‘Dinimiz bilime aykırı değildir’

Haberin Devamı

DÜNDEN DEVAM
Atatürk Türk milletinin dindar olmasını istiyor, laikliği dinsizlik olarak gösterebilecek kişilere fesatçı diyor: “Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı, ilerlemeye engel bir şey ihtiva etmiyor” (Maurice Perno ile yaptığı ropörtaj 11 Şubat 1924, Atatürk’le Konuşmalar, Cumhuriyet Gazetesi eki, s. 111).

Atatürk, İslâm’ın ruhundan uzak kaldıkça Türklerin gerilediğini belirtiyor: “Türkler, gerçek İslâmiyet’ten uzaklaştıkları için kendilerini düşmanlarının esiri yaptı. Gerçek İslâm’ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor” (Sadi Borak, Atatürk ve Din, s. 36-37, Rönesans, Aralık 1991, s. 61).

Atatürk’e göre din, bilime aykırı değildir: “Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçüyle hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, halkın menfaatine uygundur biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslâm’ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı” (Atatürk’ün S.D. II, 1923, s. 127). Atatürk’ün bu sözleri, çağlar önce yaşamış olan İmam Tufi’nin görüşleriyle tıpa tıp örtüşmektedir.

Nübüvvet nedir?

SORU: “Nübüvvet iki türlüdür: Nübüvvet-i teşriiyye, Nübüvvet-i tarifiyye. 12 İmam Nübüvvet-i tarifiyye ile nebidirler.” Bu ifadenin anlamı nedir? (Ali Oktay Cever)

CEVAP: Yazdığınız notta peygamberliğin iki çeşit olduğu belirtiliyor. Biri şeriat getirme peygamberliği, diğeri şeriatın ruhunu anlatma peygamberliği. Şeriatın ruhunu belirtme görevi İslâm alimlerinin ve velilerin görevidir. Ama şeriat getirme peygamberliği bitmiştir.

Bu tanımlama mana itibariyle doğru olsa bile kitap veya sünnette bunun bir kanıtı yoktur. Yani Hz. Peygamber, peygamberliğin iki türlü olduğunu söylememiştir. Ancak Muhyiddin ibn Arabi Hazretleri’nin Fusus’undaki sözlerinden böyle bir anlam çıkar. Niyazi-i Mısri de Hz. Hasan ve Hüseyin için ikinci anlamda peygamberlikten söz etmiştir.

DİĞER YENİ YAZILAR