Yeni kabinede iki önemli eksik

Haberin Devamı

Cuma günkü revizyonun ardından yeniden şekillenen 60. Hükümet hakkında çok şey yazıldı, çizildi; daha da yazılıp çizilecek. Hemen herkes Erdoğan’ın çıkarabileceği en iyi kabinelerden birini oluşturmuş olduğunda hemfikir. Daha önce de yazdığım gibi birkaç istisna dışında ben de aynı kanıdayım. Yalnız Erdoğan’ın, partisinden bazı isimlere bakanlığı neden uygun görmediğini tam anlayabilmiş değilim. İlk aklıma gelen iki ismi sayayım: Dengir Fırat ve Ömer Çelik.

Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı düello sonucu ne kadar yıpranmış olursa olsun Fırat’ın AKP için çok gerekli biri olduğunu düşünüyorum. Öncelikle Güneydoğu’da yaşanan bozgunun etkilerinden bir an önce sıyrılabilmesi için iktidar partisinin Fırat gibi şahsiyetlere belli bir inisiyatif alanı açması gerekiyordu. Halbuki yeni düzenlemede Fırat olmadığı gibi, onun yerine almaya aday herhangi bir isim de göze çarpmıyor.

Fırat’ın bir diğer özelliği Milli Görüş kökenli olmaması ve diğer siyasi parti ve çevrelerle düzenli bir ilişkiye sahip olmasıdır. Şu anki kabineye baktığımızda Cemil Çiçek ve Ertuğrul Günay dışında “dışa açık” bakan göremiyoruz. Kaldı ki Günay’ın da eski partisi CHP tarafından pek muhatap alınmadığı da ortada.

Kimileri yeni kabinede Günay ile birlikte soldan transfer edilmiş olan Haluk Özdalga’yı veya DYP kökenli Mehmet Sağlam’ı ya da eski ANAP’lı Ahmet İyimaya’yı görmek istediklerini deklare ettiler. Olmadı. Zira artık şunu çok net bir şekilde anlamış bulunuyoruz: Zaten kendisinden farklı yaşam tarzlarına sahip olan yurttaşlara empati yapmakta epey zorlanan Erdoğan, partisine merkez sağ ve soldan transfer etmiş olduğu az sayıdaki kadroya da (birkaç istisna hariç) pek güvenmiyor, onlara büyük sorumluluklar yüklemiyor. Halbuki AKP hükümetinin en acil ve can alıcı sorunlarının başında, kendisine mesafeli, hatta kendisinden kaygılanan kesimlere ulaşmak geliyor.

Yeni Beyaz Türk

Bu noktada yine Fırat gibi Adana Milletvekili olan bir başka ismi, Ömer Çelik’i de zikredebiliriz. Çelik’in ilginç yönlerinden biri, her ne kadar kendisi kabul etmese (veya unutturmak istese) de İslami hareketten gelip kısa sürede “Beyaz Türkler” olarak tabir edilen kentli elitler arasında kendine belli bir yer açabilmiş olması.

Çelik’in bu “sınıf atlaması” beni hep rahatsız etmiştir. Zaten onun adını gönül rahatlığıyla anmamın esas nedeni, kendisiyle milletvekili seçildiği andan itibaren aramızın hiç iyi olmamasıdır. Ama gerçekçi baktığım zaman, Erdoğan’ın tam da bu dönemde, daha belediye başkanlığı döneminden beri kendisine siyasi danışmanlık yapan Çelik’ten kabinede yararlanmasının doğal ve isabetli olacağı sonucuna varıyorum.

Fırat ve Çelik’in adlarını anmamın bir diğer nedeni de şu: Yeni kabinenin en belirgin özelliği, dün AKP kulisinde deneyimli bir dostumun belirttiği gibi “Başbakan Erdoğan’a gerektiğinde direnebilecek isimlerden oluşuyor.” O dört isim saydı ve önemlerine göre bunları şöyle sıraladı: Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer ve Nihat Ergün. Ben bunlara bir ölçüde Sadullah Ergin ile eskilerden Beşir Atalay, Cemil Çiçek ve Ertuğrul Günay’ı da ekleme taraftarıyım.

Eğer Fırat ve Çelik de kabineye girmiş olsaydı, Başbakan’a yeri geldiğinde yanlış yaptığını söyleyebilecek iki bakan daha olurdu.

DİĞER YENİ YAZILAR