Binlerce yıllık inanç gelenekleri ve kendine has yemek kültürüyle Çin sizi her yönüyle şaşırtabilecek bir ülke. İşte seyahatiniz için mutlaka görmenizi tavsiye ettiğim yerler.
Kâğıt, barut, pusula, matbaacılık, porselen desem aklınıza ilk neresi gelir, bilmem, ama bu sefer pusulam çok uzakları gösteriyor: Çin. bu geçmişe bağlılıklarından mıdır, bilinmez ama dünyanın geri kalanından oldukça farklı ve başka yerde benzerine rastlayamayacağınız bir seyahat geçirmek için Çin Halk Cumhuriyeti fazlasıyla tatmin edici bir tercih.
Seyahatlerde karşılaşılan temel problemlerden biri, gidilecek ülkenin yemek kültürüdür. Eğer söz konusu Çin gibi çok farklı kültüre sahip bir ülkeyse bu endişeler de fazlasıyla artar. Bu nedenle özellikle belirtmek isterim ki Çin’in çok özel ve geniş bir mutfağı bulunuyor. Ancak çok hassas bir mideniz varsa -iştahınız ne kadar kabarırsa kabarsın- sokak satıcılarını tercih etmemenizi tavsiye ederim.
Kuai zi, yani yemek çubuklarıyla yemek yemeye alışabildiysem de çatal ve bıçağı hâlâ daha konforlu buluyorum. Bir de ekmeksiz doymayanlardansanız kötü bir haberim var: Çin’de ekmek tüketilmiyor. Ama yerine üç öğün pilav bulunuyor ve çok lezzetli bulduğum Çin mantısı ve Çin böreği de iyi bir seçenek. Bunlar dışında Çin’de sizi şaşırtacak pek çok şey var...
Dünya Miras Listesi’ne giren askerler...
M.Ö. 210 yılından beri ilk Çin imparatorunun mezarında sessizce beklerken 1974’te bir tesadüf sonucu, tamamı olmasa da bir bölümü gün yüzüne çıkan Toprak Askerler ya da diğer adıyla Terracota Savaşçıları‘nın her biri, birbirinden farklı 8 bin asker, 520 atıyla birlikte 130 savaş arabası, 150 süvari atından oluştuğu tahmin ediliyor. Xi’an kentinde bulunan ve 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları Listesi’ne alınan bu ordu, mutlaka ziyaret edilmeli.
Asansörlerde dört ve sonu dörtle biten kat butonları bulunmuyor. Çincede “dört” ve “ölüm” sözcüklerinin telaffuzu çok benzer olduğundan uğursuzluk getireceğinden endişe ediyorlar.
Yeryüzü cennetlerinden biri: Hangzhou
Şehir merkezinin birkaç kilometre uzağındaki açık hava parkı, fotoğrafik bir doğa harikası. Bisikletle gölün çevresini gezebilir; parkta bulunan tapınakları, bahçeleri görebilirsiniz. Öğle sonrası ise, gölün batısındaki tepelere çıkıp gün batımında göle yukarıdan bakın.
Gelecekten gelmiş bir şehir: Şanghay
Aslında şehrin ortasından geçen Huangpu Irmağı nedeniyle Şanghay, Pudong (doğu) ve Puxi (batı) olmak üzere iki kısma ayrılmış. Şehrin Pudong kısmında binlerce gökdelen yer alırken Puxi ise çok sayıda tarihi yapıya ve tapınağa ev sahipliği yapıyor.
Tarihi dokusunu koruyan başkent
Pronto Tour’un davetiyle 10 saatlik uçuşun ve 6 saatlik farkın ardından Pekin sayesinde tanışabildiğim Çin’e dair ilk izlenimim, alfabe nedeniyle oldukça kaotikti. Ama bir süre sonra, şaşıracak daha çok şey bulduğum için buna alıştığımı söyleyebilirim.
Pekin, devasa gökdelenlere sahip olsa da tarihî dokusunu koruyan ihtişamlı bir megakent. Şehrin tam ortasındaki 1989’daki kanlı olayların yaşandığı Tiananmen Meydanı, 1417’de “Yasak Şehir”in girişi olarak inşa edilmiş. Yaklaşık 500 yıl boyunca imparatorluğun sarayı olarak kullanılan “Yasak Şehir”, sıradan halkın girmesi yasaklandığı için bu adla anılmaktaymış. UNESCO tarafından dünyada korunmuş en geniş antik ahşap yapılar olarak da tescillenmiş.