Balyoz’un sahte ve gerçek belgelerinin bize gösterdiği en büyük gerçek nedir sizce? Bunu sakince ve soğukkanlı bir biçimde konuşalım.
Mümkünse adil ve dürüst olmaya çalışın, olmanız zor olsa bile...
Ve düşünün, Balyoz sizce gerçekten neyi ortaya çıkardı en çok?
Bence, ordumuzun ciddi sorunları olduğunu… Öyle değil mi?
***
O gerçek belgeler ve içlerine eklenmiş sahte ekler aslında bizi hep aynı sonuca götürüyor...
O belgelerin gerçeklikleri tartışılmayan kısımları, yani konuşma kayıtları; hiç çekinmeden kendi vatandaşlarını tutuklamayı, stadlara doldurmayı, hatta belki de öldürmeyi planlayan bir ordu ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Konuşmalarda “gerçek” isimlerden, “gerçek” makamlardan açıkça söz ediliyor.
Hangi askeri “oyunda”, gerçek belediye başkanlarından, onların “irticacı” olduklarından ve onlara neler yapılacağından söz edilebilir?
Gelişmiş herhangi bir ülkenin ordusunun böyle bir “tatbikat” yapması mümkün mü?
Amerikan Ordusu, herhangi bir ilçe belediye başkanından söz eden bir tatbikat yapabilir mi mesela?
Ya da Amerikan ordusunun herhangi bir tatbikatında bir general “New York’un üstüne çökmekten” söz edebilir mi?
***
Sahte olduğu iddia edilen ekler ise; Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zorda bırakmak, hepimizi kandırmak, bundan bir çıkar elde etmek isteyen birilerinin, Donanma Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı’nın zeminine bunları gömebildiğini ve ordumuz denen şeyin bunun farkında olmadığını gösteriyor.
Çünkü Donanma İstihbarat’tan çıkarılan o belgeler iddia edildiği gibi sahteyse, Türkiye’nin ulusal savunmasının güvenliği apaçık delinmiş demektir, ki bu da inanılmaz bir skandaldır. Ordunun bu konuda bir açıklama yapması gerekir. O belgeleri oraya kimin koyduğunun ortaya çıkarılması ordu için kaçınılmaz bir görevdir.
Ama bu konuda ses çıkmıyor.
***
Belli ki ordumuz bize yalan söylüyor.
Belgeler gerçekse de, sahteyse de ordu bizi kandırıyor.
Bence, Balyoz’un bize gösterdiği en büyük gerçek bu...
***
Samimi ve dürüst olmak zaman zaman zor sizin için ama neden orduya gerçekleri açıklaması için sorular sormuyoruz, sormuyorsunuz...
Neden, sorunun bir numaralı muhatabı durumundaki ordudan gerçekleri açıklamasını istemiyoruz da belgeleri ortaya çıkaran muhabiri tutukluyoruz?
Neden Mehmet Baransu hapiste?
Belgeler gerçekse de, sahteyse de, Baransu’nun haberi ordu içindeki bir zaafı ortaya çıkarmış oluyor.
Bunun için Türkiye bu muhabire bir teşekkür borçlu değil mi?
***
Neden bunu soğukkanlılıkla konuşamıyoruz? Neden gazetecileri tutuklamayı, gerçekleri ortaya çıkarmaya yeğliyoruz.
Çünkü Balyoz, siyasi bir kavganın ve kamplaşmanın “sembolü” haline geldi.
Siyasi iktidar ile ulusalcılar, birlikte bazı suçları saklayabilmek için bir cephe oluşturuyorlar ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasını engellemek için gazetecileri tutuklayarak bir korku atmosferi yaratmak istiyorlar.
***
Bu kavganın ilk kurbanları, bu davanın mağdurları, hukuk safhasında haksızlığa uğrayanları oluyor. Çünkü Balyoz üzerinden süren siyasi kavga, onların durumunu tartışmayı hep geri plana itiyor.
***
Balyoz konuşmaları orada duruyor.
O konuşmadaki sözler çok açık.
Belgeler arasında sahte olanlar olsa da çok açık... Sosyal medyada izlediğim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bile “dinlediğimde şoka uğradım” dediği konuşmalar bunlar.
O konuşmaları, belgeleri, belgelerin hangisinin gerçek, hangisinin sahte olduğunu, sahte olduğu söylenen belgeleri kimin hazırladığını,ordunun neden bir türlü ortaya çıkaramadığını tartışarak başlayalım Balyoz tartışmasına, bunu tartışmak istiyorsak.
Belgeleri ortaya çıkaran Baransu’yu tutuklamaktan daha mantıklı ve daha adaletli bir yöntem olmaz mı bu?
Ne diyorsunuz?
Madem adalet lazım, hadi o zaman...