HABER geçen perşembe benim imzamla VATAN’ın sürmanşetinde yer aldı. Fazlası olmayan, G.Saray Kulübü’ne saygımızdan dolayı hatta eksiği bile yazılan bu haberle ilgili olarak kulüp açıklama yayınladı.. Önce biz ne demişiz o haberde ona bakalım, ardından da açıklamaya bir açıklama da ben yapayım...
“G.Saray, tam 17 yıl sarı-kırmızılı formayı taşıyan ve 100’den fazla milli formayı giyen ilk voleybolcu olan eski kaptanı Değer Eraybar’ın ‘değer’ini öldükten sonra anladı. Kulüp, hastanede unuttuğu kaptanına vefat ettikten sonra sahip çıktı... Bazı G.Saraylılar son Canaydın yönetimine durumu anlatarak, değerimize sahip çıkalım” dediler. Ancak Eraybar’ın kulübe üye olmaması gerekçesiyle kulüpten beklenen destek sağlanmadı. Yerine Canaydın kendi cebinden bazı ufak yardımlarda bulundu. Ailesi hastane masrafları ödenmediği için cenazesini alamadı. Devreye giren voleybol camiası 65 bin YTL’lik hastane faturasını 54 bin YTL’ye indirdi. Eraybar ailesi bunun 33 bin YTL’sini karşıladı. Kalan 21 milyarı da ölümü medyadan öğrenen G.Saray yönetimi güçbela kapattı...”
Bu haber üzerine G.Saray bir açıklama yayınladı. 24 Nisan’da saat 19.13’te. Yani gün biterken haberimi yalanlamaya kalktılar. Ama emin olun en iyi bildikleri işi yaptılar... Yani yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
Açıklamalarında diyorlar ki “...Bu süreç içerisinde kulübümüzün ilgisizliği söz konusu değildir. Asılsız olmasının yanı sıra kaybettiğimiz efsanevi oyuncumuzu ahirette bile taciz edebilecek; üzüntülü ailesini de, yakınlarını da rencide edecek bu haberi kamuoyunun yanlış bilgilenmesini önlemek maksadıyla yalanlıyoruz.”
Aslında sormak lazım, “Kim yalancı?” diye...
Benim elimde yazılı belge var. Merhum Değer Ağabey’in hastane masraflarının G.Saray tarafından ödendiğine dair. Kulüp 21 milyar 472 milyon 14 lirayı Garanti Bankası Çağlayan Şubesi’ne yatırmış. Yatırıldığı tarih 24 Nisan. Yatırıldığı saat 15.56.21...
Yani haberin çıktığı gün, para apar topar yatırılıyor. Ve o nedenle de yalanlama ancak saat 19.13’te yayınlanıyor...Ben haberimi “...Kalan 21 milyarı da ölümü medyadan öğrenen G.Saray yönetimi güçbela kapattı” diye bitirmişim. Şimdi paranın yatırıldığı tarih ve saate bakınca kimin doğru söylediği ortaya çıkmıyor mu?
Bu arada sayın Adnan Polat göreve geldikten sonra başlayan şu açıklama-yalanlama furyasında “Şampiyonluk yolunda bize zarar verilmek isteniyor” sözü kullanılıyor hep. Buna en güzel yanıtı dün Milliyet-Taktik’de sevgili Mehmet (Demirkol) vermiş. Diyor ki, “Allah aşkına söylesenize kim zarar veriyor G.Saray’a? Kendi getirdiği teknik direktörü yollayıp takımı teknik direktörsüz bırakan Adnan Polat mı? İstanbulspor’da başkan olduğu dönemde Petkov krizinin başrolü olan Adnan Sezgin mi? Yoksa son açıklamalarıyla kaptan Hakan Şükür mü?”
Onlar akıllı ya! Biz aptalız sanki... Hadi canım siz de!
Tmok hangi ayıbın içinde?
SAMİ Çölgeçen TMOK (Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi) üyesidir ve 25 yıl hizmet beratı ile 25 yıl gümüş rozeti almıştır...Ve Çölgeçen 3 gün önce istifa etti. Beratı ve rozetini de iade etti. İstifa dilekçesi aslında bir ibret vesikası... Özetle diyor ki: “Alimitu Bekele, Volodymyr Nikolaichuk, Svetlena Sudak, Jeng Zenk, Melek Hu...Bunlar Pekin’de Türkiye’yi temsil edecekler. Ne büyük ayıp, ne büyük acizlik, ne büyük göz boyama. Türkiye Cumhuriyeti’nin spor politikası tüketilmiştir. TMOK bunların olimpiyatlara gitmesine onay vererek sorumlu konuma gelmiştir. Sporda Türkiye’yi Katar Şeyhliği seviyesine indiren bu oluşumu içine sindirebilen TMOK’tan istifamın kabulünü rica ediyorum. Bu ayıbın içinde olmayı reddediyorum.”
Sami Ağabey’in istifası için yorum yapmaya gerek var mı?
Emin Müftüoğlu ve Halil Mutlu
İKİSİ de Türk sporunda ‘direnenlerin’ simgesi oldu. Emin Müftüoğlu ve Halil Mutlu. Olağanüstü sayılabilecek işlere imza attılar. Müftüoğlu, Bisiklet Turu’nu komadan zirveye çıkarttı ve ilk kez bir cumhurbaşkanının, adına düzenlenen tura katılmasını sağladı. Halil Mutlu ise onca darbeye karşın 3 yıllık aradan sonra yine altın madalyaya ulaştı.
Emin’e başkan olduğunda dudak büken bisiklet camiası, şimdi kapısından ayrılmıyor. Halil’i doping sonrası bir kalemde silip atanlar, şimdi madalya-başarı edebiyatı yapıyorlar... Türkiye’de en kolay iş başarılı olanı cezalandırmaktır. Merak ediyorum; Atina’da fırtına gibi esen Türk halteri Pekin’e kaç kişiyle gidecek? Ve “Bisikletin başkanı da teknik direktörü de Konya’dan çıkmalı yoksa protesto ederiz” diyenler şimdi ne yapıyor?