- Dünden devam
Ölüm, şu görünen bedene özgüdür. İnsanın asıl benliği, bedeni değil, ona canlılık veren ruhudur. Özü topraktan çıkan beden zamanla değişikliğe uğrar; büyür, gelişir, ihtiyarlar ve taşıdığı ruhu kaybedince yine toprağa düşüp çözülür; dağılır, aslı olan toprağa dönüşür. Ama deneylerden geçip olgunlaşmak, güzel eylemler yaparak ruhsal bilgiler ve haller kazanmak için bir süre bedende konuk edilen ruh, ölmez, yaşar. Hak yolunda öldürülenler, eylemlerin en güzelini yapmışlar, her şeyden aziz ve tatlı canlarını, Hak yolunda feda etmişlerdir. Hak yoluna, vatan uğruna can feda eden insanları yüce Allah, manevi derecelerin en yükseğine çıkaracak, cennet bahçelerinde yaşatacak, huzurunda, akla ve hayale gelmeyecek nimetlerle besleyecektir. İnsan dünyada ne kadar mutlu yaşasa yine de acılardan, ıstıraplardan tamamen uzak duramaz. Çünkü dünyanın lezzeti yanında üzüntü ve kederi de vardır. Asıl elemsiz, üzüntüsüz, tasasız yaşam, o ruhsal yaşamdır.
“Onlar müstesnadır”
Allah yolunda şehit olanlar, ruhsal yaşamın en yücesine ererler. O ebedi zevk ve huzur içinde yaşayan insanlara “Ölü” demek doğru değildir. Onlar, ölümün geldiği beden giysisini atmış, katıksız, saf, ölümsüz hayata kavuşmuşlardır. Şehitlik mertebesi, mertebelerin en yücesidir. Peygamberlikten sonra en makbul mertebe, şehitlik mertebesidir. Müminler, şehit olmak için çarpışırlar. Şehitliği arzu ederek çarpışan insanlar yenilmezler. Bu iman, en güçlü silahları dahi yenebilir. Çünkü silahı kullanan insandır.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Allah’ın Elçisi, şehitlerin derecesini şöyle açıklıyor: “Cennete giren hiç kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin dahi olsa, bir daha dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehit müstesnadır. Çünkü o, gördüğü ikram karşısında dünyaya dönüp on kere öldürülmeyi arzu eder” (Buhari, Müslim; et-Targib: 2/311).
Devam edecek
Peygamberlikten sonra en makbul mertebe şehitliktir
Haberin Devamı