SORU: Bir yazınızda, “tasavvufun kuruluşunda Abdülkahir Söhreverdi’nin yaşadığı altıncı hicri yüz yıla kadar şeyhi göz önünde hayal etmek gibi bir rabıta uygulamamışlardır” diyorsunuz. Ve hiçbir tarihte bugünkü gibi rabıta yapılmadığını söylüyorsunuz. Sizin Türkçe’ye çevirdiğiniz Ömer Hüdayi Baba Divanı’nında o muhterem zatın bugünkü anlamda rabıta verdiğini yazıyorsunuz. Bu çelişki değil mi? (Bahattin Arazsu)
CEVAP: Siz isterseniz İslâm Tasavvufu adlı eserimde Rabıta konusunu okuyun.
O zaman ne demek istediğim anlaşılır. Yazımda rabıtanın tarihinden söz ettim. Eğer ilk kaynak eserlerde bugünkü anlamda rabıta varsa o zaman ben sözümden döneceğim ve özür dileyeceğim. Ömer Baba’ya sevgim ve saygım büyüktür. Rabıtayı koyan Şah Muhammed Nakşibendi’ye de saygım büyük. Ama onların uygulaması dini bir delil oluşturmaz. Dini delil Kur’ân ve hadistir. Allah’tan başkasından medet umulmaz.
Şah Muhammed Nakşibend Hazretleri, Allah’ta fani olmuş, bireysel benliğini tamamen yitirmiş kâmil mürşidin düşünülmesini, onun haline bürünülmesini öğütler. Onu gözetlemekten maksat da kendini tümden kaybedip onun gibi olmak, hatta o olmaktır. Ama gerçekten Hak’ta fani olmuş ermişler için söylenmiştir bu söz. Ne dini, ne de tasavvufu bilmeyen bir sürü kıyafet şeyhi ortada dolaşıyor. Bunları rabıta etmek şirk değil de nedir? Biz tasavvuf adamı olmaktan çok din uzmanı sayılırız. Kur’ân ne diyorsa o sınırda dururuz. Sözlerimin manasında çelişki yok. Belki ifade tarzında zühulen çelişki de görülebilir fakat gayemiz tevhidi korumaktır. Hatamız varsa Hak’tan af ve mağfiret dileriz.
Önyargılı olmayın
YAZILARIMDA kaynak göstermediğimi, delile dayanmadan fetva verdiğimi söyleyen önyargılı okuruma cevabımdır: Ben yazdıklarımın hepsini Kur’ân ve sünnete dayandırıyorum. Siz ise insanların görüşlerini dinleştiriyorsunuz. Niçin sözlerimi “İslâm âlimleri” dediğin kişilere dayandırayım ki? Din, Kur’ân’dır ve Peygamber sözüdür. Başkalarının sözleri kimseyi bağlamaz. Onlara saygımız var ama onlar da insandır. Görüşleri yanlış da doğru da olabilir. Fıkıh kitaplarına bir bakın, hangi meselede oybirliği var? Her biri başka telden çalmış. Ben size “benim sözlerime inanın, uygulayın” demiyorum ki... Siz bana gerek görmeyebilirsiniz ama bana gerek gören binlerce kişi var.