Yedi soruda kapatma davası

Haberin Devamı

1) Dava şaşırtıcı mı?
Hiç değil. Şaşıranlara şaşırmak lazım. Çünkü Yalçınkaya’nın AKP hakkında dava açmayı düşündüğü çok uzun zamandır Ankara kulislerinde dolaşıyordu. Başörtüsü düzenlemesiyle birlikteyse Başsavcı’nın dava açmasının kesinleştiği söylenir olmuştu.
2) AKP davayı bekliyor muydu?
Ummuyordu ama kesinlikle bekliyordu. Özellikle türban düzenlemesi konusunda iktidar partisini caydırmak isteyen kişi ve çevreler, bunun kapatma davasına kapı aralayabileceğini ısrarla vurguluyorlardı.
3) Bu dava RP’ye açılan davaya benzetilebilir mi?
Bazı açılardan evet. Öncelikle bugün AKP’de etkili olan isimlerin büyük bir bölümü o tarihte RP saflarındaydı. Bir diğer benzerlikse her iki partiye de iktidardayken dava açılmış olması. Ancak RP koalisyonun ana ortağıydı ve hükümet olalı bir yıl bile olmamıştı. AKP ise 2002 sonundan beri ülkeyi tek başına yönetiyor. RP son seçimde yüzde 21 oy almıştı, AKP ise yüzde 46’yı aşmış bir parti.
Aslında AKP olayını Fazilet Partisi’nin kapatılma davasına benzetmek daha doğru olur. FP de AKP gibi Milli Görüş çizgisinden farklı bir rota izlemeye çalışıyordu. Örneğin AB üyeliğini, ABD ve hatta İsrail’le normal ilişkiler kurmayı savunur olmuşlardı. FP hakkındaki dava, tıpkı bugün AKP’ye olduğu gibi, RP’ninkine kıyasla çok az sayıda ve zayıf iddialar üzerinde temelleniyordu.
4) AKP kapatılabilir mi?
Normal şartlarda çok ama çok zor. Ancak FP’nin zayıf gerekçelerle kapatıldığı düşünülürse bu ihtimali tamamen yok sayamayız. Buna karşılık, Anayasa’da, parti kapatmayı zorlaştıran değişiklikler yapılmış olması; Yüce Mahkeme’nin son olarak HAK-PAR’ı kapatmaması AKP’nin artıları.
5) AKP nasıl bir savunma yapar?
AKP’nin çok fazla gürültü çıkarmayacağını, davayı “basit bir teknik konu” olarak ele alacağını sanıyorum. Yani iktidar partisinin davadan hareketle “siyasi bir meydan okuma” içine girmesi pek mümkün görünmüyor.
FP davasında savunmayı Cemil Çiçek yapmıştı. Yine Çiçek’in ön plana çıkması şaşırtıcı olmaz. AKP bu sefer, parti dışı hukuk çevrelerini de aktif olarak savunma sürecine katabilir.
Savunmanın kabaca üç ayak üzerinde yükseleceğini öngörebiliriz: a) Partili bazı milletvekili, belediye başkanı ve yöneticilerin zaman zaman yaptıkları açıklama ve uygulamalar münferit olarak tanımlanır ve parti disiplin kurullarının devreye girdiği söylenir; b) Başörtüsü sorununun çözüm çalışmaları laiklik değil, bireysel hak ve özgürlükler temelinde tarif edilir; c) AKP’nin icraatının laikliği yıpratıcı, yıkıcı değil, tam tersine daha güçlendirici olduğu ileri sürülür.
6) Kapatma davası türban düzenlemesini nasıl etkiler?
Başsavcı’nın daha süreç tamamlanmadan türban konusunu kapatma gerekçesi yapması işleri iyice karıştırdı. Artık bu iki konu tam anlamıyla iç içe geçmiş durumda. Mahkeme’nin türban konusunda vereceği karar AKP davası için de ipuçları içerecek. Eğer anayasa değişiklikleri, laiklik ilkesini kaldırmaya yönelik görülüp “yok hükmünde” sayılırsa o zaman Başsavcı’nın iddiaları kuvvetlenmiş olur. Mahkeme değişiklikleri geçersiz saymazsa da tersi bir durum ortaya çıkar, yani AKP rahatlar.
7) Davanın siyasi sonuçları ne olur?
Kesinlikle son tahlilde bu işten AKP kazançlı çıkar. Tıpkı 27 Nisan sonrasında olduğu gibi toplumun geniş bir kesimi tarafından yine “mağdur” olarak görülür ve destek alır. AKP kapatılsa bile, yerine kurulacak olan parti arkasında daha da artmış bir oy desteğiyle ülkeyi yönetmeye devam edecektir. Tabii kapatmaya ek olarak Erdoğan başta olmak üzere bazı kilit isimlere siyaset yasağı gelirse -ki sanmıyorum- işin rengi değişebilir.
Öte yandan dava sonuçlanana kadar hükümet ve AKP’nin ciddi olarak yıpranacakları da kesindir. Buna bağlı olarak devletin kurumları arasında zaten varolan uyumsuzluk, güvensizlik daha da derinleşir. Daha önemlisi demokrasimiz ve dolayısıyla bir bütün olarak Türkiye bu davadan olumsuz etkilenecektir.

DİĞER YENİ YAZILAR