Türk basınının bir kısmı hala dirense de, sosyal medya cesurca, bir röntgen cihazı gibi bize tüm olanları gösteriyor...
Gördüğümüz acı ve vahşetten başka bir şey değil...
Her yerden ölüm haberleri geliyor.Her yerden ve hiç durmayacakmış gibi ölüm haberleri yağıyor üzerimize...
Acı ve korku ülkenin her yerini ele geçirdi.
Size bir şeyi açıkça söyleyeyim mi;
‘Güvende değiliz.’
Bu yazıyı okuyan okumayan... Büyük küçük...Yönetici yönetilen... Kürt Türk... Hiçbirimiz güvende değiliz...
Bu ülkede yaşayan ve güvende olan kimse yok...
Böyle şeyler yazmayı sevmiyorum ama bu tespit artık ‘ böyle seyler’ tanımlamasından çoktan çıktı...
***
Çok ürkütücü değil mi?
Güneydoğu’da barışa giden sürecin ibresinin nasıl da el birliği ile bir iç savaşa döndürüldüğünün acılarını okurken hem kederden yanıyor, hem korkudan ürperiyoruz...
Bu ülke şarampolden aşağı büyük hızla yuvarlanmaya doğru giderken arabanın içinde kavga etmenin kimseye bir yararı bulunmuyor....
***
Barışı bombalayanların, başkalarının acılarını acı saymayanların insan sayılması yüzünden öfkeden burnum kanıyor…
Gelişmiş ülkelerde toplumsal denge, bütün herkesin güvenlik içinde bulunması esasına dayanır.
O ülkelerde yaşayanlar durduk yere başlarına bir bela gelmeyeceğini bilir...
Bizde tam tersi...
Bizde toplumsal denge hiç kimsenin güvende olmaması esasına dayalı.
***
Hiçbir çözüm önermeyen siyasetçiler nasıl hala nutuklar atarak orada dolaşabiliyorlar anlamıyorum.
İnsan, siyasetçilik yaptığı ülkede bunca insanın ölmesinden hiç olmazsa utanır...
Türkiye’de değişmeyen şeylerin en başında bu siyasetçilerin sözleri geliyor bana sorarsanız...
Konu ve sözler hep aynı.
90 yılda kaç defa tekrarlanmıştır acaba, “Kanı yerde kalmayacak”, “Devletimiz her şeyin üstesinden gelecek”, “Yaraları saracağız” türü laflar.
***
Bırakın yerden kan temizlemeyi…Siz kanın yere dökülmesini önleyin…
Sizin göreviniz kanın dökülmesini önlemek…
Kanı temizliyoruz diye sürekli kan dökülmesinin önünü açmak değil.
***
Bu ülke son sürat bir felakete doğru gidiyor…
Her gün ölen onlarca insan size bu gerçeği göstermeye yetmiyor mu?
Bu gidişi durdurmak hepimizin görevi.
Hepimiz hep birlikte “durun” diye bağırmak zorundayız.
O korkulan felaket geldiğinde bağırmak artık bir işe yaramayacak…
Bugün bunu anlayamazsak, yarın anlamak için çok geç olacak!