acımasını sağlıyor. E tabii, biraz da gözlerimi uzaklara dikip Sare ile mahzun mahzun bakışımızın payı da var. Sonunda bize sürat teknesiyle ulaşımı olan ve bütçemize uygun tek resort olan Fihalhohi’naya tekne ve oda ayarlıyor ve paramızın bir kısmını da geri veriyor. İşte gerçek seyahat burada başlıyor.
Çocukla seyahatin püf noktaları
- Çocuğunuzun geleceğini şekillendirmek için yapacağınız en önemli şey onun iki gözünün gördüğü hayatın renkliliği, çeşitliliğidir. Odasına kapalı bir hayat o çocuğu evet mikroplardan korur ama bağışıklık sistemini de hayat görüşünü de zayıflatır. Siz ona gücünüzün yettiğince renkli bir hayat yaşatın varsın kendi başına kazanmayı öğrensin.
- Sütünü asla şansa bırakmayın, artık uzun ömürlü organik sütler ülkemizde bolca mevcut, gittiğiniz yerde ne olur ne olmaz tecrübeyle sabit sonra hindistancevizi suyuna talim edersiniz...
- Yazlık mekanlara kene, sivrisinek ve çeşitli haşerat için mutlaka sprey alın, şapka önemli, bir iki tişörtle yıkayıp yıkayıp idare ediliyor nasılsa...
- Uçakta kalkarken ve inerken burnuna damlatmak için, kullan at serumlardan alın hayat kurtarıyor...
- Özellikle uzun uçuşlarda mutlaka havayoluna çocukla uçtuğunuzu bildirin ki size ona göre yemek ayarlasınlar...
- Otobüs molaları için çantaya yaz bile olsa ince bir pike alın...
- Yerel yemeklere dikkat edin. Tropik kaçışlar yapmışsanız mutlaka yöresel meyvelerden yedirin, iyice yıkayın elinizde su şişesiyle dolaşın.
- Yanınıza oyuncak alacaksınız diye bavulu taşınmaz hale getirmeyin, onlar için bulunduğunuz yerdeki her şey oyuncağa dönüşebilir.
- Yanınıza çocuk için temiz çarşaf ve yastık kılıfı alın.
- Tatillerde onları oyalayacağınız yepyeni bir dünya var, elektronik oyuncaklar iPadler, atariler evde kalsın.
- Yalın ayak dolaşmasına izin verin, yabancılarla sohbet etsin. Etnik köken, din, dil, ırk ayrımları biz küçükken kafamıza ekilen
tohumlar bırakın onların dünyasına bunlar girmesin.
Özgür Anneler Kulübüme hoşgeldiniz!
Haberin Devamı