Bahar tam da Sicilya’ya gitme zamanı. Yüksek duvarlarla çevrili bahçelerden gelen portakal çiçeklerinin kokusu eşliğinde tarihi sokak aralarında gezinirken “iyi ki buradayım” diyeceksiniz...İtalya’nın yarı özerk bölgesi ve Akdeniz’in en büyük adası olan Sicilya tam da nisan ayında gitmek için ideal bir destinasyon. Portakal ve limon ağaçlarının çiçeklendiği adada müthiş parfüm etkisi altında mest olmuş bir şekilde dolaşıyorsunuz. Adanın en büyük kenti Catania ve kentin merkezi de Duomo.Yani, İtalya’da her kentin merkezinde bulunan en büyük kilisesine Duomo adı veriliyor ve kent merkezi de Duomo’nun etrafında oluşuyor. Catania’da gidebileceğiniz pek çok kafe, mağaza, restoran da bu bölgede bulunuyor zaten. Sicilya ve mafya adı özdeşleştiği için insan bu adaya giderken bambaşka bir atmosferle karşılaşacağını sanabiliyor ama aksine ada tam bir sayfiye yeri, hatta biraz rehavete davet eder gibi...Ben de yolculuğuma Catania’dan başladım ve otelden kentin her zaman kalabalık olan ana caddesine doğru yola çıktım. Sonra bir kahve içmek için pastane-kahve arası bir yere girdim. Yaşlı bir garson ne isteğimi sordu hemen. Espresso iyi giderdi. Ben kahvemi içerken caddedeki insan kalabalığı da iyice arttı. Oturmak için erkendi, gezmek için de epeyce zaman vardı. Kahvemi içip kalktım...Catania hakkında genel bir bilgi vermem gerekirse; 500 bine ulaşan nüfusu ile adanın ikinci büyük şehri. Etna Dağı ve deniz arasında, yani “su ile ateş” arasında yer alıyor. Bu nedenle çok turist alıyor. Günün her saatinde restoranlar, mağazalar, sokaklar dolu. Gezilip görülecek tarihi yapılar, kiliseler, meydanlar var ve bu yapılar sizi gerçekten etkileyecek ama en önemlisi yiyeceğiniz balıklar ve makarnalar mutluluk verecek. Çünkü, günün her saatinde içilen şaraplar, zeytinyağı ve sarımsak sosunda bekletilmiş aperatif zeytinler, köy ekmekleri, devamında seçiminize göre masaya gelen pizza ve makarnalar, masadan kalkarken, “Yaşamak bazen budur” dedirtecek kadar damağınızda tat bırakacak.Catania’dan ve kentin dokusundan söz edersem; Sicilya’nın pek çok kentinde olduğu gibi Catania’da da lav taşları bina yapımında kullanılmış. Bu nedenle de adı siyah şehir olarak biliniyor.Sirakuza’nın güzel adası Ortygia Sicilya’ya gidip, Arşimed’in memleketi ve papirüs diyarı Sirakuza’yı görmeden dönmeyin. Ben de bir günlük bir gezi planlayarak Sirakuza’ya gittim. Sirakuza Sicilya adasının güneydoğusunda kurulmuş bir şehir. 2005 yılında UNESCO Şehrin tümünü ve şehir dışında ama Sirakuza sınırları içinde bulunan “Pantalica Kayalık Mezarlığı”nı da Dünya Mirasları Listesine almış. Sirakuza’ya gidenler bilir. Kente köprülerle ile bağlanan ada Ortygia Sicilya’nın zengin kitlesinin yaşadığı bir yer. Sahip olduğu çok sayıda tarihi eserle sanki bir açık hava müzesi gibi. Ortygia Adası, şehrin iki limanını birbirinden ayırıyor. Adaya köprüden girdikten sonra meydanda Apollo tapınağını göreceksiniz.Etna’ya en yakın Ortaçağ kasabası TaorminaCatania’da kalırken kente yaklaşık bir saat uzaklıktaki Etna Dağı ve oradan da sahil kasabası Taormina’ya gidebilirsiniz. Etna’da araçların beklediği noktada bulunan kafede soluklandıktan sonra Etna’dan sonra yarım saat uzak mesafedeki Taormina’ya da gidin. Ben hayran kaldım. Çok yüksek kayalıklar üzerine kurulu Taormina’dan görünen İonia manzarası olağanüstü. Taormina kasabasına uzanan yol boyunca göreceksiniz ki, yamaçlara kurulu evlerin bahçeleri ayrıca güzel. Tepede olan Taormina kasabası ise daracık bir cadde üzerine kurulu ve birçok küçük sokak arasından birbirine ulaşan evlerden oluşuyor. Cadde üzerindeki restoranlar, atölyeler, dükkanlar muhteşem.Taormina’da görülecek yerler arasında; Yunan tiyatrosu var. Ayrıca Roma Dönemine ait Odeon Tiyatrosu’nun ve bir sarnıcın kalıntıları da bulunuyor. Kent ayrıca Sicilya’nın en çok ilgi çeken merkezlerinden biri. Taormina’da ayrıca, Antik manastır Badia Vecchia, St. Nicola kilisesi, 9 Nisan Meydanı görülecek yerler arasında.
Bundan yaklaşık 4-5 sene önce yakın arkadaşım Ersin Pamuksüzer’in The LifeCo adıyla açtığı detoks merkezine ziyaretimi size yazmıştım. Detoks programlarını, alkali beslenmeyi, sağlıklı yaşam felsefesini. O zamanlar detoks bu kadar popüler ve yaygın değildi. O zamandan beri bu konuda bilinç çok daha yükseldi. Bunda onların da katkısı çok büyük tabii. Bunların zemininde de tabii hep insanları hastalanmadan daha sağlıklı dinç, enerjik&canlı olmalarını sağlamaya yönelik bir içgüdü var. Bu içgüdü ile birlikte daha fazla insana destek olabilmek amaçlı olarak LifeCo Türkiye’de ve dünya çapında büyüyor. Öncelikle Antalya’da Akra Barut (eski Dedeman Lara) otel içinde çok modern ve geniş bir tesis açmışlar. Çok yakında da Thailand ve Dubai şubeleri geliyor. Yıllardır istikararla hizmet veren Bodrum tesislerini yenilemek ve genişletmek amaçlı tadilatta olduğundan ben Antalya tesislerini ziyaret ettim. Tesiste hizmet verilen alanlar;Arınma Programları; her zamanki bildiğimiz master ve yeşil detoksunuzu Antalya’da da yapabilirsiniz.Beslenme Programları; detoks yapmak istemeyip sağlıklı beslenip, sporunu yapıp spasını kullanmak isteyenler için 800 ve 1200 kalorilik yeni alkali çiğ vegan gurme mönüleri oldukça lezzetli ve keyifli. İnsan şaşırıyor gerçekten! Bunun için yurt dışından Donatas adında uzman bir şef getirmişler. Pestolu spaghetti makarna yerine kabaktan yapılıyor mesela. Lazanyadaki hamur dilimleri yerine yine kabak kullanılıyor.SPA15 masaj odaları var. Masajlar süper rahatlatıcı. Hamam alanı hem kadın-erkek karışık hem de sadece kadınlar için ayrı olarak 2 farklı bölge olarak düşünülmüş. Sauna-buhar yanısıra bir de kar çeşmesi var. Bu sıcak uygulamalardan sonra kar-buz’la yıkandığınızda kan dolaşımı hızlanıyor ve işte en güzel cilt yenileme ve gençleşme!YOGAGünde iki kere yoga yapılıyor. Vücudunuzun esnemesi, tıkanıklıkların açılması, ağrılarınızın azalması açısından çok faydalı. Depresif durumlara ve uykusuzluk problemi olanlar için de dolaylı olarak faydalı.Doğal iyileşme terapileriBu anlamda günümüzde en yoğunluklu sorun yaşanan konulara odaklanmışlar. 3 farklı programları var. 1- Diyabet kontrol 2- Enerji ve Bağışıklık 3- Kalp ve Damar Sağlığı... Bunlar günlük yaşam tarzında yapılan yanlışlarla oluşan problemleri çözmeye yönelik uygulamalar. Ve tüm bunlar doktor kontrolünde yapılıyor.Zihinsel ve duygusal arınmaİnsan beden-zihin ve ruhtan oluşur. Bedensel arınma beraberinde duygusal ve ruhsal bir hafiflemeyi de beraberinde getiriyor. Ancak çeşitli terapilerle de destek unutulmamış program içinde. Özellikle nefes ve eft terapileri burada büyük yer tutuyor. Depresyon, bağımlılık, korkular, fobiler, sigara bırakma vb. konularda seanslar yapılıyor.
Varşova’nın eski şehir diye adlandırılan İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılmamış bölümü bir haftasonu gezisi için ideal olur diye düşündüm ve bu hafta oradaydım. Gerçekten de çok etkileyici bir kent ile karşılaştım.Varşova, Vistül (Vistula) Nehri'nin kıyısında kurulmuş bir kent. İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler tarafındandan yıkılıp, yakılmış. Ancak yeniden inşa edilmiş. Kentin içinde bulunan Kale Meydanı (Plac Zamkow) UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.Varşova’da ulaşım çok kolay diye başlayacağım yazıma çünkü kentin neresinde kalırsanız kalın bence gezilip görülmesi gereken yer kesinlikle eski şehir ve oraya otobüsle gitmeniz çok kolay. Ayrıca kent içinde tramvay da oldukça yaygın bir biçimde kullanılıyor. Özellikle belirtmeliyim ki, otobüsle neredeyse her saat eski şehire ulaşmanız mümkün. Kaldığım otelden eski şehire gitmem sadece 15 dakikamı aldı diyebilirim. Otobüs sizi eski şehirin girişinde bıraktıktan sonra gezinize yürüyere devam edeceğiniz için hazırlıklı olun ve ona göre giyinin. Varşova’da geçirdiğim günler boyunca eski şehir benim için fotografik olarak çok önemliydi. Ve eski şehri keşfetmek ayrıca keyif vericiydi. Aslında eski şehir denen bölüm küçük bir alan sayılabilir. Burada bulunan kafeler, onların yakınlarında bulunan seyyar satıcılar ve gezerken saatlerce izlemekten bıkmayacağınız 15. yüzyıldan kalma kiliseler olağanüstü...Ve bana göre eski şehir, bozulmamışlığı ile görülmeye değer. Eski şehirde dolaşırken başınızı nereye kaldırsanız Gotik ve Barok üslupla inşa edilmiş binaları göreceksiniz. Eski şehre ilk kez giden herkesin dikkatini çeken ise doğal olarak, harika mimarisi olan kraliyet konutu, Zamek Krolewski binası oluyor. Benim de öyle oldu. Zamek Krolewski binası İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılmış Ancak 1970’lerin sonlarına doğru Barok stilinde yeniden inşa edilmiş. Ve yine eski şehirde Varşova’nın en eski kilisesi St. John var. Bina 15. Yüzyılda yapılmış ama 1789 yılında büyütülerek katedral haline gelmiş.Varşova’da yemekTüm gün kenti dolaşıp iyi bir akşam yemeği ile günü bitirmeyi kim istemez. Ben de yemek için Stare Miasto’ya gittim. Araç trafiğine kapalı meydanda birbirine güç verircesine dizili binaların altlarında restoranlar var. Küçük restoranların bazılarında çok iyi pizza yapılıyor. Zaten bir akşam serinliğinde şarap ya da biranızı içerken yanında tadacağınız pek çok yemek size iyi gelecektir. Sunumları da hoş ayrıca.Polonya ve akik taşıVarşova’da eski şehrin tarihi dokusu içinde dar sokak aralarında gezerken arada bir karşınıza çıkacak, takı satan küçük dükkanlar olacak. Polonya’da bol bulunan akik taşları ile tasarlanmış takılardan hadiye olarak da alabilirsiniz. Hediye almak için eski şehrin seyyar satıcılarını da unutmayın. Buralardan alacağınız küçük eşyalar bir çok seçeneği barındırıyor. Eğer isterseniz sokak ressamlarının çalışmalarından da uygun fiyata eserler satın alabilirsiniz.Gezilecek görülecek yerlerDünya Kültür Mirası listesinde yer alan Kale Meydanı (Plac Zamkow), savaşın yaptığı yıkımı oldukça iyi belgeleyen Varşova Tarih Müzesi (Muzeum Historyczne), II. Dünya Savaşı sonrasında aslına uygun bir biçimde yeniden yapıldığı Eski Kent Meydanı (Rynek Starego Miasta), Kraliyet Sarayı'nı Lazienki Park'a bağlayan Kral Yolu (Szlak Krolewski), gezilebilecek yerler listesinde başlarda yer alıyorlar.Nasıl gidilir: Setur Tel: 444 0 738 veya0 (850) 210 0 738 www.setur.com.tr
Sömestr tatili başladı. Planlar çoktan yapıldı biliyorum ama hala karar veremediyseniz, Uludağ, Kartalkaya ya da yurt dışında bir tatil seçeneği yerine, aklınıza her zaman gelmeyecek bir kent seçin. Kars tatilcileri bekliyor...Tarihi binaları, Rus mimarisinin etkisindeki sokakları ve caddeleri, oksijeni bol havası ve sakinliği ile mutlaka gidilip görülmesi gereken bir kent Kars. Şimdi bembeyaz bir örtünün altındaki Kars’a gitmek için en iyi zaman. Evet, Ege ve Akdeniz’deki tatil kentleri kadar yakın ve çok fazla otel seçeneği yok ama bu kente yapacağınız geziden oldukça mutlu döneceksiniz.Türkiye’nin kuzeydoğusunda ve Ermenistan’a komşu olan Kars’ın adının anlamı Gürcü dilinde Kapışehri’ymiş. Bu nedenle olmalı, kentte hala pek çok Rus ve Ermeni kökenli vatandaş yaşıyor ve özel günlerinde, dini bayramlarında eski mezarlarını ziyarete geliyorlar. Bugün de yaşayan halkın etnik kökenleri açısından kozmopolit bir yapı sergileyen Kars zaten geçmişte Bagratlı Krallığı ve Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti’ne başkentlik yapmış.GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLERKars Kalesi ve kiliselerTarihi kaynaklara göre, Kars Merkez Kalesi, 1153 yılında yaptırılmış. Sonraki yıllarda pek çok kez yıkılıp yeniden inşa edilmiş ve nihayet, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra 40 yıllık Rus hakimiyetinde tahribatlara uğramış, orijinal özelliğini ve kullanımını yitirmiş. Bu nedenle, pek ihtişamlı bir yapı gibi de durmuyor zaten. Kars Kalesine çok yakın mesafedeki 12 Havari kilisesini de görmeniz gerek. Ayrıca şehir merkezinde bulunan ve 19. Yüzyıl başlarında Ruslar tarafından Baltık mimari tarzında yapılan kiliseyi bugün kuleleri yıkılmış ve yerine iki minare ilave edilmiş olarak göreceksiniz. Cumhuriyetin kuruluşundan önce spor salonu olarak hizmet vermiş bu yapının adı ise 1995 yılından bu yana Fethiye camii. Orijinali kilise olan yapının dönüştürülmeden önceki görkemli halinin eski fotograflarını kent merkezindeki Ocakbaşı Restoran’ın duvarlarında görebilirsiniz.Ne yenir?Burada çoğunlukla et de tüketebilirsiniz ama özellikle hamurdan yapılan kete yörede en çok sevilen yiyeceklerden biri. Hangel denen kıymasız mantı, un çorbası hörre mutlaka denemeye değer. Et yemek isterseniz pek çok restoranda kaliteli ve damak tadınıza uygun yemekler bulabilirsiniz. Benim Kars’ta yemek için en çok tercih ettiğim yer Ocakbaşı Restoran oldu. Dekorasyonunun sadeliği ve yediğim her şeyin mükemmel lezzeti ile hep aklımda kalacak. Öneririm. Ocakbaşı Restoran tel: 04742120056 Kars’tan ayrılmadan önce mutlaka Atatürk caddesindeki Taşkın Ticaret’e uğrayıp Kars gravyeri, kaşar peyniri ve bal almayı unutmayın. Taşımak istemiyorsanız evinize kargo ile gönderiyorlar.Çıldır Gölü’nde bir sabah gezisiDoğu Anadolu Bölgesindeki en büyük tatlı su kaynağı ve ikinci büyük göl olan Çıldır ,Kars’a yakın olması bir yana doğal güzelliği ile de mutlaka görülmesi gereken bir yer. Deniz seviyesinden 2000 metre yüksekte bulunan göl, Ardahan sınırında ve pek çok dere ile besleniyor. Neredeyse yılın dört mevsiminde balıkçılık yapılabilen gölde kışın buzları kırarak balık avlanabiliyor. Ama Çıldır’a kadar gelmişken mutlaka atlı kızaklarla donmuş göl üzerinde bir gezi yapmalısınız.Büyülü Ani harabeleriKars’a gidip, bu harabeleri görmemek olmaz. M.Ö. 350 yıllarında kurulan kent, bugün bile görenleri büyülüyor. Türkiye-Ermenistan sınırına yakın Arpaçay nehri kenarında konumlanan kent Ani, Hristiyan Ermeni inanışınca kutsal sayılıyor. Harabelerde Selçuklu eserleri ile kiliseler yan yana.
Sömestr tatili haftaya başlıyor. Şimdi kayak zamanı. Aileler çocukları ile birlikte hem tatil hem spor yapmanın keyfine dağ otellerinde ve kayak merkezlerinde varacaklar. İşte kayak denince akla gelen yerler...Goldenkey KartalkayaGolden Key Kartalkaya butik otelde 43 farklı büyüklükte ve özelikte oda bulunuyor. Dağ evi tarzında düşünülerek inşa edilmiş otelin odalarının manzaraya konumları çok etkileyici. Otelde engelli misafirlerin rahatlık ve konforu için özel donanıma sahip odalar da bulunuyor. Golden Key Kartalkaya’nın dış mimarisi Fransız Lea Invent tarafından yapılmış, özel aksesuarlar ise Şeref Aldemir tarafından tasarlanmış. Yayla mimarisinin hakim olduğu bölgede, proje klasik yayla evi ve lodge tipolojilerinin modern bir yorumu olarak tasarlanmış. Kartal otele ait tüm pistlerin toplam uzunluğu 20 km civarında.Liftlere ait kişi kapasitesi ise 6000 kişi/ saat şeklinde.Pistler Kolay pistler: Otele dönüş Pisti (1.400 m)Resul Dede 1 (600 m) Resul Dede 2 (600 m), Baby Lift (70 metre)Normal pistler:Dede Pisti (1300 m), Kırmızı Pist (Çanak 1.000), Gezi Pisti (1.700 m), Kazankaya Pisti (2.200 m)Zor pistler: Efe Pisti (1.200 m)Yılmazdemir (1.100 m) Siyah Pist (1.000) Snow Park (600 m)Dorukkaya otel pistleriDoruk Lifti: 1.200 metreNazlı: 1.080 metreNazar: 750 metreNarin: 1.100 metreChair: 1.500 metreBaby 1: 240 metreBaby 2: 240 metreSafari: 600 metreİleteşim: Tel: 0374 234 50 80www.goldenkeyhotels.comThe Green Park Resort Kartepe Sapanca Gölü ve İzmit Körfezi manzarasına sahip Kartepe, İstanbul’a olan yakınlığı ile kayak yapanların ilgisini çekiyor. Bursa, Ankara ve İstanbul’un tam ortasında, İstanbul’a 1 saat mesafede bulunan Kartepe, yeni başlayanların da kayağın zevkine varabilecekleri bir yer. Kartepe’de uzunlukları 400 ile 3500 metre arasında değişen 14 pist, dört mekanik tesis, baby lift alanı, 2 tane telesiyej, 1 tane teleski, deneyimli kayak ve snowboard hocalarının ders verdiği kayak okulu bulunuyor. KAYAK PİSTLERİ:14 kayak pisti (toplam 42 km) 3 adet telesiyej, 2 adet teleski. Kayak okulu: 12 deneyimli kayak ve snowboard hocası. İletişim Tel: 0 262 315 47 00 Faks: 0 262 315 47 01 www.karteperesort.comAğaoğlu My Resort Uludağ Tüm sezonlarda da seminer, organizasyon, tracking, paintball gibi turnuvalar ve aktiviteler için tercih edilen Ağaoğlu Uludağ My Resort Otel’de, cam tavanıyla doğadan kopmayacağınız özel kapalı yüzme havuzu, masaj çeşitleri, sauna ve fitness bölümü, restoranları, barı, oyun salonları, mini kulüp ve çok amaçlı toplantı salonları var. Otel’de her şey dahil sistem uygulanıyor.Uludağ’ın en gözde pistleri olan Ağaoğlu Fahri telesiyej, Osman Yüce Telesiyej ve Belvü Teleski’ye sahip olan Ağaoğlu My Resort, Kuşaklıkaya’da açılan son modern telesiyej tesisi ve Belvü Gondola ile birlikte kayak aktiviteleri için dilediğiniz kadar çeşitlilik sunuyor. Tüm pistler artık tek ski-pass kartıyla gün boyu kullanılabiliyor.İletişim : Tel: 0224 285 20 01 ve 0224 27073 50www.agaoglumyresort.com.trDedeman OtelPalandöken Kayak Merkezi’nde Dedeman Palandöken’e gitmenizi tavsiye ediyorum. Erzurum’un ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin önemli kayak merkezi olan Palandöken’de kurulu Dedeman, kayakseverlerin Türkiye’deki en gözde mekânlarından biri olarak kabul ediliyor. Burada kar kalitesi ve yüksekliği kış boyunca ideal seviyede kalıyor. Palandöken’de ayrıca Türkiye’nin en uzun pistinde kaymanın keyfini de çıkartabiliyorsunuz. Farklı zorluk derecelerine sahip, bir çok kayak pistine sahip Palandöken hem müthiş kış manzaraları, hem de kayak keyfini birlikte sunuyor. DEDEMAN SKİ LODGE2005 yılında kayakseverlerin hizmetine açılan ve 12 ay boyunca hizmet veren Dedeman Palandöken Ski Lodge otel kent merkezine 2 km, havaalanına 14 km uzaklıkta. Otelde farklı uzunlukta 8 lift ve gondol, kayak pistleri bulunuyor. Burada kayak kiralama ve ders almak da mümkün. Palandöken Kayak Alanları: 2.100-3.172 m arası Toplam KayakPisti: 42 kmEn Uzun Pist: 12 km1 gondol lift6 adet chair lift1 adet t-bar1 adet bantMoggle pistHalf pipe ve freestyle alanlarıİletişimTelefon: 0 (442) 317 0500 Faks: 0 (442) 317 05 04 www.dedeman.com
Doğu’da kayak turizmi denildiğinde karşımıza çıkan Palandöken Erzurum iline bağlı bir dağ. Kent için dezavantaj gibi görünen kış şartları dağda kayak sezonunun uzun sürmesine neden oluyor. Çünkü Erzurum’da yılın dört-beş ayı çetin kış şartlarında geçiyor. Kenti turizm açısından önemli hale getiren şey, sadece Palandöken’in pistleri değil elbette. Tortum Şelalesi, rafting yapılan Çoruh Nehri gibi önemli yerleri var. 1514’te Osmanlı topraklarına katılan Erzurum’da tarihi yapılar oldukça iyi korunmuş. Aralarında Çifte Minareli Medrese ve Yakudiye Medresesi bulunuyor. Yakudiye Medresesi ilginç mimarisi ve antik kalesiyle ünlü. Erzurum, Kapalıçarşı’da bulunan tezgahlarda yerel madenlerden çıkarılan, dünya çapında ünlü Oltu taşı ile işlenmiş çeşit çeşit takı ve dekoratif objeler satılıyor.Erzurum’un turistik kayak dağıPalandöken bir kayak merkezi olarak kente gerçekten çok önemli bir turizm geliri sağlıyor. Palandöken, kayakseverlerin Türkiye’deki en gözde mekânı diyebiliriz. İdeal kar kalitesine sahip dağda, farklı zorluk dereceleri olan birçok kayak pisti bulunuyor. Dedeman’ın Palandöken’de iki ayrı oteli var. Palandöken ayrıca, yıl boyu tutarlı devam eden kar seviyesi ve muhteşem manzaraları ile unutulmaz bir tatil fırsatı sunuyor. Şehir merkezine 2 km. uzaklıkta olan Dedeman Palandölen Ski Lodge, havaalanına 14 km., otogara ise 7 km. uzaklıkta bulunuyor. Dağın şahane görüntüsünde günün yorgunluğunu atmak isteyen misafirler için geniş ve konforlu odalar, keyif terasları ve lobi ile keyifli ortam yaratılmış.Dedeman’a yakın gezilecek adreslerErzurum KalesiErzurum’a 8 km uzaklıktaki kalenin 5’inci yüzyılda Bizanslılar tarafından yapıldığı sanılıyor. İç kale mescidine yaptırılan Saat Kulesi görülmeye değer. Kule, Saltuklu Emirlerinden Muzaffer Gazi Bin Ebü’l Kasım tarafından 12’nci yüzyılda yapılmış. Tortum ŞelalesiErzurum’un 103 km kuzeyindeki Tortum Gölü’ne akan şelale, gerçek bir doğa harikası. 48,5 metreden dökülen çağlayanın heybeti görülmeye değer. Erzurumlular sıcak havalarda buraya akın ediyor. Tortum’a gelmişken, birçok restoranın yaptığı ‘cağ kebabı’nın mutlaka tadına bakmalısınız. Bölgede rafting ve kamp yapma imkanı da var. Çoruh NehriErzurum’un İspir ilçesi sınırlarından geçip Artvin’e uzanan Çoruh Nehri, dünyanın her yerinden rafting meraklılarını ağırlıyor. Suyu en hızlı akan nehirlerimizden olan Çoruh, 1993 Dünya Rafting Şampiyonası’na ev sahipliği yapmıştı. Rafting yapamasanız bile doğal güzelliklerini görmek için mutlaka gidin. Çoruh’a kent merkezinden her gün otobüs var. Yol 3,5 saat sürüyorAmatör ve profesyonel kayakçıların tercihiOtel pistin başında yer alıyor ve bu anlamda çok cazip. Bölgedeki kış turizmi potansiyeli ve kış oyunlarının burada yapılması nedeniyle yenilenmiş. Amatör ve profesyonel kayakçıların özellikle tercih ettiği Dedeman Palandöken otelde farklı uzunlukta liftler, gondol, kayak pistleri var. Ayrıca kayak kiralama ve kayak dersleri imkanları da bulunuyor. Akşam yemeğiŞömine Restaurant: Türk ve dünya mutfaklarından lezzetlerin servis edildiği, 60 kişi kapasiteli restoranda pazar hariç her gün canlı müzik eşliğinde yemek yiyebilirsiniz.Çoban Salatası a la chef, közde patlıcan ve nar ekşisi sos ile ılık keçi peynir salatası, akdeniz yeşillikleri ve balsamic sirke sos ile kakule aromalı kök triolu mantar soslu bonfile, röşti patates ile ızgara piliç diskleri Buğday salatası yatağında tavuk diskleri ve sote sebzeler...Kayak Alanları: 2.100-3.172 m arası Toplam Kayak Pisti: 42 kmEn Uzun Pist: 12 km1 gondol lift9 adet chair lift1 adet t-bar1 adet bantMoggle pist
Kartalkaya’da Aralık ortasında başlayan kış sezonu, Nisan’a kadar sürüyor. Dağa ulaşmak için 28 kilometrelik dağ yolu her gün açılıyor. Grand Kartal Otel, Türkiye’de kayak denince ilk akla gelen otellerden biri. Kayak pisti için metrelerce yürümeye de gerek yok.İstanbul ve Ankara’da yaşayıp kayak sporu yapan pek çok kişinin son yıllardaki tercihi Kartalkaya. İstanbul’a 3, Ankara’ya ise 2 saat uzaklıkta olması, otellerin sayısının artması ve pistlerinin uzunluğu bu tercihte en önemli nedenler arasında gösterilebilir. Ancak, günümüzde kayak turizmi deyince akla ilk gelen Kartalkaya’yı Kartalkaya yapan bir isim var ki o da, Mazhar Murtezaoğlu... Rizeli olan Mazhar Murtezaoğlu, orman mühendisiyken 1960’ta Bolu’ya gelmiş. Bolu Dağı’nda Varan ve Ulusoy tesislerini kurmuş. Daha sonra yine Bolu Dağı’nda Ankara-İstanbul arasında Koru Otel’i inşa ettirmiş. Ve birgün tatil için Uludağ’a giden Mazhar Murtezaoğlu Türkiye’de başka dağlarda da kış turizminin yapılabileceğini düşünmüş. Bolu’ya döndüğünde tam da kentin yanı başında bulunan Kartalkaya’da bu isteğini gerçekleştirebileceğini fark etmiş. Buraya kayak merkezi kuracağını söyleyen Mazhar Murtezaoğlu hakkında o dönemde çevresindekiler “Bu adam delirmiş” demişler. Yolu, suyu, elektriği, hiçbir şeyi olmayan bir dağ başının bir kayak merkezi haline gelebilmesine imkan vermemiş o dönemde hiç kimse. Önce Kartal Otel ve daha sonrasında Grand Kartal Otel’i yapan Mazhar Murtezaoğlu, çevresinde o dönemde kendisine gülen herkesi utandırdı. Günümüzde, Türkiye’de kış turizminin en iddiali ismi Kartalkaya... O deli adam sayesinde günümüzde binlerce kayakçı ve snowboardcu kış mevsiminin keyfini Kartalkaya’da çıkarıyor.Sıcak atmosferi ve yemekleriyle iddialıGrand Kartal Otel; İstanbul’a 3, Ankara’ya 2 saat uzaklıktaki Kartalkaya’da bulunuyor. Mazhar Murtezaoğlu’nun kızı Emine Ergül ve damadı Halit Ergül tarafından işletilen Grand Kartal Otel’in artık oturmuş bir müşteri potansiyeli var ki bu, Emine Hanım ve Halit Bey’in sürekli otelde misafirlerle birebir ilgileniyor olmasının bir sonucu. Sıcak bir dağ oteli atmosferine sahip Grand Kartal Otel, gelen misafirlerin de içini ısıtıyor.Otelin en dikkat çekici özelliklerinden biri de yemekleri... Otelden ayrılan her misafirin aklının Grand Kartal’da kalmasına neden olan yemekler, Bolulu ustalar tarafından hazırlanıyor. Misafirlerin çok büyük bir bölümü; Grand Kartal Otel yemeklerinden, Türkiye’deki sayılı mutfaklardan biri olarak övgüyle bahsediyor. Uzun restoranın açık büfesi, hem çeşit hem lezzet bakımından Türkiye’deki en iyi örneklerden biri.Türkiye’nin en bakımlı ve konforlu pistleriTürkiye’nin en bakımlı pistlerinin bulunduğu Grand Kartal Otel, Avrupa’daki örneklerini aratmayacak kayak kalitesini misafirlerine sunuyor. Avusturya’dan gelen uzmanlar tarafından tüm pistler belirli periyotlarda kontrol ediliyor ve liftlerin bakımları yapılıyor. Kayakçıların otelden kayağa çıkmak için metrelerce yürümek zorunda kalmaması da Türkiye’deki çoğu otele göre artı bir konfor. Kayak odasının hemen dışarısında kayaklarını ya da snowboardlarını takıp kaymaya başlayabiliyorlar. Pistlerin kullanımı ise otel misafirlerine ücretsiz olarak sunuluyor. Kar kalitesi ile Türkiye’de bir numara olan Kartalkaya’da; toz kar denilen, güneşte parıldayan karlar arasında kayıyorsunuz.Toplam uzunluğu 20 km yi bulan 12 adet pist varLift kapasitesi 6 bin kişi/saat2 adet chair lift, 6 adet ski lift ve 3 adet baby lift var.Liftler otel müşterilerine ücretsiz.Setur Tel: 444 0 738 veya 0 (850) 210 0 738 www.setur.com.tr
Güney Afrika’daki Singita Kampı safariye çıkmak isteyenler için en iyi adreslerden biri... Sabah 04.00 gibi kalkıp sabahın serinliğinde kendini vahşi doğanın koynuna bırakmak insanın hayatı boyunca kaç kere başına gelebilir ki? Afrika’nın büyülü güneşinin doğuşu ise tam bir şölen sunuyor.Singita, Lebombo ve unutulmaz bir safari Güney Afrika’nın ve Singita Kampı bu ülkeye gittiğimde kaldığım ilk kamptı. Ve burada her şey insana kendini özel hissettirmeye yönelik organize edilmişti. Orada tanıdığım Afrika beni gerçekten büyüledi. Singita’nın içinde yer alan Lebombo lodge’da bu kampın çok özel bölümlerinden biri. Bu defa Singita’da Lebombo’da kaldım ve orada safari yaptım. Lebombo safari kampı, Mozambik sınırına çok yakın bir bölgede ve Kruger National Park’a sınır. Singita’da safari boyunca, sabahları saat 05:30 gibi kalkılıyor. Safariye üstü açık bir Land Rover’la çıkıyoruz. Safariden saat 08:00 sularında kampa dönülüyor. Mükellef bir kahvaltı bekliyor misafirleri. Günün ikinci safarisine saat 16.00 gibi çıkılıyor. Safariye çıkışımız öncesinde ranger’ımız ormanda ne içmek istediğimizi soruyor. Bu önemli. Çünkü siz akşam üstü Afrika savanlarında güneş batarken mola verip vahşi hayvanlarla birlikte günün batışını izlerken üstelik en sevdiğiniz içkileri yudumlarken. Saat 20:00’de kampa döndüğünüzde barda Afrika’ya özgü yiyeceklerle yine içkiler karşılayacak sizi. Ayrıca Singita’da akşam yemekleri bir şölen gibi. Sıcak tatlılar, salatalar, yerel şaraplar, biralar ve tabii ki yerel dansçılar kamptaki her geceyi bir partiye çeviriyor. Avlanan bir aslan ailesini birkaç metreden izlemek mümkün Lebombo’da kaldığım zaman boyunca sabahları oldukça erken saatlerde kalktığımı söyledim ama bunun ne büyük bir keyif olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Sabah 04.00 gibi kalkıp, sabahın o dingin serinliğinde, dumanları tüten kahvenizi, peksimet ya da kurabiye eşliğinde yudumlamak sonra da kendinizi vahşi doğanın koynuna bırakmak insanın hayatı boyunca kaç kere başına gelebilir ki? Afrika’nın o büyülü güneşinin doğuşunu izleyerek başlayacak olan safari yaklaşık dört saat sürüyor. Günün ilk ışıkları doğmadan tüm hayvanların uyanık olduklarını görüyoruz. Özellikle bu saatler büyük kedileri görebilmek açısından ideal. Çünkü onlar sabah ve akşam saatleri dışında genelde vakitlerini uyuyarak geçiriyorlar. Onların yanına yaklaşıyoruz araçla ama bizi hiç umursamıyorlar. Bir aslan başını hafifçe kaldırıyor ve sonra önemsiz bir şey görmüşcesine çeviriyor. Uçarcasına koşan impalalar, belki bir ağaç dalında avını kollayan leopar burada asla ürkütücü gelmiyor.Ranger’lar gördükleri tüm hayvanlar hakkında bizi bilgilendiriyorlar. Herkesin adını bildiği bu hayvanların çok özel huylarını, sırlarını öğrenebilirsiniz. Safari sorasında, nemlenen havanın etkisiyle Afrika’nın toprak kokusunu duyarak ormanın daha vahşi bir yüzünü görüyoruz, hissediyoruz. Benim gibi şanslıysanız avlanan bir aslan ailesini birkaç metre mesafeden uzun süre izlemeniz bile mümkün. Singita hakkında bilgiler: http://www.singita.comBirçok kez dünyanın en iyisi seçilen Singita’da seçkin Güney Afrika şaraplarından oluşan 5 bin şişelik bir şarap mahzeni’de var. NE GETİRMELİTümüyle resmiyetten uzak giyinin. Doğal renkler tavsiye ediliyor. (Her şeyiyle safari kıyafetleri Singita’daki mağazada bulunuyor) Kış ve gece için sıcak tutan kıyafetler. Rahat yürüyüş ayakkabıları. Mayo-her Lodge’un filtreli sıcak havuzu bulunuyor. Dürbün ve kamera. Anti-sıtma tabletlerinin alınması gerekli.