Farkında mısınız, geçen yüzyılda hayat burada nasılsa hâlâ öyle…
O zaman da iktidar için dini kullananlar vardı, şimdi de var…
İttihatçılar da hukuka inanmıyordu, şimdikiler de inanmıyor…
O zaman da gazeteciler öldürülüyordu, şimdiki yüzyılda da öldürülüyor ve katilleri bulunabilecekken bulunmuyor.
Barış, demokrasi, insan hakları hala ne olduğu anlaşılmamış, korkulan kavramlar...
Hâlâ yalan siyasetin bel kemiği...
Hamaset, neredeyse hayat tarzı...
Hiçbir şey değişmiyor bu topraklarda yani anlayacağınız...
***
Nasıl İttihatçıların dünyadaki gelişmeleri anlamamaktaki inadı koca bir imparatorluğu bitirdiyse, şimdikilerin inadı da Türkiye’yi bir çıkmaza sürüklüyor…
Nasıl o zaman hiçbir muhalif sese izin verilmiyorsa şimdi de verilmiyor…
Nasıl kurulmakta olan düzeni tartışmak isteyen muhalifler susturulduysa, bugün de orduda ve devlette olan her şey kutsal metin gibi saklı ve tartışmaya kapalı.
***
Hiçbir iktidar bu topraklarda halkla iktidarını paylaşmak istemiyor…
Yıllar hep aynı hatalar ve baskılarla geçip gidiyor bizim toprakların üzerinden…
Özgürlüğün uğramadığı yüzyıllar bırakıyoruz arkada…
Bu ülke hep değişir gibi yapıyor ama değişmiyor.
Arabalar, uçaklar, televizyonlar, cep telefonları kullanıyoruz, kullandığımız her şey geçen yüzyıldan farklı ama bizim kendi topraklarımızda bir sığıntı gibi yaşamamız hep aynı.
***
Devlet bizi hep eziyor.
Ve, biz hep eziliyor ve itiraz edemiyoruz.
İtiraz etmek hiç aklımıza
gelmiyor çünkü.
İtirazı devlet yasaklamış, biz de kabul etmişiz.
İşte o zaman o küçücük soru kocaman bir soru oluyor zihnimizde;
Biz değişmeden bu ülke nasıl değişecek?
***
Hiçbirimiz ne dincilerin sandığı kadar koyu bir taassubun meraklısıyız, ne de öbürlerinin sandığı gibi aslında Mustafa Kemal fanatiğiyiz, ne de özgürlüklerden yana demokrat bir seçmeniz...
Ne tam oyuz, ne tam buyuz…
Hatta ortada bile değiliz çoğu zaman…
Devleti ve yöneticileri tarafından yüzyıllardır ezilmiş,acı çektirilmiş, korkutulmuş, kendini saklamayı bir savunma mekanizması olarak benimsemiş koca bir insan yığınıyız…
***
Düşünmesine hiçbir zaman izin verilmediği için düşünce eksikliğini inanç gösterilerinin arkasına saklayan, aslında hiçbir düşünceye veya inanca çok fazla aldırmayan, hiçbir şeyi fazla sahiplenmeyen,herkesten kuşkulanan, kimseyle bütünleşmeyen, uzun ömürlü planlar yapmaya sabrı yetmeyen, biraz hüzünlü biraz matrak, geçmişine ve geleceğine yabancı bir toplumuz biz…
O yüzden buralarda siyaset de aşkını kaybetmiş ilişkiler gibi bayağılaşıyor her defasında…
Siyasette fikir yerine santaj, tehdit, demogoji, hamaset,sığ bir ihtiras savaşı, küfür, hakaret var…
Fikirsiz bir siyasette de günden güne kimsenin gülmediği bir şakaya dönüyor bu ülkede…
***
Değişecek miyiz?
Değişmek istiyor muyuz?
Yeni bir hayat kurmak istiyor muyuz?
Çok yakında bir seçim var…
Belki bu soruların cevaplarını o seçimde buluruz diye bekliyoruz...