DÜNDEN DEVAM
Türk devletlerinde askeri teşkilat kendisini Hz. Ömer’e değil Hz. Ali’ye bağlar. Bunun sebebi de
Hz. Peygamber’in, Uhud’da canını Peygamber’e siper ederek Zülfikar adlı kılıcıyla onu savunan Hz. Ali için, “Ali’nin üstüne feta (yiğit) yoktur. Zülfikar’ın üstüne de kılıç yoktur” sözüdür
(Taberi, Tarih: 3/27). Abbasi halifesi Nasır Lidinillah’ın (1180-1225), yiğitlik sembolü fütüvvet giysisini, bizzat dönemin büyük mutasavvıflarından Şeyh Abdülcebbar’ın elinden giymesiyle fütüvvet şalvarı kuşanma gelenekleşmiş, birçok emirlere ve devlet adamlarına fütüvvet payesi verilmiştir. Feta yiğit, fütüvvet yiğitlik demektir. Nefsin kötü arzularına karşı direnme, her türlü iyiliği, güzel ahlakı uygulama yolu olduğu için fütüvvet, tasavvufta yüksek bir mertebedir, fetaların yani erlerin yoludur. Bu manada Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberler birer feta kabul edilmiştir. Cenabı Hak, İbrahim Aleyhisselam’a feta unvanını verdiği gibi (Enbiya: 60) puta tapmamak, tek Allah’a kulluk etmek için kavimlerinden kaçıp mağaraya sığınan Ashabı Kehf’e de fityeh
(fetalar) demiştir (Kehf: 10, 13).
Gönüllüler ordusu
Fütüvvet sahibi olan kişi, malını dostlarına verdiği gibi mevkiini dahi verir. Bu konuda derin bilgi için Sülemi’nin tarafımdan yaklaşık 35 yıl önce yayınlanmış olan “Fütüvvet Kitabı”nı okumanızda yarar vardır. Aslında bu cereyanın ribatlarla da ilgisi vardır. Sınır boylarında mücahitler evi olarak yapılan ribatlarda kalanlara murabıt denilir.
Murabitun (murabıtlar) genellikle gönüllülerden oluşurdu. Birçokları belli bir zaman cihat görevini yaptıktan sonra yurtlarına döner, başkaları onların yerini alır, böylece yılda birkaç kez törenle mürettebat değişimi olurdu. Düşman saldırısı karşısında mürettebat, civarda eli silah tutan erkeklerle takviye edilir ve bunlar davul çalınarak toplanırdı. Ribatta hayat, nöbet tutmak, askeri eğitim yapmak ve ibadetle geçerdi. Murabıtlar, saygın bir şeyhin yönetimi altında ibadetlerle şehit olmaya hazırlanırlardı.
Yiğitlik tasavvufta yüksek mertebedir
Haberin Devamı