Yeni Selefîlik tartışmasına devam

Haberin Devamı

17 Aralık süreciyle birlikte Türkiye’deki İslami harekette yaşanan ve yaşanması muhtemel gelişme ve değişimler üzerine 10 ve 11 Mart günlerinde iki yazı kaleme aldım. Bunların “Selefîleri beklerken” başlığını taşıyan sonuncusunu ( Selefileri beklerken) tartışmayı sürdüreceğimiz notuyla bitirmiştim. Fakat sevgili kardeşimiz Berkin Elvan’ın hayata tutunmaktan vazgeçmesi ve ardından yaşananlar nedeniyle sözümü yerine getirmeyi ertelemek zorunda kaldım. Bugün kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Önümüzdeki dönemde ülkemizde İslami harekete damgasını vurmasını beklediğim “yeni-Selefî” akım konusunu daha fazla açabilmek için biraz Tunus’tan söz etmek istiyorum. İki yıl önce mart ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Tunus ziyaretini izlemiştim. Orada seçkin bir lisede bir kısmı baş örtülü olan bir grup kız öğrenciyle sohbet ettiğimde, hiçbirinin iktidardaki koalisyonun büyük bir parçasını oluşturan İslamcı Ennahda Partisi’nden kaygılanmadığını gördüm. Ama hemen hepsi Selefîlerden korktuklarını açıkça ifade ediyorlardı.

Daha sonra Gül ile birlikte Tunus’un yeni anayasasını hazırlayan Ulusal Kurucu Meclis’e gittik. İçeri girdiğimizde aşırı sayıda Tunus bayrağı bulunması dikkatimizi çekti. Meğer bir Selefî, Tunus Üniversitesi’ndeki Tunus bayrağını indirip yerine siyah bir bayrak asmış ve bu da ülkede geniş çaplı tepkilere yol açmış.

Meclis’i bayraklarla donatan milletvekilleri laik eğilimli partilerdendi. Ancak çoğunluğu oluşturan Ennahda mensupları da bu milliyetçi tepkinin gerisinde kalmadılar. Örneğin İslamcı olmayan milletvekillerinin birden okumaya başladığı milli marşa daha gür sesle eşlik ettiler.

Gannuşi’nin isyanı

Ertesi gün Ennahda’nın efsanevi lideri Raşid el Gannuşi ile sohbet etme imkânımız oldu. Kendisine “Ne yapacaksınız bu Selefîleri?” diye sorduğumda şu cevabı aldım: “Onlar oğullarımız ve kardeşlerimizdir. Çoğu da iyi insanlardır. Onlarla diyaloğa önem veriyoruz, kendilerini ikna etmeye çalışıyoruz. Fakat eğer başkalarına saldırırlarsa onlara da tabii ki yasalar uygulanır.”

Ama öyle olmadı. Selefîler demokrasiye geçiş yolundaki Tunus’a büyük kötülükler etti. Anadolu Ajansı’nın yakınlarda söyleşi yaptığı Gannuşi, Selefîleri “ahmak” olmakla suçladı ve şöyle konuştu: “İslam’ın hakikatini anlayamıyorlar. Tunus Devrimi’nin bir eseri olan Hamadi el Cibali ve Ali Arıd hükümetlerini yıkmaları onlara hata olarak yeter. İyilik yaptıklarını zannediyorlar.”

Gannuşi, AA muhabirinin “dindar gençler neden Selefî oluyor?” sorusunu ise şöyle cevaplamış: “Bu gençler, İslam kaynaklarının kurutulduğu, dini eğitiminin yasaklandığı ve siyasi İslam’ın önünün kesildiği bir rejiminin kurbanları. İçerideki baskı dış akımların önünü açtı. Mutedil ve müsamahakâr Tunus halkının mizacında tekfir ve aşırılık yoktur.”

Çıkarılması gereken dersler

Yeni Selefî akımın ülkemizde de etkili olabileceği yolundaki tespitime gelen itirazların çoğunu Gannuşi’nin cümlesinden esinlenerek şöyle özetleyebiliriz: “Ülkemizin mutedil ve müsamahakâr halkının mizacında tekfir ve aşırılık yoktur.“ Cümlenin kendisi tartışılmaya muhtaç ama velev ki doğru olsun, Tunus örneğinde çıplak gözle görüldüğü gibi günümüzde Müslüman toplulukların geleneklerini korumaları artık kolay değil.

Hele Türkiye’de bu artık imkânsız bir hâl almış durumda. Zaten ülkemizde Selefîlik belli bir güce sahip. Selefî çizgideki gençlerin çoğu Irak, Suriye, Afganistan gibi bölgelerde savaşıyor olabilirler ama dönmeyeceklerinin, cihatlarını Türkiye’ye taşımayacaklarının hiçbir teminatı yok.

Öte yandan, ülkemizde İslami hareket, AKP iktidarının sağladığı zemin ve imkânlar sayesinde o kadar gelişiyor ama geliştikçe o kadar sistemin hantal bir parçası hâline geliyor ki bu durumdan rahatsız olanların arayışlarında ana duraklardan biri yeni Selefîlik olabiliyor. Öyle ki, Türkiye’de İslamcılığın ana omurgalarından birini oluşturan Nurcu hareketin içinden bile Selefî esinli gruplar türeyebiliyor.

Gündemi yolsuzluk, rüşvet, yasal ve yasa dışı dinlemeler, siyasi kriz vb. olan Türkiye’nin Selefîlik konusuyla fazla ilgilenemeyeceği ortada. Ama tam da bu konuların/sorunların Selefîliğe son derece elverişli bir ortam yaratmakta olduğunu da akıldan çıkarmamak lazım.

DİĞER YENİ YAZILAR